Esas No: 2018/6790
Karar No: 2018/18648
Karar Tarihi: 01.11.2018
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/6790 Esas 2018/18648 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Silahla tehdit suçundan sanık ...’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a, 43/1-2, 29 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 5 ay 23 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, adli emanetin 2015/8971 sırasına kayıtlı suç eşyasının anılan Kanun’un 54/4. maddesi gereğince müsaderesine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Diyarbakır 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/05/2017 tarihli ve 2016/155 esas, 2017/412 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/08/2017 tarihli ve 2017/810 Değişik İş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 14/09/2018 gün ve 94660652-105-21-5178-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26/09/2018 gün ve 2018/75272 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 06/06/2016 tarihli ve 2016/5776 esas, 2016/7400 karar sayılı ilâmında yer alan "...Müsadere kararı güvenlik tedbiri olmakla birlikte hükmün bir parçası niteliğinde olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte verilen müsadere kararı da bu hükme bağlı olduğundan askıda bir karardır ve hüküm açıklanıncaya kadar hukuki sonuç doğurma yeteneği bulunmamaktadır..." şeklindeki açıklamalar gözetildiğinde hükmün müsadere ile ilgili kısmının dahi, açıklanması geri bırakılan sanık bakımından hukukî sonuç doğurmayan hükmün devamı niteliğinde olduğu, bu itibarla açıklanması geri bırakılan hükmün dışında mütalaa edilemeyecek ise de, müsadere konusu eşyanın niteliğine göre her somut olayda ayrım yapılması gerektiği, bu bağlamda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun’un 54/4. maddesinde belirtilen üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya niteliğini haiz olması halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması karar verilmiş olsa dahi kararının kesinleşmesini müteakip 5 yıllık denetim süresinin geçmesi beklenmeden müsadere kararının gereği derhal yerine getirilerek Suç Eşyası Yönetmeliği hükümlerine göre işlem tesis edilmesi gerektiği, ancak somut olayda silahın sanık ... adına taşıma ruhsatlı olduğu, bu sebeple 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 54/1. maddesi gereğince müsadere kararı verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde müsadere kararı verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Silahla tehdit suçundan sanık ...’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a, 43/1-2, 29 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 5 ay 23 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, adli emanetin 2015/8971 sırasına kayıtlı suç eşyasının anılan Kanun’un
54/4. maddesi gereğince müsaderesine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Diyarbakır 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/05/2017 tarihli ve 2016/155 esas, 2017/412 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/08/2017 tarihli ve 2017/810 Değişik İş sayılı kararının, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 06/06/2016 tarihli ve 2016/5776 esas, 2016/7400 karar sayılı ilâmında yer alan "...Müsadere kararı güvenlik tedbiri olmakla birlikte hükmün bir parçası niteliğinde olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte verilen müsadere kararı da bu hükme bağlı olduğundan askıda bir karardır ve hüküm açıklanıncaya kadar hukuki sonuç doğurma yeteneği bulunmamaktadır..." şeklindeki açıklamalar gözetildiğinde hükmün müsadere ile ilgili kısmının dahi, açıklanması geri bırakılan sanık bakımından hukukî sonuç doğurmayan hükmün devamı niteliğinde olduğu, bu itibarla açıklanması geri bırakılan hükmün dışında mütalaa edilemeyecek ise de, müsadere konusu eşyanın niteliğine göre her somut olayda ayrım yapılması gerektiği, bu bağlamda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun’un 54/4. maddesinde belirtilen üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya niteliğini haiz olması halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması karar verilmiş olsa dahi kararının kesinleşmesini müteakip 5 yıllık denetim süresinin geçmesi beklenmeden müsadere kararının gereği derhal yerine getirilerek Suç Eşyası Yönetmeliği hükümlerine göre işlem tesis edilmesi gerektiği, ancak somut olayda silahın sanık ... adına taşıma ruhsatlı olduğu, bu sebeple 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 54/1. maddesi gereğince müsadere kararı verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde müsadere kararı verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Silahla tehdit suçundan sanık ...’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a, 43/1-2, 29 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 5 ay 23 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, adli emanetin 2015/8971 sırasına kayıtlı suç eşyasının anılan Kanun’un 54/4. maddesi gereğince müsaderesine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Diyarbakır 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/05/2017 tarihli ve 2016/155 esas, 2017/412 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/08/2017 tarihli ve 2017/810 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK"nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nun 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup "İtiraz olunabilecek kararlar" başlıklı 267. maddesinde; "Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir" şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK"nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 11.03.2014 tarihli ve 2013/14-102 esas, 2014/128 sayılı kararında belirtildiği üzere; kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
TCK"nın "Eşya müsaderesi" başlıklı 54. maddesi;
"(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın
./..
.4.
müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkânsız kılınması hâlinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.
(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.
(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur" şeklindedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 11.07.2014 tarihli ve 2014/6-66 esas, 2014/365 sayılı kararında da belirtildiği üzere; kural olarak müsadereye hükmedilmesi için kasıtlı bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin mutlaka cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir. Örneğin suçun işlenmesinde kullanılan eşyanın, bunu kullanan fail akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi müsaderesine hükmedilebilecektir. Maddenin dördüncü fıkrasına göre, üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın, eylem suç oluşturmasa dahi her hâlde müsaderesine hükmolunacaktır. Müsadere kararı güvenlik tedbiri olmakla birlikte hükmün bir parçası olduğu için, hükmün tabi olduğu kanun yoluna tabi olması gerekmektedir. Dolayısıyla açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde yer alan müsadere kararına karşı da ancak itiraz kanun yoluna başvurulabilecektir. Zira açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması nedeniyle henüz hukuken varlık kazanmamış bulunan hükmün temyiz merciince denetlenebilme imkanı bulunmayan bir aşamada, hükmün bir parçasını oluşturan müsaderenin temyizen incelenebileceğini kabul etmek, bir bütün olan hükmün bir bölümünün itiraz, bir bölümünün ise temyiz kanun yoluna tabi olacağı gibi çelişkili bir halin ortaya çıkması sonucunu doğuracaktır. Diğer taraftan, müsadere kararının doğru olup olmadığının belirlenmesi için öncelikle eylemin sabit olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Bu itibarla itiraz kanun yoluna tabi bulunan açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün temyizen incelenmesi, dolayısıyla eylemin sabit olup olmadığının belirlenmesi mümkün olmayacak, bunun sonucu olarak eylemin sabit olduğu belirlenmeden eksik bir değerlendirmeyle müsadere kararının doğru olup olmadığının tespiti eksik bir değerlendirme olup, usul ve kanuna aykırı olacaktır. Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde yer alan müsadere kararının denetimini yapacak olan itiraz mercii, Ceza Genel Kurulunun 22.01.2013 gün ve 534-15 sayılı kararında ayrıntılarına yer verildiği üzere, 5271 sayılı CMK"nun 267-271. maddeleri uyarınca hem maddi olay hem de hukuki yönden inceleme yaparak, öncelikle eylemin sabit olup olmadığını, eşyanın iyiniyetli üçüncü kişiye ait bulunup bulunmadığını, eşyanın müsaderesine karar verilmesinin orantılılık kuralına uygun olup olmadığını değerlendirerek,
sonuçta müsadere konusundaki kararın da isabetli bulunup bulunmadığını kapsayacak şekilde bir karar vermelidir. Bununla birlikte, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması nedeniyle hükmün henüz hukuken varlık kazanmaması ve beş yıllık denetim süresi göz önünde bulundurulduğunda, hak kayıplarına neden olunmasının önüne geçilebilmesi amacıyla, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen durumlarda, TCK"nun 54/4. maddesinde belirtilen üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyalar hariç olmak üzere, müsadereye konu eşyanın denetim süresi içerisinde ve gerektiğinde belirlenecek şartlar dahilinde yediemin sıfatıyla sanığa teslimine karar verilip verilemeyeceği hususu da ayrıca yerel mahkemelerce değerlendirilmelidir.
8. Ceza Dairesi"nin 06.06.2016 tarihli ve 2016/5776 esas, 2016/7400 sayılı kararında; "Müsadere kararı güvenlik tedbiri olmakla birlikte hükmün bir parçası niteliğinde olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte verilen müsadere kararı da bu hükme bağlı olduğundan askıda bir karardır ve hüküm açıklanıncaya kadar hukuki sonuç doğurma yeteneği bulunmamaktadır. İncelemeye konu olayda mahkemece, sanık hakkında suçu sabit görülerek 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi karşısında, suça konu silahın müsaderesinde bir isabetsizlik bulunmadığı ve suç eşyasının denetim süresince adli emanette muhafaza edilmesi gerektiğine yönelik bir düzenleme olmadığı gözetilmeden, itiraz mercii tarafından suç eşyasının adli emanette muhafazasına karar verilmesi yerinde görülmemiştir." denilmiştir.
İncelenen dosyada;
Sanık ... hakkında zincirleme şekilde silahla tehdit suçundan yargılanıp cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde Diyarbakır 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/05/2017 tarihli ve 2016/155 esas, 2017/412 sayılı kararıyla sanığın, TCK"nın 106/2-a, 43/1-2, 29 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 5 ay 23 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, suçta kullanıldığı kabul edilip sanık adına taşıma ruhsatlı olan ve adli emanetin 2015/8971 sırasına kayıtlı tabanca ile eklerinin anılan Kanun’un 54/4. maddesi gereğince müsaderesine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, anılan karara sanık müdafii tarafından yapılan itirazın Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/08/2017 tarihli ve 2017/810 Değişik İş sayılı kesin nitelikteki kararıyla reddedildiği, suçta kullanıldığı kabul edilen ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Emaneti"nin 2015/8971 sırasına kayıtlı TZC3204 seri numaralı 9 mm çapındaki Smıth Wesson marka tabancanın sanık ... adına taşıma ruhsatlı olduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Bir eşyanın müsaderesine hükmedilmesi için kasıtlı bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla beraber, üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın, eylem suç oluşturmasa dahi her hâlde müsaderesine hükmolunacaktır. TCK"nın 54/1. maddesi kapsamında verilen müsadere kararının doğru olup olmadığının belirlenmesi için öncelikle eylemin sabit olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Hükmün
./..
.6.
açıklanmasının geri bırakılması kararıyla birlikte verilen müsadere kararları da itiraz mercii tarafından 5271 sayılı CMK"nun 267-271. maddeleri uyarınca hem maddi olay hem de hukuki yönden inceleme yapılarak, öncelikle eylemin sabit olup olmadığı, eşyanın iyiniyetli üçüncü kişiye ait bulunup bulunmadığı, eşyanın müsaderesine karar verilmesinin orantılılık kuralına uygun olup olmadığı ve sonuçta müsadere konusundaki kararın da isabetli bulunup bulunmadığı değerlendirilecektir. Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması nedeniyle hükmün henüz hukuken varlık kazanmaması ve beş yıllık denetim süresi göz önünde bulundurulduğunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte verilen müsadere kararı da bu hükme bağlı olduğundan askıda bir karardır ve hüküm açıklanıncaya kadar hukuki sonuç doğurma yeteneği bulunmamaktadır.
Somut olaya gelince, sanık ..."in taşıma ruhsatlı tabancasıyla silahla tehdit suçunu işlediği kabul edilmiş, sanığın cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, tabanca ve şarjörünün TCK"nın 54/4. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmiştir. Öncelikle sanığın suçta kullandığı tabanca ruhsatlı olup üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç değildir. Anılan eşyanın üretiminin, bulundurulmasının, kullanılmasının, taşınmasının, alım ve satımının suç olarak düzenlenmemesi nedeniyle TCK"nın 54/1. maddesi uyarınca müsaderesine hükmedilmesi için kasıtlı bir suçun işlenmesi zorunludur. Müsadere kararının doğru olup olmadığının belirlenmesi için öncelikle eylemin sabit olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması nedeniyle hüküm henüz hukuken varlık kazanmamıştır. Beş yıllık denetim süresi göz önünde bulundurulduğunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte verilen müsadere kararı da bu hükme bağlı olduğundan askıda bir karardır ve hüküm açıklanıncaya kadar hukuki sonuç doğurma yeteneği bulunmamaktadır. Hüküm açıklanmadıkça müsadere kararı da sonuç doğurmayacaktır. Ancak sanık denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlerse hüküm açıklanıp, sanığın eyleminin sabit olduğu tespit edilirse suçta kullanılan taşıma ruhsatlı tabanca müsadere edilecek, eylemin sabit olmaması ya da suçta kullanılmadığının anlaşılması halinde ise; ruhsat süresinin devam etmesi durumunda tabancanın sahibine iadesine, ruhsat süresinin dolmuş olması durumunda ise gerekli işlemler için tabancanın idareye teslimine karar verilecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı varlığını koruduğu sürece ruhsatlı tabanca yönünden müsadere kararının da infazı mümkün olmayacaktır. Sonuç olarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Emaneti"nin 2015/8971 sırasına kayıtlı olan ve sanık adına taşıma ruhsatlı olup suçta kullandığı kabul edilen TZC3204 seri numaralı 9 mm çapındaki Smıth Wesson marka tabancanın, TCK"nın 54. maddesinin birinci fıkrası yerine anılan maddenin dördüncü fıkrası uyarınca müsaderesine karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenle, Diyarbakır 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/05/2017 tarihli ve 2016/155 esas, 2017/412 sayılı kararına karşı yapılan itirazın kabulü yerine reddine ilişkin Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/08/2017 tarihli ve 2017/810 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/08/2017 tarihli ve 2017/810 Değişik İş sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 01/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.