
Esas No: 2019/2240
Karar No: 2021/1617
Karar Tarihi: 17.11.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/2240 Esas 2021/1617 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2240
KARAR NO: 2021/1617
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2017
DOSYA NUMARASI: 2017/79 Esas - 2017/1145 Karar
DAVA: İstirdat
KARAR TARİHİ: 17/11/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, dava dışı ... Ltd. Şti'nin ortaklarından olduğunu, şirket ile dava dışı ... Bankası A.Ş arasında akdedilen 07/05/2008 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, bu sözleşmeye istinaden şirket adına ... hesabının açıldığını ve şirkete 1.000.000,00 TL tutarında kredi kullandırıldığını, ancak borcun süresinde ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edilerek dava dışı asıl borçlu ve müteselsil kefil aleyhine Küçükçekmece ...İcra Müdürlüğü'nün ... E.sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını ve bu takipte 14.149,79 TL asıl alacak ve yıllık % 99 oranından temerrüt faizi ve faizin % 5' i oranında gider vergisi ve avukatlık ücreti ve icra masraflarıyla birlikte toplam 17.667,13 TL'nin ödenmesinin talep edildiğini, takibin 19/04/2011 tarihinde kesinleştiğini, müvekkili aleyhine haciz işlemlerine başlandığını, bu süreçte bankanın alacağını 05/12/2012 tarihli sözleşme ile ... A.Ş'ye devrettiğini ve bu şirketin ... A.Ş ile birleştiğini ve temlik alan alacaklı tarafından icra dosyasının yenilendiğini ve müvekkilinin 1/4 maliki olduğu taşınmaz üzerine haciz şerhi konulduğunu, haczin kaldırılması taşınmazın satışının önlenmesi için icra dosyasına 109.079,00 TL ödendiğini, bu miktarın 3.090,78 TL' sinin takipten önce, geri kalan 82.482,61 TL'sinin ise takipten sonra işlemiş yıllık % 99 oranından hesaplanan faiz olduğunu, ayrıca % 5' i tutarındaki gider vergisinin de talep edildiğini, ödenen % 5 oranındaki BSMV'nin 4.124,13 TL miktarında bulunduğunu, dolayısıyla uyuşmazık konusu icra takibiyle ilgili toplam 89.797,52 TL faiz ve faizin % 5 'i oranındaki gider vergisi ödemesi yapıldığını ancak yıllık % 99 oranından faiz hesabı yapılmasının doğru olmadığını, faizin değişen oranlardaki ticari temerrüt faizi üzerinden hesaplanması gerektiğini, bu şekilde hesap yapıldığında ödenmesi gereken faizin 10.965,31 TL olup, bu faizin % 5 oranındaki gider vergisinin de 548,26 TL miktarında bulunup toplam faiz ve gider vergisi tutarının 11.513,57.TL olmasına rağmen müvekkilince fazladan 78.283,95 TL ödendiğini belirterek, bu ödemenin 13 Ocak 2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın haksız olduğunu, alacağın tahsilini geciktirmek amacıyla ikame edildiğini, davalının temerrüde düştüğünü ve sözleşmenin 45. maddesi gereğince hesabın kat edilerek takip yapıldığını, sözleşmede belirtilen faiz oranlarının geçerli ve bağlayıcı olup, sözleşmeye uygun olarak yıllık % 99 oranında faiz istendiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesinin 25/12/2017 tarih ve 2017/79 Esas - 2017/1145 Karar sayılı kararı ile; "....Dosyada mevcut bulunan ve mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporunda açıklandığı üzere borcun ödendiği 13/01/2017 tarihi itibarıyla, icra dosyası alacaklısının halen davacıdan 1.277,03 TL alacağının bulunduğunun açıklandığı, buna göre icra dosyasında tahsil edilen faiz ve faizin % 5'i oranındaki gider vergisinin fazlaca hesaplanmayıp yıllık % 99 oranına uygun şekilde tespit edilerek davacıdan tahsil edildiği anlaşılmıştır. Davacı taraf, uygulanacak faizin 3095 sayılı yasadaki ticari temerrüt faizi olduğunu ileri sürmektedir. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede hangi oranda faiz uygulanacağı açıkça kararlaştırıldığından sözleşme serbestisi ve sözleşmeye bağlılık(Ahde vefa) ilkesi gereğince öncelikle sözleşmedeki faiz oranlarının uygulanması gerektiği takibe konu edilen alacağın genel kredi sözleşmesinden kaynaklanıp tacir niteliğinde bulunan şirkete verilen krediye dayalı olduğu, dolayısıyla alacağın ticari nitelikte bulunduğu, TBK 88. ve 120. maddesindeki sınırlamaların somut olayda uygulama yerinin olmadığı anlaşılmakla, sözleşmeye uygun olarak belirlenen oran üzerinden ve bu orana göre hesaplanan ve ödenen faiz nedeniyle istirdadı gereken bir miktar bulunmadığından davanın haksız olup reddi gerektiği kabul edilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. " gerekçeleri ile; " Davanın REDDİNE, ... " karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Takip dayanağı Genel Kredi Sözleşmesi'nin 45. maddesinde, temerrüt faizinin, Banka tarafından temerrüt tarihinde geçerli kredi faizi oranlarından en yükseğini % 50 oranında arttırmak suretiyle belirleneceğinin öngörüldüğünü, bunun bir genel işlem şartı olduğunu, temerrüt faizi oranının tek taraflı ve keyfi bir şekilde banka tarafından belirlenebilir nitelikte olup, temerrüt faiz oranının herhangi bir anda ne kadar olacağını davacının bilmesi ve öngörmesinin, buna göre tedbir almasının mümkün olmadığını, Tarafların tacir olduğu göz önüne alındığında, olaya Borçlar Kanunu'nun öncelikli olarak TTK hükümlerinin uygulanması gerektiğini, buna göre tacir olan tarafların, faiz oranını serbestçe kararlaştırabilecekleri konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığını, ancak bunun, taraflardan biri aleyhinde sınırsız şekilde kullanılabilecek bir serbesti olmadığını, bu serbestinin TTK'nın 55. maddesi ile sınırlandırıldığını, TTK' nın 55. maddesinin (f) bendinde: "f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak. Özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine: Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan ve Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur. " hükmünün yer aldığını, Genel Kredi Sözleşmesi ve Taahhütnamesi ve buna bağlı müteselsil kefalet sözleşmesinin, banka tarafından hiç bir zaman müzakere edilmesine olanak tanınmayan, önceden basılı olan, diğer tarafça değiştirilmesinin talep edilmesi dahi mümkün olmayan genel işlem şartı niteliğinde bir sözleşme olduğunu, bu nedenle öncelikle yukarıda anılan yasa hükmü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, Genel Kredi Sözleşmesi ve Taahhütnamesinde, temerrüt faizi oranının belirlenmemiş olduğunu, sadece bankanın temerrüt tarihinde uygulamada olan en yüksek kredi faizinin %50 fazlası olacağı şeklinde belirtilmiş olduğunu, bunun faiz oranının ne olacağını önceden gizlemeye, karşı tarafı yanıltmaya yönelik bir genel işlem şartı olduğunu, bankanın faiz oranını dilediği zaman dilediği gibi kendi içinde belirlediğini, bunu borçluya bildirmesinin dahi söz konusu olmadığını, Eğer sözleşmede temerrüt faizi oranı kararlaştırılmamış olsaydı, doğrudan uygulanacak kanuni düzenlemenin, 3095 sayılı kanuni faiz ve temerrüt faizine ilişkin kanundaki düzenleme olacağını, bu kanun gereğince temerrüt süresi boyunca uygulanan ticari temerrüt faizlerinin en az % 9,75 ile en fazla % 17,75 oranları arasında değişmiş olduğunu, davalı tarafından talep edilen ve müvekkili tarafından ödenmiş bulunan faiz oranının ise % 99 olduğunu, bunun TTK'nın 55. maddesin (f) fıkrasının 1. paragrafında sözü edilen "Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan" bir genel işlem şartı olduğunun ortada olduğunu, mahkemece TTK 55 hükmüne göre bir değerlendirme yapılmadığını, olayda uygulanması gereken TTK hükmünün uygulamadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının müteselsil kefil olduğu genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibinde fazladan ödendiği iddia edilen faiz ve gider vergisi tutarının davalıdan istirdadı istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, dava dışı asıl borçlu şirket ile banka arasında akdedilen genel kredi sözleşmesine müteselsil kefil olunduğu, borcun ödenmemesi nedeniyle takibe geçildiği, davacı taşınmazı üzerine konulan haczin kaldırılması ve taşınmazın satışının önlenmesi için asıl alacak dışında yıllık % 99 oranından hesaplanan işlemiş faiz ve gider vergisi olmak üzere toplam 89.797,52 TL ödeme yapıldığı, değişen oranlardaki avans faizi üzerinden hesaplama yapılmış olması halinde ödenecek olan faizin 10.565,31 TL, gider vergisinin de 548,26 TL olup toplam faiz ve gider vergisi tutarının 11.513,57 TL olarak tahsili gerekirken 89.797,52.TL 'nin tahsil edildiği, aradaki fark olan 78.283,95 TL'nin fazladan ödendiği belirterek bu bedelin iadesine karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece konusunda uzman bilirkişiden takibe dayanak sözleşme ve banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak düzenlenen rapor doğrultusunda istinafa konu karar verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta; takipte istenen faizin, borcun dayanağı olan genel kredi sözleşmesinin "Temerrüt Faizi ve Oranı"nın düzenlendiği 45. maddesine uygun olarak hesaplandığı, takibe dayanak kredi sözleşmesinde temerrüt halinde hangi oranda faiz uygulanacağı açıkça kararlaştırıldığından, ticari nitelikteki kredi borcunun ödenmemesi halinde öncelikle sözleşmede belirlenen faiz oranlarının uygulanması gerektiği, sözleşmede belirlenen oran üzerinden yapılan hesaplamaya göre davacı tarafça istirdadı talep edilebilecek fazladan bir ödeme yapılmadığı, sözleşmenin tarafları tacir olup, sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca tanzim edilen sözleşmede yer alan hükmün genel işlem şartı olarak kabul edilmesi mümkün olmayıp, TTK'nın 55. maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK' nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep edenden alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,9.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/11/2021 tarihinde HMK' nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.