Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2013/9790 Esas 2013/11961 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/9790
Karar No: 2013/11961

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2013/9790 Esas 2013/11961 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davacı, köyünde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını iddia ederek, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu ve adına kayıtlı tapu kaydı kapsamında kaldığını iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkeme, dava konusu taşınmazın kadastro sırasında orman olarak tescil harici bırakıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak, 20 yıllık zilyetlik süresinin oluştuğu anlaşıldığından davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Kararda, orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği, kesinleşme tarihine kadar sürdürülen zilyetlik ise davacı yararına hak doğurabileceği belirtilmiştir. Kararda ayrıca, 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi kapsamında imar ihya edilmesi ve olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı süresinin tamamlanması ile de kazanılması mümkün olan yerlerden bahsedilmiştir.
Kanun maddeleri:
- Medenî Kanunun 713. maddesi
(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2013/9790 E.  ,  2013/11961 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı, 17.05.2006 günlü dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği...Köyünde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu ve adına kayıtlı tapu kaydı kapsamında kaldığını iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescili istemiyle dava açmıştır.
    ..., dava konusu edilen taşınmazın güneyindeki ark ve yol arasındaki yerin kendisine ait olduğunu bildirerek davaya harçlı katılımda bulunmuştur.
    Mahkemece; dava konusu taşınmazın kadastro sırasında orman olarak tescil harici bırakıldığı, orman alanlarının zilyetlikle kazanılamayacağı, kadastrodan önceki hukukî sebebe dayanıldığından on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre taşınmazın tescil istemine ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1978 yılında yapılan tapulama çalışmaları bulunmaktadır. Bölgede orman kadastrosu çalışmaları yapılmamıştır.
    İncelenen dosya kapsamına, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporlarına göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir.
    Şöyle ki; hükme esas alınan raporlarda çekişmeli taşınmazın yörede 1978 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sonucunda düzenlenen ve bir örneği dosyasına getirtilen orijinalinden fotokopisi çıkarılmış kadastro pafta örneğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanın, arazi kadastrosu sırasında Devlet Ormanı niteliğiyle tesbit harici bırakıldığı anlaşılmaktadır. H.G.K.’nun 24/10/2001 gün ve 2001/8-964-751; 13/02/2002 gün ve 2002/8 – 183 – 187; 2004/8-15-7; 2004/8-242-292 ve 20. H.D.’nin 2008/20-214-241 sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tespit harici bırakılan yerler, orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, kesinleşme tarihine kadar sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyecektir. Ancak, bu tarihten sonra sürdürülen zilyetlik ise davacı yararına hak doğurabilecektir. Genel uygulama bu yönde olmakla birlikte, kadastro veya tapulama çalışmaları sırasında, paftasında orman belirtmesi yapılarak tespit dışı bırakılan yerlerin, resmî belge ve bilgilerden yararlanmak suretiyle yapılacak araştırma sonucu öncesi itibariyle orman sayılmayan yerlerden olduğunun anlaşılması ve mevcut fiilî durum itibariyle de orman olmadığı ve çevre ziraat arazileri ile de bütünlük arzeden yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, yukarıda belirtilen kuralın uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, bu türden yerlerin 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi kapsamında imar ihya edilmesi ve olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı süresinin tamamlanması ile de kazanılması mümkündür.
    tarihli keşif sonucu alınan orman bilirkişi ve fen bilirkişi raporları ile çekişmeli taşınmazın 1957 yılı memleket haritasında orman bitki örtüsü ihtiva etmeyen açık alanda kaldığı, % 3-5 eğimli olduğu, davacının dayandığı Mayıs 1975 tarihli 7 nolu, ilk geldisi Ağustos 316 Y. 12 nolu olan tapu kaydı kapsamında kaldığı, etrafının şahıs arazileriyle çevrili bulunduğu, ziraat bilirkişi raporu ile üzerinde 15-20 adet çok yaşlı söğüt ağacı bulunan çayırlık niteliğinde bulunduğu, zilyetliğin 25-30 yıldır devam ettiği belirlenmiş, bu olgular dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile de doğrulanmıştır. O halde, 20 yıllık zilyetlik süresinin davacı yararına oluştuğu anlaşıldığından mahkemece davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırı olup, hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; davacı ...’ün temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 19/12/2013 günü oy birliği ile karar verildi.





    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.