Hukuk Genel Kurulu 2015/3940 E. , 2017/582 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 09.04.2014 gün ve 2014/18 E., 2014/280 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 16.03.2015 gün ve 2014/19531 E., 2015/4707 K. sayılı kararı ile,
"…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddi, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü gerekir.
2-Dosyadaki belgelerden, Almanya’da rant sigortasına tabi olarak geçen 3600 günlük süreyi borçlandırıldığı, borçlanma bedelinin 3.1.2014 tarihinde ödendiği belirtilmektedir.
Mahkemece, davacının sigorta başlangıcı yönünden verilen karar isabetli ise de, kesin dönüş koşulları usulune uygun araştırılmadan yaşlılık aylığı talebinin reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini öngörmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında bağıtlanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini belirtmekle birlikte, anılan hükmün uygulanabilirliği, her iki ülke mevzuatına göre dikkate alınabilecek bir sigortalılık süresinin bulunması halinde mümkündür.
Yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen hizmetlerinin borçlandırılarak, ülkemiz sosyal güvenlik mevzuatında malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde Türkiye’de geçmiş hizmet gibi değerlendirilmesini sağlamak amacıyla kabul edilen 3201 sayılı Yasa hükümleri uyarınca borçlandırılan sürelere dayalı olarak hangi şartlarda aylık bağlanacağı anılan Kanunun 6. maddesinde belirlenmiştir. Tahsis yapılabilmesi için aranan koşullardan birisi, yurda kesin dönülmüş olmasıdır.
Kesin dönüşün, aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu ifade ettiği; “sosyal sigorta ödeneği” deyiminden, çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş göremezlik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ödeneklerin amaçlandığı; “sosyal yardım ödeneği” ibaresinin ise bulunulan ülke mevzuatı kapsamında, geçimlerini sağlayacak hiçbir gelirleri olmayan veya mevcut gelirleriyle geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen, ikamet şartına bağlı nakdi yardımlar anlamını taşıdığı kabul olunmaktadır. Ne var ki, “kesin dönüş” ifadesi, mutlak anlamda, yurtdışında bulunduğu ülkeden Türkiye’ye döndükten sonra tekrar yurtdışına çıkış yapmama şeklinde değerlendirilemez. İkamet şartına bağlı olmayan nitelikte sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği alanlara, anılan koşulun gerçekleştiğinin kabulü ile aylık bağlanabilecektir. Aksi yöndeki düşünce, Anayasamızın 23. maddesi ile güvence altına alınmış olan “Yerleşme ve seyahat hürriyeti”nin; İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine) ek 4 nolu Protokolün 2. maddesi ile tanınmış “Serbest dolaşım özgürlüğü”nün ihlali sonucunu doğuracaktır. 3201 sayılı Kanunun 6. Maddesinin B bendi ile tekrar yurtdışına gitmek değil, yabancı ülke mevzuatına tabi olarak çalışmak ve ikamete dayalı sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği almak, aylığın kesme nedeni olduğu belirtilmiş; 3201 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığı bağlanıp altı aydan daha uzun süre yurtdışında bulunmuş olanların, yurtdışında çalışıp çalışmadıklarını ve ikamete dayalı bir sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği alıp almadıklarını “3201 sayılı Kanuna göre aylık alanlara mahsus yoklama belgesi” vererek, aylıklarını almaya devam edebilecekleri, Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 14. maddesi ile hüküm altına alınmış olup, yurtdışında uzun süre kalmak, tek başına bir aylık kesme nedeni teşkil etmemektedir.
Ayrıca, yurtdışında geçen çalışmalar sonucu o ülkenin sosyal güvenlik sisteminden hak kazanılan yaşlılık ya da malullük aylığının bir sonucu olan ve ikamete dayalı bulunmayan sosyal sigorta veya sosyal yardım niteliğindeki edimlerden yararlanmak, yurtdışından kazanılmış olan sosyal güvenlik hakkının en doğal sonucu olup, bu haktan feragat anlamı çıkacak şekilde bir “kesin dönüş” tanımı yapılması, sosyal güvenlik hakkından feragat edilemeyeceği olgusunun göz ardı edilmesi sonucunu da doğuracaktır.
Bu bağlamda, 3201 sayılı Kanunun 6. maddesi gereğince, borçlanılan süreler gözetilerek yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için, yurtdışındaki çalışma veya çalışmaya dayalı yardım ilişkisinin sona ermesi gerekmekte olup; Mahkemece, yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu 14.1.2014 tarihi ve sonrası süre yönünden davacı için kesin dönüş şartının belirlenmesiyle ilgili olarak yurtdışından aylık alıp-almadığı veya yurtdışında çalışıp-çalışmadığı veyahut da çalışmaya dayalı olarak yardım alıp-almadığı resmi belgeler, yeni tarihli TR-4 belgesi vs. ile kesin dönüş şartı araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının Almanya’da 09.09.1974 tarihli çalışmasının Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olduğunun ve borçlanmayı takip eden aybaşı olan 01.02.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin 09.09.1974 tarihinden itibaren Almanya’da çalıştığını, Türkiye’den emekli olabilmek için yurtdışı borçlanmasını yaptığı ve bedelini 03.01.2014 tarihinde ödediğini, ancak Kurum tarafından Almanya’da işe giriş tarihinin Türkiye’de ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilmediğini ileri sürerek, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı SGK vekili davacının sigortalılık başlangıç tarihinden önceki süreleri borçlanmış olduğundan, 3201 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca sigortalılık başlangıç tarihinin borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürüleceğini, bu yasal düzenleme çerçevesinde davacının yurtdışında ilk defa çalışmaya başladığı tarihin ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmasının mümkün bulunmadığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davacının çalışmalarının geçtiği Almanya ile imzalanan Türk-Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Sözleşmenin 29. maddesinin 4. bendi hükmü uyarınca davacının yurtdışında ilk defa çalışmaya başladığı tarihin 18 yaşını ikmal tarih de dikkate alınarak 506 sayılı Kanunun 108. maddesine koşut olarak Türk Sosyal Sigortalarına giriş tarihi olarak kabulü gerektiği, öte yandan 3201 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca aylık tahsisi yapılabilmesi için yurda kesin dönülmüş olması, tahakkuk ettirilen borcun tamamının ödenmiş olması ve borcun tamamı ödendikten sonra yazılı istekte bulunulması şartının arandığı, ancak davacının dava dilekçesindeki adresinin Almanya olarak belirtildiği; 04.04.2013 düzenleme tarihli vekaletname Frankfurt Başkonsolosluğu aracılığıyla verilirken, adres olarak aynı adrese yer verildiği, borçlanma talep dilekçesinde de halen yurtdışında olduğu yönünde beyanda bulunulduğu, 14.01.2014 tarihli, 3201 sayılı Kanuna göre Aylık Talebinde Bulunanlara Mahsus Beyan ve Taahhüt Belgesinde de halen Almanya"da ikamet ettiği davacının imzalı beyanıyla dile getirildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının yurtdışında çalışmaya başladığı tarih dikkate alınarak 09.09.1974 tarihinin davacının Türkiye’deki uzun vadeli sigorta kolları yönünden de sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınması gerektiğinin tespitine, kesin dönüş koşulu gerçekleşmediğinden sair koşullar incelenmeksizin yaşlılık aylığı konusunda istemin reddine karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece davacının Türkiye’ye yerleşme iradesi bulunmadığını ve aylık talep tarihi itibariyle Almanya’da ikamet ettiğini imzalı beyanıyla açıkça dile getiren davacının yurda kesin dönüş konusunda iddiasının olmadığı, ikametgahın tanımında belirleyici unsurun sürekli kalma niyetiyle oturmak olduğu belirtilmiş olup sürekli kalma ve yerleşme niyeti konusunda beyanı bulunmayan ve mevzuat gereğince bu konuyu belgelendirmek zorunda olan davacının bu yönde bir beyanı mevcut değilken mahkemeden resen araştırma yaparak kanıt toplamasını istemenin kamu düzenine ilişkin dava kavramı ve hakimlerin üstlendiği yargısal görevin tanımıyla da uyumlu bulunmadığı, 3201 sayılı Kanunun ayrıcalıklı bir düzenleme olup borçlanma bedeli ödenmemesi durumunda kişinin sosyal güvenlik hakkından yararlanıp yararlanamayacağı konusunda değerlendirme dahi yapmayan, ekonomik ağırlıklı bir düzenleme olduğundan düzenlemenin Anayasa’nın 62. maddesindeki "Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gereken tedbirleri alır." hükmüne yönelik bir işleve sahip olmayıp, ödemeye bağlı sigortalılık süresi kazandırdığı dikkate alındığında, böylesi bir yasanın amaç ve kapsamı dahilinde yapılacak değerlendirmenin, sosyal güvenlik hakkı bağlamından öteye, 3201 sayılı Kanun’un öngördüğü koşullara uygun biçimde gerçekleştirilmesi gerektiği, diğer yandan verilen kararın dava tarihindeki koşullar değerlendirilerek verildiği, kesin dönüş koşulu gerçekleştirilerek ileride yenide aylık talebinde bulunulmasına engel olacak bir kesin hüküm yaratılmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı ... vekili temyize getirmektedir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık 3201 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca yaşlılık aylığı tahsisinde aranan kesin dönüş şartının somut olay bakımından araştırılmasına gerek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına girilmeden önce Özel Daire bozma kararı ile temyiz itirazları reddedilen davalı SGK vekilinin mahkemece verilen direnme kararını temyiz etmesinin mümkün olup olmadığı hususu, ön sorun olarak tartışılmıştır.
Kural olarak, “Yargıtay Özel Dairelerince” verilmiş olan her türlü bozmaya karşı, “Yerel Mahkemelerce” direnme kararı verilebilir.
Bir kararın direnme kararı olarak nitelendirilebilmesi için; mahkeme kararının Yargıtay’ın ilgili dairesince tarafların ileri sürmüş oldukları sair hususlar ve tarafların temyiz nedenleri incelenerek bozulmuş olması gerekmektedir. Mahkemece verilen karar Özel Dairece incelenerek bozma konusu yapılmadıysa artık direnme kararının varlığından da bahsedilemeyecektir.
Bu haliyle temyiz istemi Özel Dairece incelenip, reddedilen taraf yönünden Mahkeme hükmü kesinleşmiş ve uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. Uyuşmazlık konusu olmaktan çıkan bir hususta tarafların yapmış oldukları temyiz itirazlarının inceleme mercii ortada bir direnme kararı söz konusu olmadığından Özel Dairedir.
Somut olayda, davacı vekili, davacının Alman Rant sigortasına giriş tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olduğunun ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini talep etmiş ve mahkemece davacının yurtdışında çalışmaya başladığı 09/09/1974 tarihinin davacının Türkiye’deki uzun vadeli sigorta kolları yönünden de sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınması gereğinin tespitine, kesin dönüş koşulu gerçekleşmediğinden yaşlılık ayılığı talebinin reddine, karar verilmiş, verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Özel Dairece davalının Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz istemi incelenerek, reddedildiğinden davacı yönünden Alman Rant sigortasına giriş tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olduğunun tespitine yönelik mahkeme hükmü kesinleşmiş ve uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır.
Öte yandan, Sosyal Güvenlik Kurumu vekili temyiz talebinde direnmeye konu uyuşmazlık yönünden herhangi bir temyiz itirazı ileri sürmemiş, mahkemenin sigorta başlangıcına yönelik kabulü yönünden kurum aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin usule aykırı olduğu gerekçesiyle hükmü temyiz ettiği anlaşılmıştır.
Sonuç itibariyle, davalı ... vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazları direnme konusu uyuşmazlığa ilişkin olmadığından Yargıtay Özel Dairesince incelenmesi gerekmektedir.
O halde, davalı kurum vekilinin mahkeme kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10.Hukuk Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Davalı ... vekilinin temyiz talebinin incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.