(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2013/8689 E. , 2013/11986 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekilinin, 12.07.2011 havale tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... Köyü sınırları içinde bulunan yaklaşık 8 dönüm büyüklüğündeki fındıklığın müvekkili tarafından 40 yıldan beri malik sıfatıyla kullanıldığını, yine yaklaşık 8 dönüm büyüklüğündeki fındıklığın..."ye ait iken, müvekkili tarafından satın alınarak 17 senedir müvekkilinin tasarrufunda olduğunu, bu taşınmazların kadastrosu yapılmamış tarım ve ziraat arazisi olduğunu, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre dava konusu taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; 17/05/2012 tarihli fen bilirkişisinin krokide (A) harfiyle gösterdiği, tarım arazisi niteliğindeki, 4.725,24 m² yüzölçümlü taşınmazın davacı ... adına tapuya tesciline, aynı krokide (B) harfi ile gösterilen kısma ilişkin talebin reddine ve bu kısmın Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından (A) harfiyle işaretli taşınmaza yönelik temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 28/08/1992 tarihinde ilânı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 10/02/1958 tarihinde yapılmış ve kesinleşmiştir.
Hazinenin temyiz itirazları, 17/05/2012 tarihli fen bilirkişisinin krokide (A) harfiyle gösterdiği taşınmaza yönelik olup; mahkemece bu taşınmaz hakkında verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Temyize konu taşınmaz, her ne kadar orman kadastro çalışmaları sonucunda orman tahdidi dışında bırakılmış ise de, dört bir tarafı Hurmalık Devlet Ormanı ile çevrili olup, davalı tapu kaydına dayanmamıştır. Bu durumda; çekişmeli taşınmaz, 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi uyarınca orman içi açıklık niteliğinde olup, zilyetlik yoluyla kazanılmasına hukukî olanak bulunmamaktadır. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Hukuk Genel Kurulunun 10.12.1997 gün 1997/20 – 808 E., 1997/1039 K.; 13.10.1999 gün 1999/8-689E, 1999/822 K; 10.11.2004 gün 2004/7-531-E, 2004/582 sayılı kararları da bu yöndedir. Diğer taraftan, tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş, kalan fıkraları da 3/3/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ayrıca; bu tür yerler, kanun gereği orman sayıldığı için, orman içi
açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına hukukî olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez. 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi uyarınca taşınmazın dört tarafının ormanla çevrili olması ve mülkiyet belgesinin bulunmaması halinde orman bütünlüğünün bozulduğu, orman içi açıklığın oluştuğu kabul edilmektedir. Hal böyle iken; orman parseli içinde orman içi açıklık niteliğinde olan ve bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 19/12/2013 günü oy birliği ile karar verildi.