Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/3547
Karar No: 2017/579
Karar Tarihi: 29.03.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/3547 Esas 2017/579 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/3547 E.  ,  2017/579 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.04.2014 gün ve 2013/761 E., 2014/290 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 09.04.2015 gün ve 2014/13686 E., 2015/6938 K. sayılı kararı ile,
    "…Mahkemenin, yurda kesin dönüş yapılmadığından sair koşullar incelenmeksizin yaşlılık aylığı talebinin reddine ilişkin kararı eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
    Yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen hizmetlerinin borçlandırılarak, ülkemiz sosyal güvenlik mevzuatında malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde Türkiye’de geçmiş hizmet gibi değerlendirilmesini sağlamak amacıyla kabul edilen 3201 sayılı Yasa hükümleri uyarınca borçlandırılan sürelere dayalı olarak hangi şartlarda aylık bağlanacağı anılan Kanunun 6. maddesinde belirlenmiştir. Tahsis yapılabilmesi için aranan koşullardan birisi, yurda kesin dönülmüş olmasıdır.
    Kesin dönüşün, aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu ifade ettiği; “sosyal sigorta ödeneği” deyiminden, çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş göremezlik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ödeneklerin amaçlandığı; “sosyal yardım ödeneği” ibaresinin ise bulunulan ülke mevzuatı kapsamında, geçimlerini sağlayacak hiçbir gelirleri olmayan veya mevcut gelirleriyle geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen, ikamet şartına bağlı nakdi yardımlar anlamını taşıdığı kabul olunmaktadır. Ne var ki, “kesin dönüş” ifadesi, mutlak anlamda, yurtdışında bulunduğu ülkeden Türkiye’ye döndükten sonra tekrar yurtdışına çıkış yapmama şeklinde değerlendirilemez. İkamet şartına bağlı olmayan nitelikte sosyal sigorta veya sosyal yardım ödeneği alanlara, anılan koşulun gerçekleştiğinin kabulü ile aylık bağlanabilecektir. Aksi yöndeki düşünce, Anayasamızın 23. maddesi ile güvence altına alınmış olan “Yerleşme ve seyahat hürriyeti”nin; İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine) ek 4 nolu Protokolün 2. maddesi ile tanınmış “Serbest dolaşım özgürlüğü”nün ihlali sonucunu doğuracaktır.
    Ayrıca, yurtdışında geçen çalışmalar sonucu o ülkenin sosyal güvenlik sisteminden hak kazanılan yaşlılık ya da malullük aylığının bir sonucu olan ve ikamete dayalı bulunmayan sosyal sigorta veya sosyal yardım niteliğindeki edimlerden yararlanmak, yurtdışından kazanılmış olan sosyal güvenlik hakkının en doğal sonucu olup, bu haktan feragat anlamı çıkacak şekilde bir “kesin dönüş” tanımı yapılması, sosyal güvenlik hakkından feragat edilemeyeceği olgusunun göz ardı edilmesi sonucunu da doğuracaktır.
    Dava konusu somut olayda; dava dosyası içerisinde bulunan 03.01.2013 tarihli Alman sigortalılığını gösterir TR 4 belgesi incelenerek, davacının 01.06.2001’den bu yana Almanya’dan aylık aldığı da gözetilerek, yukarıda belirtilen hususlar araştırılıp tartışılarak Türkiye’de aylık bağlanmasını gerektirecek şekilde kesin dönüş şartının gerçekleşip-gerçekleşmediği hususunun değerlendirilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
    Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, davacının yurtdışında çalışmaya başladığı ve 18 yaşını doldurduğu tarih olan 15.12.1983 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespiti, 15.12.1983 tarihindeki sigortalılık başlangıcı dikkate alınarak bu tarihten sonraki hükümlere göre emeklilik şartlarının belirlenmesinin gerektiğinin tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin davalı Kuruma müracaat ederek yurtdışı borçlanma talebinde bulunduğu, talebinin kabul edilerek 5400 gün üzerinden borçlandırıldığı ancak Almanya’da çalışmaya başladığı tarihin Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilmediğini ileri sürerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
    Davacı vekili 10.04.2014 tarihli celsede davacının 15.12.2013 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini de talep ettiklerini belirtmiştir.
    Davalı SGK vekili yapılan işlemlerin 3201 Sayılı Kanuna uygun olduğunu bu nedenle davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece 21.01.2013 tarihli 3201 sayılı Kanuna Göre Aylık talebinde Bulunanlara Mahsus Beyan ve Taahhüt Belgesinde de halen Almanya"da ikamet ettiği davacının imzalı beyanıyla dile getirilmiş olup, yurda kesin dönüş koşulu yerine getirilmediğinden davacının aylık isteminin kabulüne olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemecedavacının Türkiye’ye yerleşme iradesi bulunmadığını ve aylık talep tarihi itibariyle Almanya’da ikamet ettiğini imzalı beyanıyla açıkça dile getirdiği, davacının yurda kesin dönüş konusunda iddiası dahi olmadığı, ikametgahın tanımında belirleyici unsurun sürekli kalma niyetiyle oturmak olduğu belirtilmiş olup sürekli kalma ve yerleşme niyeti konusunda beyanı bulunmayan ve mevzuat gereğince bu konuyu belgelendirmek zorunda olan davacının bu yönde bir beyanı mevcut değilken mahkemeden resen araştırma yaparak kanıt toplamasını istemenin kamu düzenine ilişkin dava kavramı ve hakimlerin üstlendiği yargısal görevin tanımıyla da uyumlu bulunmadığı, 3201 sayılı Kanunun ayrıcalıklı bir düzenleme olup borçlanma bedeli ödenmemesi durumunda kişinin sosyal güvenlik hakkından yararlanıp yararlanamayacağı konusunda değerlendirme dahi yapmayan, ekonomik ağırlıklı bir düzenleme olduğundan düzenlemenin Anayasa’nın 62. maddesindeki "Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gereken tedbirleri alır." hükmüne yönelik bir işleve sahip olmayıp ödemeye bağlı sigortalılık süresi kazandırdığı dikkate alındığında, böylesibir yasanın amaç ve kapsamı dahilinde yapılacak değerlendirmenin, sosyal güvenlik hakkı bağlamından öteye, 3201 sayılı Kanunun öngördüğü koşullara uygun biçimde gerçekleştirilmesi gerektiği, diğer yandan verilen kararın dava tarihindeki koşullar değerlendirilerek verildiği, kesin dönüş koşulu gerçekleştirilerek ileride yenide aylık talebinde bulunulmasına engel olacak bir kesin hüküm yaratılmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını taraf vekilleri temyize getirmektedir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık 3201 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca yaşlılık aylığı tahsisinde aranan kesin dönüş şartının somut olay bakımından araştırılmasına gerek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    I-Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Bilindiği üzere, Yargıtay Özel Dairelerince tarafların ileri sürmüş olduğu sair hususlar ve temyiz nedenleri incelenerek bir karar verilmelidir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 (HUMK 436) maddesinin birinci fıkrası uyarınca, Özel Dairece Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğuna kanaat edilmesi halinde hukuk kurallarına uygunluk gerekçesi gösterilerek onama kararı verilebilir.
    Öte yandan, HMK 370. maddesi uyarınca, temyiz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veyahut tarafların kimliklerine ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade yanlışlıkları durumunda ya da karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen gerekçenin doğru bulunmaması halinde karar düzelterek onanabilir.
    HMK 371. (HUMK 437) maddesi uyarınca ise Yargıtay Özel Dairesi taraflardan birinin ileri sürmüş olduğu sair hususlar ve temyiz nedenlerini inceleyerek, hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması, dava şartlarına aykırılık bulunması, taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi veya karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri bulunması hallerinde temyiz olunan kararın kısmen veya tamamen bozulmasına karar verebilir.
    Yargıtay Özel Dairesince ileri sürülen sair hususlar ve temyiz nedenleri incelenmeksizin bu hususta herhangi bir karar verilmemiş ise artık ortada bir temyiz kararının varlığından da bahsetmek mümkün değildir.
    Kural olarak, “Yargıtay Özel Dairelerince” verilmiş olan her türlü bozmaya karşı, “Yerel Mahkemelerce” direnme kararı verilebilir.
    Bir kararın direnme kararı olarak nitelendirilebilmesi için; mahkeme kararının Yargıtay’ın ilgili dairesince tarafların ileri sürmüş oldukları sair hususlar ve tarafların temyiz nedenleri incelenerek bozulmuş olması gerekmektedir. Eğer ortada bir bozma kararı yoksa direnme kararının varlığından da bahsedilemeyecektir.
    Somut olayda, davacı vekili, davacının Alman Rant sigortasına giriş tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olduğunun ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini talep etmiş ve Mahkemece davacının yurtdışında çalışmaya başladığı tarih ve 18 yaşını ikmali dikkate alınarak 15/12/1983 tarihinin davacının Türkiye’deki uzun vadeli sigorta kolları yönünden de sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınması gereğinin tespitine, kesin dönüş koşulu gerçekleşmediğinden yaşlılık ayılığı talebinin reddine, karar verilmiş, verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu vekili temyiz dilekçesinde, davacının 18 yaşını ikmal ettiği 15.12.1983 tarihinin Türkiye’deki sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
    Özel Dairece, Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz talebi ile ilgili olarak inceleme yapılmadan ve herhangi bir karar verilmeden, yalnızca davacı vekilinin temyizi irdelenerek davacının, yaşlılık aylığı talebine ilişkin kesin dönüş şartının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun incelenmesi yönünden hükmün bozulduğu anlaşılmaktadır.
    Sonuç itibariyle, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz taleplerine yönelik olarak Özel Dairece bir inceleme yapılmadığından ve herhangi bir karar verilmediğinden, Mahkemece davacının 18 yaşını ikmal ettiği 15.12.1983 tarihinin Türkiye’deki sigortalılık başlangıcı olarak kabulüne yönelik bir direnme kararının varlığından da bahsedilemeyecektir.
    Bu nedenle, Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının Yargıtay Özel Dairesince incelenmesi gerekmektedir.
    O halde, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10.Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.

    II-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
    3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkındaki Kanun, kendisinden önce yürürlükte bulunan 2147 sayılı Kanun ile birlikte; yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarına; yurt dışında çalıştıkları süreleri, döviz karşılığı borçlanma ve buna bağlı yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı vermiş ve bu kişilerin, yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Türkiye"de sosyal güvenceye kavuşma hakkı tanımıştır. Böylece Türkiye"de çalışıp belli bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunan Türk vatandaşları ile yurt dışında çalışanların sosyal güvenceleri açısından bir farklılık kalmamıştır.
    3201 sayılı Kanun’un 6.maddesinde;
    "A-Bu kanuna göre değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için;
    a)Yurda kesin dönülmüş olması,
    b)Tahakkuk ettirilen döviz borcunun tamamının ödenmiş olması;
    c)Döviz borcunun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunulması şarttır.
    Yukarıdaki şartları yerine getirenlerden tahsise hak kazananların aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren başlatılmak üzere ilgili sosyal güvenlik kurumu kanunu hükümlerine göre bağlanır.
    B- Bu kanunun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında çalışmaya başlayanların çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ay başından itibaren aylıkları kesilir.
    Bunlardan yeniden kesin dönüş yapanların, bu hizmetlerini 4"ncü madde hükümleri gereğince borçlanmaları şartıyla aylıkları bu süreler de dikkate alınarak yeniden hesaplanır. Bu borçlanmayı yapmayanların eski aylıkları yurda kesin dönüş tarihini takip eden ay başından itibaren müracaatları üzerine tekrar ödenmeye başlanır.”
    Hükmü bulunmakta olup, 3201 sayılı Kanun uyarınca yaşlılık aylığının bağlanabilmesi için “kesin dönüş” koşulunun varlığı aranmaktadır.
    06.11.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin “Aylığa Hak Kazanma ve Aylık Başlama tarihi” başlıklı 13. maddesinin 1/a bendinde: de aylık bağlanabilme koşulları arasında “Yurda kesin dönülmüş olması” sayılmıştır.
    Aynı Yönetmeliğin “Tanımlar başlıklı” 4. maddesinin 1/d bendinde: “Kesin dönüş: Aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu,” şeklinde tanımlanmıştır.
    Yönetmelikteki kesin dönüşün tanımında yer alan “sosyal sigorta ödeneği” ibaresinin, ne anlama geldiği ifade edilmektedir. Buna göre “sosyal sigorta ödeneği” çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş göremezlik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ödemeleri ifade etmektedir. Tanımda geçen “sosyal yardım ödeneği” de bulunulan ülke mevzuat kapsamında, geçimlerini sağlayacak hiçbir geliri olmayan veya mevcut gelirleriyle geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen ikamet şartına bağlı nakdi yardımlar anlaşılmaktadır. Bu nedenle, yurt dışı sürelerini borçlananlara aylık bağlanmasında, öncelikle yurt dışındaki çalışmaları ve varsa ikamete dayalı sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneklerinin sona ermesi şartı aranacağı; kesin dönüş ifadesinden hiçbir şekilde mutlak anlamda yurt dışında bulunduğu ülkeden, Türkiye’ye döndükten sonra tekrar yurtdışına çıkış yapmama şeklinde anlaşılmaması gerekmektedir.
    Açıklanan hususlara, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 29.01.2014 gün ve 2013/10-434 E., 2014/53 K. sayılı kararında da işaret edilmiştir.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde mahkemece, davacının yurt dışında çalışmasının bulunup bulunmadığı ve ikamete dayalı sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alıp almadığı araştırılmadan yaşlılık aylığı talebi yönünden kesin dönüş şartı gerçekleşmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
    Açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: A) Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenle, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz talebinin incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
    B) Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi