3. Hukuk Dairesi 2019/3967 E. , 2020/726 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 04/02/2020 tarihinde davacı-birleşen davada davalı vekili Av. ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ortaklık teklifinde bulunan davalı ile marul ihracatı yapılması hususunda 15/06/2011 tarihli sözleşmenin imzalandığını, sonrasında anlaşmalı tedarikçisi olduğu ... şirketine ihracat için gerekli işlemlere başlandığını, ancak davalının yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle ihracatın küçük bir kısmını tamamlayabildiğini, bu nedenle maddi açıdan zor durumda kaldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, sözleşmenin 19. maddesinde hüküm altına alınan 500.000 USD cezai şart alacağından şimdilik 6.000 USD"lik kısmının karşılığı olan 8.964,40 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; sözleşme hükümleri doğrultusunda işin gerçekleşmesi için gerekli maddi desteği davacı şirkete sağladığını, elden ve banka kanalı ile 431.660 TL ödeme yaptığını, ihracatın yapılamamasının sorumlusunun kendisi olmadığını, tüm sorumluluk ve kusurun davacı şirkete ait olduğunu, sözleşmenin bir bütün olması nedeniyle diğer hükümlerinin de gözetilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davaya konu sözleşmenin 15. maddesinde belirtilen ev ve arabanın davalı tarafından devrinin yapılmadığı, davalının delil olarak dayandığı dekontlarda ödemelerin neye istinaden yapıldığına ilişkin bir ibare bulunmadığı, bu haliyle sözleşmedeki edimlerini tam olarak yerine getirmeyen davalının cezai şart olarak belirlenen meblağdan sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 8.964 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticaret faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine Dairemizin Dairemizin 01/11/2016 tarihli ve 2015/17444 E. 2016/12349 K. sayılı ilamıyla;
(...Yapılan açıklamalar ve TBK"nın 19/1. maddesi ışığında taraflarca imzalanan 15/06/2010 tarihli sözleşme incelendiğinde; sözleşmenin başlığının iş sözleşmesi, konusunun ise davacı şirketin dış ülkelere yapacağı ihracat olduğu, 5. maddede elde edilen kar payının taraflara eşit olarak dağıtılacağı, 10. maddede şirketin % 50 hissesinin ve karının davalıya ait olduğu, davalının şirketin geçmiş ve gelecek borçlarından sorumlu olmadığı, 15. maddede davalının kar ortağı olabilmek için 100.000 USD ve araç vereceği, ayrıca Konya"daki taşınmazını devredeceği, 16. maddede sözleşme konusu ihracat gerçekleşmez ise davalıya 15. madde gereğince verdiklerinin iade olunacağı, 19. maddede sözleşmeyi ihlal eden tarafın diğer tarafa 500.000 USD cezai şart ödeyeceği kararlaştırılmıştır.
Buna göre, sözleşme maddelerinin hep birlikte yorumlanmasından; sözleşmenin müşterek amaç ve müşterek amaç için birlikte çaba unsurunu içermediği, aksine davalının yükümlülüğünün bir miktar para ile araç ve taşınmazın mülkiyetini ödünç alan davacıya devretmekle sınırlı olduğu, buna karşılık borçlardan ve zarardan sorumlu olmayan davalının elde edilen kar payını davacı şirket ile eşit olarak paylaşacağı, sözleşme konusu işin ise davacı şirket tarafından yerine getirileceği, dolayısıyla taraflarca akdedilmiş olan sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olmadığı açıktır. Diğer bir anlatımla, sözleşme; sonuca (kâra) katılmalı (tüketim) ödüncü sözleşmesidir ve buna bağlı olarak uyuşmazlıkta TBK"nın ödünç sözleşmesine dair hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Somut olayda; davacı taraf, davalının sözleşmenin 15. maddesi ile belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürmüş, davalı taraf ise sözleşmeden kaynaklanan araç ve taşınmaz devretme yükümlülüğünün paraya çevrilmesi nedeniyle, tüm edimini eksiksiz olarak ifa ettiğini savunmuştur. Esasen, davalının sözleşmeden kaynaklanan parasal yükümlülüğünün bir bölümünü ödediği, davacı tarafın da kabulündedir.
Buna göre, mahkemece; davalı tarafın sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğünün maddede belirtilen para ve eşyayı ödünç olarak vermekle sınırlı olduğu, bu bağlamda sözleşme nedeniyle davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğün parasal değerinin gerekirse uzman bilirkişiden rapor aldırılması suretiyle belirlenmesi ve sonrasında davalı tarafından yapılan ödemeler değerlendirilerek yükümlülüğün ifa edilip edilmediğinin tespit edilmesi, bu yöntemle ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir...)
Gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma sonrasında davalı tarafından davacı aleyhine açılan ve işbu dava ile birleştirilen davada; 15/06/2010 tarihli sözleşmeden kaynaklanan parasal yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ancak davalı şirketin ihracata yönelik bir işlem yapmadığını, sözleşmenin 16. maddesinde herhangi bir şekilde ihracatın gerçekleşmemesi halinde davalı şirketin yapmış olduğu ödemeleri iade edeceğinin kararlaştırıldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakı saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 30.000 TL"nin reeskont faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini talep etmiştir.
Bozma ilamına uyan mahkemece; talimat ile alınan bilirkişi raporu ile sözleşmede belirtilen taşınmazın değerinin belirlendiği, aracın değerinin tespiti için makine mühendisi bilirkişiden rapor alındığı, ancak aracın 2011 yılındaki değerini belirleyen bilirkişi tarafından verilen rapora itibar edilmediği, mali müşavir bilirkişiden alınan rapor ile davacı şirketin davalı tarafından ödenen 361.486,35 TL"den 3.856,95 TL’yi ihracat için harcadığının, çiftçilerle yapılan sözleşmelerin fesih edilmesi nedeniyle herhangi bir ödeme yapılmadığından davacı şirketin herhangi bir zararının bulunmadığının tespit edildiği, sözleşmede USD cinsinden belirlenen paranın 2015 yılındaki değeri gözetildiğinde davalının para ile evin bedelini ödediği, esasen davalının sözleşmeden kaynaklanan parasal yükümlülüğünün büyük bir bölümünü ödediğinin davacı şirketinde kabulünde olduğu, taraflarca imzalanan sözleşmenin ihracat yapılamadığı için sona erdiği, ihracatın gerçekleşmeyeği anlaşıldığı için çiftçilerle ibralaşıldığı, bu durumda asıl davadaki istemin yerinde olmadığı, birleşen dava yönünden ise davalı şirketin sözleşme şartlarını yerine getirememesi ve ihracatın yapılmaması nedeniyle aldığı bedelden yaptığı harcamaları düşerek iade etmesi gerektiğinden bahisle; asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile 30.000 TL tazminatın birleşen dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre, davacı-birleşen davada davalı tarafın; birleşen davaya yönelik bütün, asıl davaya yönelik sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı-birleşen davada davalı tarafın asıl davaya yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dairemizin yukarıda da açıklanan bozma ilamında; davalının yükümlülüğünün sözleşmenin 15. maddesinde belirtilen para ile araç ve eşyayı ödünç olarak vermekle sınırlı olduğu, bu nedenle davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğün parasal değerinin gerekirse uzman bilirkişiden rapor aldırılması suretiyle belirlenmesi ve sonrasında davalı tarafından yapılan ödemeler değerlendirilerek yükümlülüğün ifa edilip edilmediğinin tespit edilmesi, ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esasa hakkında hüküm tesis edilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilmiştir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı doğrultusunda, davalı tarafından verileceği belirtilen aracın değeri hususunda bilirkişiden rapor alınmıştır. Ne var ki, mahkemece, alınan bilirkişi raporuna itibar edilmediği belirtilmesine rağmen, aynı bilirkişiden ek rapor veya başka bir bilirkişiden yeniden rapor aldırılması yoluna gidilmemiştir.
Diğer taraftan, mahkemece; davalı tarafından verileceği kararlaştırılan 100.000 USD’nin, sözleşmenin imzalandığı 15/06/2010 tarihindeki rayiç üzerinden Türk Lirası karşılığı tespit edilmesi suretiyle uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, 100.000 USD’nin 2015 yılındaki rayiç üzerinden Türk Lirası karşılığının davalı tarafından ödendiği kabul edilmiştir.
Bunlardan ayrı, sözleşmenin 15. maddesinde davalı tarafından verileceği kararlaştırılan taşınmazın değerinin 115.000 TL olduğu taraflarca kabul edilmiş olmasına rağmen, mahkemece; davalı tarafından ödünç olarak verileceği kararlaştırılan taşınmazın değerinin keşfen belirlenmesi cihetine gidilmiş ve bilirkişi tarafından tespit edilen değer olan 140.000 TL’nin davalı tarafından ödendiği kabul edilmiştir.
Yapılan bu açıklamalara göre; mahkemece, dairemiz bozma kararına uyulmuş ise de, bozma kararının gereğinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsetmek mümkün değildir.
Buna göre, mahkemece; sözleşmenin 15. maddesinde; davalı tarafından 2010 model BMW X5 aracın ödünç olarak verileceğinin hüküm altına alındığı, ancak verilecek aracın sıfır veya ikinci el mi olacağı hususu ile diğer teknik özellikleri hakkında bir belirleme yapılmadığı gözetilerek, ikinci el ve en düşük donanımlı 2010 model BMW X5 aracın sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle değerinin belirlenmesi için uzman bilirkişi görüşüne başvurulması, ayrıca davalı tarafından ödeneceği kararlaştırılan 100.000 USD’nın sözleşmenin imzalandığı tarihteki rayiç üzerinden Türk Lirası karşılığının belirlenmesi, yine davalı tarafından verileceği taahhüt edilen taşınmazın ise sözleşmede belirtilen değerinin esas alınması suretiyle davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğünün parasal değerinin tespit edilmesi, sonrasında ise davalı tarafından davacı şirkete toplamda 361.486,35 TL ödenmiş olduğu gözetilerek, davalının yükümlülüğünü ifa edip etmediğinin saptanması suretiyle uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, uyulan bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davacı-birleşen davada davalı tarafın; birleşen davaya yönelik bütün, asıl davaya yönelik sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428 inci maddesi gereğince davacı taraf yararına BOZULMASINA, 2.540 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.