
Esas No: 2015/3676
Karar No: 2017/584
Karar Tarihi: 29.03.2017
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/3676 Esas 2017/584 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.01.2015 gün ve 2014/318 E., 2015/24 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 16.04.2015 gün ve 2015/7063 E., 2015/8214 K. sayılı kararı ile,
“...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun tüm, davacının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının yurt dışında geçen süreyi 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma hakkı bulunduğunun tespiti ile aksi yöndeki Kurum işleminin iptali, 19.11.1973 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespiti ile 01.03.2014 tarihinden itibaren kısmi yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ve aylıkların yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının 3201 sayılı Yasa uyarınca yaptığı borçlanmanın geçerliliği ve yurtdışında çalışmaya başladığı tarih ile 18 yaşını ikmal tarihi de dikkate alınarak 19/11/1973 tarihinin Türkiye’deki sigortalılık yönünden uzun vadeli sigorta kolları kapsamında sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınması gereğinin tespitine, aylık bağlanmasına yönelik istemin reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararının gerekçesinde “...tekrar Türk Vatandaşlığına dönmediği sürece kesin dönüş koşulunu yerine getirmesinin ve 3201 sayılı Yasanın öngördüğü aylık koşullarından yararlanmasının hukuken tartışılmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak; davacının aylık bağlanmasına yönelik isteminin reddine...“ karar verildiği ifade edilmiş ise de bu gerekçe aşağıdaki nedenlerle hukuka uygun değildir.
a) Öncelikle, mevzuatımızda borçlanılan süreler dikkate alınarak aylık bağlanması için talep tarihinde ve aylığın devamı süresince Türk vatandaşı olma şartı getiren herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle yurtdışı sürelerini borçlananlara bağlanan aylıklar, Türk vatandaşlığını kaybetmeleri durumunda kesilmez.
15.09.1985 tarih ve 18869 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurtdışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında 3201 Sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği"nin 2.maddesinde yer alan "Bu Yönetmelik hükümleri, ikili veya çok taraflı Sosyal Güvenlik Sözleşmesi yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın yabancı bir ülkede, Türk Vatandaşı olarak çalışmış, çalışan veya çalışacaklar ile gerek borçlanma ve gerekse aylık alma sürelerinde Türk Vatandaşı olanları kapsar." düzenlemesine, bu Yönetmeliği yürürlükten kaldıran 06.11.2008 tarih ve 27046 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yayımı tarihinde yürürlüğe giren Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik"de yer verilmemiştir.
Kurumun 2011/48 sayılı Genelgesinin "5.Kazanılmış Haklar" başlıklı bölümünde bu konuya dair düzenleme şu biçimdedir; "Yönetmeliğin 2 nci maddesinde, ikili veya çok taraflı sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın yabancı bir ülkede geçen sigortalılık veya ev kadını sürelerinde ve borçlanma talep tarihinde Türk vatandaşı olanları kapsadığı hükmü yer almaktadır. Yeni düzenleme ile borçlanılan sürelere istinaden aylık talebinde bulunmada ve aylık alma süresinde Türk vatandaşı olma şartı kaldırılmıştır. Bu nedenle yurtdışı sürelerini borçlananların gerek aylık talebinde bulundukları tarihte, gerekse aylık aldıkları sürede, Türk vatandaşlığını kaybetmeleri durumunda aylıkları kesilmeyecektir.
Bununla birlikte, Türk vatandaşlığını kaybettiklerinden dolayı eski Yönetmelik hükümlerine göre aylıkları bağlanmayan veya aylığı bağlandıktan sonra Türk vatandaşlığını kaybetmesi nedeniyle aylıkları durdurulan veya kesilenlerin 8/5/2008 tarihinden sonra yaptıkları veya yapacakları tahsis başvuruları üzerine aylıkları, taleplerini takip eden aybaşından itibaren bağlanacaktır.
Türk vatandaşı olmadıkları için ölüm aylığı talepleri reddedilen hak sahipleri hakkında da, aylığa hak kazanmaları halinde, yukarıdaki paragrafta belirtilen esaslara göre işlem yapılacaktır."
Aylık bağlanması için Türk vatandaşı olunması zorunlu olmadığından, aylık tahsis talebinde bulunan kişinin yabancı olması, izinle Türk vatandaşlığından çıkması veya Türk vatandaşlığından çıkarılması arasında bir fark bulunmamaktadır.
Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan sigortalılar (yabancı, izinle çıkan veya çıkartılan) için 5510 sayılı Kanun"un 4/1-(a) bendi kapsamında uzun vadeli sigorta kolları kapsamındaki prim de dahil olmak üzere sigorta primi tahsil edilmesi, 3201 sayılı Kanun"un 4.maddesine göre hesaplanan ve tahsil edilen borçlanma tutarına esas % 32 oranının uzun vadeli sigorta kolları primini de kapsamasına rağmen bu kişilere uzun vadeli sigorta kollarından yardım yapılmamasının da izahı mümkün bir tarafı bulunmamaktadır.
b) 29.05.2009 tarih ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu, 12.06.2009 gün ve 27256 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak bu tarihte yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunun uygulanmasında Türk vatandaşı: Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan kişiyi, yabancı ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişiyi ifade eder.
Yurt dışında bulunan Türk vatandaşları, yaşadıkları ve çalıştıkları ülkelerde ekonomik, sosyal ve siyasi haklardan eksiksiz yararlanmak amacıyla yabancı devlet Vatandaşlığına geçmektedirler. Özellikle bazı Avrupa ülkeleri, çifte vatandaşlığa izin vermediğinden bu ülkelerin vatandaşlığına geçmek isteyenlerin Türk vatandaşlığından çıkması zorunlu hale gelmektedir. Türk vatandaşlığından izinle çıkanların anavatanlarıyla bağları aynen devam etmekte ve çoğunlukla yurt dışında emekli olduktan sonra Türkiye"ye geri dönmektedirler. Bu nedenledir ki Türk vatandaşlığından izinle çıkanlar aslında vatandaşlığı kağıt üzerinde kaybetmekte ancak Türkiye ile maddi ve manevi bağları aynen devam etmektedir. Türk vatandaşlığından izinle çıkanların anavatanları ile bağları aynı kuvvetle devam etmesine karşın bu kişilere doğumla Türk vatandaşı olmayan bir yabancı muamelesi yapılması Türkiye gerçekleriyle bağdaşmayacağından 5901 sayılı “Türk Vatandaşlığı Kanunu”nun 28 inci maddesi ile bu kişilerin kazanılmış hakları saklı tutulmuştur.
Kanun"un 28.maddesinin 1.fıkrasının 1. cümlesi „Doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve üçüncü dereceye kadar olan altsoyları, bu maddede belirtilen istisnalar dışında Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler.“ biçiminde olup izinle Türk vatandaşlığından çıkanlara kamu kurum ve kuruluşlarında işçi, geçici veya sözleşmeli personel olarak çalışma imkanı tanımış olması, bu kişilerin mümkün olduğunca Türk vatandaşlarına özgü haklara sahip olmalarının istendiğinin kanıtıdır.
Bu maddeyle, izinle Türk vatandaşlığından çıkan kişilerin vatandaşlığı adeta örtülü olarak sürdürülmekte ve vatandaşlıktan kaynaklanan hakları bazı istisnalar dışında korunmaktadır. Kanun"un 28.maddesinin 1.fıkrasına göre aslolan bu kişilerin bu maddede belirtilen istisnalar dışında Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam etmeleridir. İstisna olan bu kişilere tanınan haklar değil, yararlanma imkanı tanınmayan haklardır.
Ayrıca, 3201 sayılı Kanun yurt dışı borçlanmasına ilişkin özel Kanun olmakla birlikte 403 ve 5901 sayılı Kanun"lar Türk vatandaşlığından izinle çıkanların kazanılmış hakları yönünden özel kanundur ve 3201 sayılı Kanun"a göre uygulama önceliği bulunmaktadır.
c) Aylık bağlanması ve devamı için Türk vatandaşı olma koşulu bulunmadığına göre 3201 sayılı Kanun"un 6.maddesinde yer alan “yurda kesin dönülmüş olması“ koşulunun bu hallerde nasıl anlaşılması gerektiğine gelince;
3201 sayılı Kanun"un 6 ve Yönetmelik"in 13.maddesinde bu Kanun"a göre borçlandırılan sürelere istinaden hangi koşullarla (şartlarla) aylık bağlanacağı açıklanmıştır.
3201 sayılı Kanun"un 6.maddesinin (A) fıkrasına göre; yurt dışı borçlanması yoluyla kazanılan süre dahil edilerek aylık talep edilmesi halinde, “yaş haddi, belirli süre sigortalı olma, belirli gün sayıda prim ödeme ” koşullarının yanında (ilaveten);
a) Yurda kesin dönülmüş olması,
b) Tahakkuk ettirilen borcun tamamının ödenmiş olması,
c) 5510 sayılı Kanun ile mülga kanunların yürürlükteki hükümlerine veya sosyal güvenlik kanunlarına göre aylığa hak kazanılmış olması,
d) Borcun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması,
gerekmektedir.
3201 sayılı Kanun"un 3.maddesinde yer alan ve borçlanma isteminde bulunabilmek için yurda kesin dönüş yapılması gereğini öngören düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nin 12.12.2002 gün ve 2000/36 Esas-2002/198 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş ise de aynı Kanun"un 6.maddesinde aylığa hak kazanmak için aranan kesin dönüş koşulunun Anayasa"ya aykırı olmadığına karar verilmiştir.
3201 sayılı Kanun"un 6/A-(a) bendinde, bu Kanun"a göre değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için "yurda kesin dönülmüş olması" koşul olarak belirlenmiş ise de 3201 sayılı Kanun"da “kesin dönüş” kavramı tanımlanmadığı gibi bu kavramdan ne anlaşılması gerektiğine dair açıklayıcı bir bilgiye de yer verilmemiştir.
Kesin dönüş kavramının tanımı Yönetmelik"in "Tanımlar" başlıklı 4.maddesinin (d) bendinde yapılmıştır. Buna göre; kesin dönüş aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu ifade eder.
Bu tanımda geçen; sosyal sigorta ödeneği deyiminden; çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş göremezlik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ikamete dayalı ödenekler, sosyal yardım ödeneği deyiminden ise bulunulan ülke mevzuatı kapsamında, geçimlerini sağlayacak hiçbir gelirleri olmayan veya mevcut gelirleriyle geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen, ikamet şartına bağlı nakdi yardımlar anlaşılmalıdır.
Yurda kesin dönülmüş olması koşulu; 4/1-(a) bendi kapsamındaki sigortalılara aylık tahsisi için aranan "çalışılan işten ayrılma" koşulunun yurt dışı aylıklarındaki karşılığıdır.
Yaşlılık aylığı, yaşının ilerlemesi (ihtiyarlama) nedeniyle çalışamadığı için geliri olmayan veya yaşlılığa bağlı iş gücü kaybı nedeniyle geliri azalan kişilerin, başkalarının yardımına muhtaç olmadan yaşamlarını sürdürmelerini amaçlayan sosyal güvenlik ödemesi olduğuna göre, yurt dışında iş ilişkisini sürdürmek suretiyle gelir elde eden ve sosyal güvenlik yardımına ihtiyacı olmayan kişilerin bu aylıktan yararlanmaması gerekir. Bu kabul, aynı zamanda "kesin dönüşün" fiziki olarak ülkemize dönülmesi değil, yurt dışındaki çalışmanın (gelir elde etmenin) ve sosyal güvenlik kurumlarıyla sigortalı ilişkinin (yardım, ödenek) sona ermesi olarak anlaşılması gerektiği sonucunu doğurur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.10.1997 gün ve 1997/10-588-857 E.K ve 1998/10-645 E. 1999-237 K. sayılı kararlarına göre yurda kesin dönüş, yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarının, çalışma hayatına yönelik tüm ilişkilerini gerek çalıştığı işyerleri ve gerekse ilgili olduğu tüm sosyal güvenlik kuruluşları yönünden sona erdirerek yerleşmek ve sosyal güvenliklerini burada sağlamak üzere Türkiye’ye dönüş yapmalarını ifade eder. Kısaca, “yurt dışı çalışma ilişkisinin ve bu bağlamda sosyal güvenlik kurumlarıyla sigortalı ilişkinin sona ermesi”dir.
Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında, borçlanılan süreler dikkate alınarak aylık bağlanması için talep tarihinde ve aylığın devamı süresince Türk vatandaşı olma şartı bulunmadığından, aylık talep tarihinde Türk vatandaşı olmayan kişinin “yurda kesin dönmüş olması“ koşulu “yurt dışı çalışma ilişkisinin ve bu bağlamda sosyal güvenlik kurumlarıyla sigortalı ilişkinin sona ermesi” olarak anlaşılması gerekir.
Mahkemece, yurda kesin dönüş koşulunun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yönünden yerine getirilmesi mümkün bir koşul olduğu ve davacının tekrar Türk Vatandaşlığına dönmediği sürece kesin dönüş koşulunu yerine getirmesinin mümkün olmadığına dair görüşü yukarıda yer alan nedenlerle doğru değildir.
d) 28 Haziran 1962 tarihinde Milletlerarası Çalışma Teşkilatı Genel Konferansı"nca Cenevre’de yapılan 46. toplantıda kabul edilen “1962 Sosyal Güvenlik Eşit Muamele Sözleşmesi” olarak adlandırılacak olan "Vatandaşlarla Vatandaş Olmayan Kimselere Sosyal Güvenlik Konusunda Eşit Muamele Yapılması Hakkında Sözleşme" 10.8.1971 tarih ve 13922 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 19.7.1971 tarih ve 1453 sayılı Kanun ile kabul edilmiştir.
Bu sözleşmeyi uygulayan her üye, sözleşme mükellefiyetlerini kabul ettiği sosyal güvenlik dallarında, ülkesinde, bu sözleşmeyi uygulayan diğer üye Devletler vatandaşlarına, sosyal güvenliğe tabi olma ve yardımlardan yararlanmaya hak kazanma bakımlarından, kendi vatandaşlarıyla ile eşit işlem yapar.
Yukarıda yer alan hukuki açıklamalar ışığında, aylık bağlanması ve devamı için Türk vatandaşı olunmasının zorunlu olmadığı, 19.11.1955 doğumlu davacının 01.09.2000 tarihinde izinle Türk vatandaşlığından çıktığı ve 5901 sayılı “Türk Vatandaşlığı Kanunu”nun 28 inci maddesine göre bu maddede belirtilen istisnalar dışında Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ettikleri, maddede bu Türk vatandaşı olmayan bu kişilerin yaşlılık aylığı almalarına engel bir hal bulunmadığı, borçlanılan süreler dikkate alınarak aylık bağlanması için talep tarihinde ve aylığın devamı süresince Türk vatandaşı olma şartı bulunmadığından aylık talep tarihinde Türk vatandaşı olmayan kişinin “yurda kesin dönmüş olması“ koşulunun “yurt dışı çalışma ilişkisinin ve bu bağlamda sosyal güvenlik kurumlarıyla sigortalı ilişkinin sona ermesi” olarak anlaşılması gerektiği, öte yandan “1962 Sosyal Güvenlik Eşit Muamele Sözleşmesi” olarak adlandırılacak olan "Vatandaşlarla Vatandaş Olmayan Kimselere Sosyal Güvenlik Konusunda Eşit Muamele Yapılması Hakkında Sözleşme“ ye göre Türk vatandaşı olmadığı gerekçesiyle aylık isteminin reddedilmesinin de mümkün olmadığı anlaşılmakla mahkemece “...yurda kesin dönüş koşulunun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yönünden yerine getirilmesi mümkün bir koşul olduğu ve davacının tekrar Türk Vatandaşlığına dönmediği sürece kesin dönüş koşulunu yerine getirmesinin mümkün olmadığı...“ gerekçesiyle aylık isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş, davacının yaşlılık aylığına hak kazandığı tarih itibariyle yabancı ülke mevzuatına tabi çalışması olup olmadığını, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alıp almadığını araştırmak ve sonucuna göre davacının yurda kesin dönüş koşulunu yerine getirip getirmediğini belirleyerek yaşlılık aylığı istemi hakkında bir karar vermekten ibarettir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının yurtdışında geçen süreyi 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma hakkı bulunduğunun tespiti ile aksi yöndeki Kurum işleminin iptali, 19.11.1973 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespiti ile 01.03.2014 tarihinden itibaren kısmi yaşlılık aylığına hak kazandığı ve aylıkların yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin 19.11.1973 tarihinden itibaren yurtdışında geçen hizmetlerini 3201 sayılı Kanuna göre borçlanmak için davalı Kuruma başvurduğunu, ancak Türk vatandaşlığına haiz olmadığı gerekçesiyle talebinin reddedildiğini, 5901 sayılı Kanunun 28. maddesine göre Türk vatandaşlığından izin alarak çıkan kişilerin kazanılmış haklarının saklı kalacağının belirtildiğini, bu nedenle Kurum işleminin hatalı olduğunu, ayrıca Almanya ile yapılan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi uyarınca davacının Alman Rant Sigortasına giriş tarihi olan 19.11.1973 tarihinin Türkiye açısından da sigorta başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğini, öte yandan 28.02.2014 günü müvekkilinin tahsis talebinde bulunduğunu, bu talebinin de Kurumca reddedildiğini ileri sürerek borçlanma talebinin reddine ilişkin Kurum işleminin iptaline, davacının Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihinin yurtdışında işe giriş tarihi olan 19.11.1973 tarihi olarak tespitine, tahsis talebini reddeden Kurum işleminin de iptali ile tahsis talep tarihini takip eden aybaşı olan 01.03.2014 tarihinden itibaren kısmi yaşlılık aylığı bağlanmasına ve işleyen aylıklara hak ediş tarihi itibari ile yasal faiz uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili 3201 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca borçlanma hakkının sadece Türk vatandaşı olan kişilere verildiğini, bu nedenle borçlanma talep tarihinde Türk vatandaşı olmayan davacının borçlanma talebinin kabul edilmediğini, ayrıca 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesi Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’ne göre daha sonra yürürlüğe girdiğinden uygulama önceliği bulunduğu, Kanunun 5. maddesine göre davacının sigortalılık başlangıcının yurtdışında çalışmaya başladığı tarih olarak kabulünün de mümkün bulunmadığını belirterek, davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece vatandaşlıktan çıkma izni alanların Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanacakları, bu nedenle davacının borçlanma hakkının bulunduğunun kabulünün gerektiği, öte yandan Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Sözleşmenin 29. maddesinin 4. bendi hükmü uyarınca yurtdışında ilk defa çalışmaya başlanılan tarihin Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesini öngören düzenleme karşısında davacının sigortalılık başlangıç tarihine yönelik isteminin de kabulünün gerektiği, 3201 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca aylık tahsisi yapılabilmesi için yurda kesin dönülmüş olması, tahakkuk ettirilen borcun tamamının ödenmiş olması ve borcun tamamı ödendikten sonra yazılı istekte bulunulmasının arandığı, ancak davacının Alman Vatandaşlığına geçerek 01.09.2000 tarihi itibariyle Türk vatandaşlığını kaybettiği, yurda kesin dönüş koşulunun Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları yönünden yerine getirilmesi mümkün bir koşul olduğu; Türk Vatandaşları için devlet tarafından yaratılmış bir ayrıcalık olarak yaşama geçirilmiş olan yurtdışı çalışma süresinin borçlanılma olanağının, vatandaşlık bağı koparılmamış olan vatandaşlık tanımına uygun bireylerin Türkiye Cumhuriyeti"ne tekrar ve kesin dönüşleri halinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü yurtdışındaki vatandaşların haklarının da korunmasına yönelik önlemler alma yükümlülüğü kapsamındaki Devlete getirilen yükümlülük uyarınca borçlanılan süre üzerinden aylık bağlanmasına olanak verdiği; Türkiye Cumhuriyeti ile vatandaşlık bağını kaybetmiş, Kanunun öngördüğü sınırlar kapsamında kısıtlı haklardan yararlanan, temel vatandaşlık hak ve yükümlülüklerine tabi olmayan davacı konumundaki kişinin genel sigortalılık sisteminde tüm sigortalılara tanınan koşullara tabi tutulması gerektiği ve tekrar Türk Vatandaşlığına dönmediği sürece kesin dönüş koşulunu yerine getirmesinin ve 3201 sayılı Kanun’un öngördüğü aylık koşullarından yararlanmasının hukuken tartışılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının 3201 sayılı Kanun uyarınca yaptığı borçlanmanın geçerliliği ve yurtdışında çalışmaya başladığı tarih ile 18 yaşını ikmal tarihi de dikkate alınarak 19.11.1973 tarihinin Türkiye’deki sigortalılık yönünden uzun vadeli sigorta kolları kapsamında sigorta başlangıç tarihi olarak esas alınması gerektiğinin tespitine, aylık bağlanmasına yönelik istemin reddine karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece kesin dönüş kavramının salt çalışma veya yardım alma durumuyla değerlendirilemeyeceği, davacının yurda kesin dönüş konusunda irade beyanı ve yaklaşımı yokken ek araştırma gereği de duyulmadığı, yerleşim yerinin sürekli kalma niyetiyle oturmak olduğu dikkate alındığında davacının bu yönde bir iradesinin bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı, ayrıca Türkiye Cumhuriyet Vatandaşlığından çıkma sonrası sürenin borçlanılması olanağının tanınmadığı ve bu yaklaşımla 3201 sayılı Kanunun getirdiği ayrıcalıklardan yararlanma olanağının Türk vatandaşlığının son bulmasına bağlı olarak sonlandırıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını taraf vekilleri temyize getirmektedir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık 3201 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca yaşlılık aylığı tahsisinde aranan kesin dönüş şartının somut olay bakımından araştırılmasına gerek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
I-Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.
Davalı Kurum vekilinin temyiz istemi Özel Dairece incelenip, reddedildiğinden davacı yönünden hüküm kesinleşmiş ve uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle; davalı Kurum vekilinin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.
O halde, davalı Kurum vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
II-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkındaki Kanun, kendisinden önce yürürlükte bulunan 2147 sayılı Kanun ile birlikte; yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarına; yurt dışında çalıştıkları süreleri, döviz karşılığı borçlanma ve buna bağlı yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı vermiş ve bu kişilerin, yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Türkiye"de sosyal güvenceye kavuşma hakkı tanımıştır. Böylece Türkiye"de çalışıp, belli bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunan Türk vatandaşları ile yurt dışında çalışanların sosyal güvenceleri açısından bir farklılık kalmamıştır.
3201 sayılı Kanun’un 6.maddesinde;
"A-Bu kanuna göre değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için;
a)Yurda kesin dönülmüş olması,
b)Tahakkuk ettirilen döviz borcunun tamamının ödenmiş olması;
c)Döviz borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması
şarttır.
Yukarıdaki şartları yerine getirenlerden tahsise hak kazananların aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren başlatılmak üzere ilgili sosyal güvenlik kurumu kanunu hükümlerine göre bağlanır.
B- Bu kanunun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında çalışmaya başlayanların çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ay başından itibaren aylıkları kesilir.
Bunlardan yeniden kesin dönüş yapanların, bu hizmetlerini 4"ncü madde hükümleri gereğince borçlanmaları şartıyla aylıkları bu süreler de dikkate alınarak yeniden hesaplanır. Bu borçlanmayı yapmayanların eski aylıkları yurda kesin dönüş tarihini takip eden ay başından itibaren müracaatları üzerine tekrar ödenmeye başlanır.”
Hükmü bulunmakta olup, 3201 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığının bağlanabilmesi için “kesin dönüş” koşulunun varlığı aranmaktadır.
06.11.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin “Aylığa Hak Kazanma ve Aylık Başlama tarihi” başlıklı 13. maddesinin 1/a bendinde de aylık bağlanabilme koşulları arasında “Yurda kesin dönülmüş olması” sayılmıştır.
Aynı Yönetmeliğin “Tanımlar başlıklı” 4. maddesinin 1/d bendinde: “Kesin dönüş: Aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu,” şeklinde tanımlanmıştır.
Yönetmelikteki kesin dönüşün tanımında yer alan “sosyal sigorta ödeneği” ibaresinin, ne anlama geldiği ifade edilmektedir. Buna göre “sosyal sigorta ödeneği” çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş göremezlik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ödemeleri ifade etmektedir. Tanımda geçen “sosyal yardım ödeneği” de, bulunulan ülke mevzuat kapsamında geçimlerini sağlayacak hiçbir geliri olmayan veya mevcut gelirleriyle geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen ikamet şartına bağlı nakdi yardımlar anlaşılmaktadır. Bu nedenle yurt dışı sürelerini borçlananlara aylık bağlanmasında, öncelikle yurt dışındaki çalışmaları ve varsa ikamete dayalı sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneklerinin sona ermesi şartı aranacağı, kesin dönüş ifadesinden, hiçbir şekilde mutlak anlamda yurt dışında bulunduğu ülkeden, Türkiye’ye döndükten sonra tekrar yurtdışına çıkış yapmama şeklinde anlaşılmaması gerekmektedir.
Açıklanan hususlara, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 29.01.2014 gün ve 2013/10-434 E., 2014/53 K. sayılı kararında da işaret edilmiştir.
Öte yandan izinle Türk vatandaşlığından ayrılanların yaşlılık aylığı talep tarihinde Türk vatandaşı olmamaları aylık bağlanmasına engel teşkil etmemektedir.
Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, davacının yurt dışında çalışmasının bulunup bulunmadığı ve ikamete dayalı sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alıp almadığı araştırılmadan yaşlılık aylığı talebi yönünden davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: A) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenle, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin direnmeyi temyize ilişkin isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
B) Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.