18. Ceza Dairesi 2015/8961 E. , 2015/12183 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
Hakaret suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/1-2-, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince, 3000 TL adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair, ...Sulh Ceza Mahkemesi kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 29.04.2014 gün ve 146656 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “1-05/07/2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun"un geçici 1. maddesinde düzenlenen;" (1) 31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yolu ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;
a) Soruşturma evresinde, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine,
b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,
c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir, "şeklindeki hüküm karşısında, sanık hakkında kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde,
2- Söz konusu mahkeme kararının gerekçe kısmında, "sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar vermek gerekmiştir" şeklinde yazılmış ise de; hüküm kısmında sanığın mahkûmiyetine karar verildiğinin anlaşılması karşısında, gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulmasında, isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
I-Olay:
Hakaret suçundan sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, doğrudan 3000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, yüze karşı verilen ve hüküm tarihine göre kesin nitelikte bulunan bu kararın temyizi sonucunda Yargıtay 4. CD"nce temyiz isteminin reddine karar verildiği, kararın infazı aşamasında, 6352 sayılı Kanun uyarınca kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesi gerektiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin çelişkili hüküm oluşturulduğu gerekçesiyle, kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
a- Hakaret içeren sözler nedeniyle açılan kamu davasında, 6352 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmemesinin hukuka uygun olup olmadığı,
b- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda çelişki olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
6352 sayılı Kanun"un geçici 1. maddesinde, “ 31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;
a) Soruşturma evresinde, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine,
b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,
c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine,
karar verilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
6352 sayılı Kanun"un geçici 1. maddesi ve madde gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, kanun koyucunun bu düzenleme ile ifade ve basın özgürlüğünü korumayı amaçladığı görülmektedir. Bireylerin basın veya sair yayın vasıtaları yoluyla ortaya koydukları düşünce açıklamaları nedeniyle suçlanmamaları ve haklarında ceza soruşturması veya kovuşturması açılmasının önlemesi amaçlanmış, ayrıca ifade özgürlüğünü ihlal iddialarına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde ülkemiz aleyhine açılan tazminat davalarının azaltılması öngörülmüştür.
6352 sayılı Kanun"un geçici 1. maddesi uyarınca hakkında erteleme imkanı getirilen suçların bir kısmı basın ve yayın yoluyla diğer bir kısmı ise sair düşünce açıklaması yöntemiyle işlenen suçlardır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinde; “Basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar….anlaşılır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu tanıma göre kitle iletişim araçları vasıtasıyla işlenen ve üst sınırı 5 yılı aşmayan hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar maddenin kapsamına girecektir. Burada suç ayrımına gidilmediği yalnızca suçun basın veya yayın yoluyla işlenmesinin yeterli olduğu görülmektedir. Basın veya yayın araçları görsel, işitsel, yazılı ve elektronik olabilecektir. Ancak bu araçlar yoluyla işlenen suçun genele açık olması diğer bir deyişle kitle iletişimine açık olması gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında ... Türk kanalında yayınlanan bir programa telefon bağlantısıyla katılarak program konuğu olan katılana yönelik hakaret suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Eylemin basın ve yayın yoluyla gerçekleştirildiği ve suç tarihinin 31.12.2011 tarihinden önce olması gözetildiğinde, sanık hakkında 6352 sayılı Kanun"un geçici 1. maddesi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesi gerekirken, kovuşturmaya devamla mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır.
Her ne kadar hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda kısa karar ile gerekçelik karar arasında çelişki meydana getirilmiş ve bu hususun da kanun yararına bozma konusu yapılması istenmişse de, 6352 sayılı Kanun uyarınca yapılan bozmanın niteliğine göre bu husus bozma kararına eklenmemiştir.
Ayrıca mahkeme kararında hükmedilen para cezasına ilişkin TCK’nın 52/4. maddesindeki amir hüküm uyarınca, en az dört taksite hükmolunması gerekirken, para cezasının iki taksit halinde tahsiline karar verilmesi hukuka aykırı görülmüşse de, yine bozma kararının niteliğine göre, bu hususta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"ndan ek görüş talep edilmemiş ve bozma konusu yapılmamıştır.
IV- Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Hakaret suçundan sanık ... hakkında, ... Sulh Ceza Mahkemesi"nin 30/01/2013 tarihli ve 2011/1550 (E) ve 2013/116 (K) sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Bozma kararı doğrultusunda, anılan Kanun maddesinin 4/b fıkrası uyarınca yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine,
3- Kabule göre bozmanın konusunu oluşturan (2) nolu kanun yararına bozma isteminin, bozma kararının niteliğine göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 30.11.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.