Esas No: 2020/3670
Karar No: 2021/1299
Karar Tarihi: 23.03.2021
Danıştay 10. Daire 2020/3670 Esas 2021/1299 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/3670
Karar No : 2021/1299
TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR) : 1- ...
2- ...
VEKİLLERİ : Av. ...
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Valiliği
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMLERİN KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 28/06/2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı'nda meydana gelen terör saldırısında hayatın kaybeden ...'in anne ve babası olan davacılar ... ve ... tarafından, ayrı ayrı 2.000,00 TL maddi zararın (destekten yoksun kalmaya ilişkin) ve 2.000,00 TL cenaze ve defin giderlerinin yasal faiziyle birlikte davalı idareden tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin kararıyla; sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte, yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağandışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesinin amaçlandığı, genel bir ifade ile "terör olayları" olarak nitelenen eylemlerin, Devlete yönelik olduğu, Anayasal düzeni yıkmayı amaçladığı, bu tür olaylarda zarar gören kişi ve kuruluşlara karşı kişisel husumetten kaynaklanmadığı, sözü edilen olaylar nedeniyle zarara uğrayan kişilerin, kendi kusur ve eylemleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olmaları nedeniyle zarar gördükleri, belirtilen şekilde ortaya çıkan zararların ise, özel ve olağandışı nitelikleri dikkate alınıp, terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen idarece, sosyal risk ilkesine göre, topluma pay edilmesi suretiyle tazmininin hakkaniyet gereği olduğu, sosyal devlet ilkesine de uygun düşeceği, uyuşmazlıkta, davacıların oğlu olan ...'in 28/06/2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanında meydana gelen ve dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerden, terör hadisesi olduğu güvenlik güçlerince tespit ve değerlendirilen saldırı sonucunda vefat ettiği, dolayısıyla şayet davacıların söz konusu patlama sebebiyle herhangi bir zararının mevcut olması halinde sosyal risk ilkesi uyarınca davalı idareden tazimini gerektiği, bu kapsamda; terör saldırısı neticesinde oğullarını kaybeden davacı ebeveynlerin, oğullarının maddi desteğinden yoksun kalıp kalmadığının tespiti amacıyla Mahkemenin 23/11/2018 tarihli kararıyla dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, yapılan inceleme neticesinde 19/03/2019 tariihinde dava dosyasına sunulan bilirkişi raporunda davacıların toplam zararının 338.319,34 TL (baba için; 153.469,84 TL, anne için 184.849,50 TL) olduğu, bilirkişi raporunda yer alan tutarlar esas alınarak dava konusu miktar için miktar artırımına gidildiği, anne ...'in 184.849,50 TL maddi tazminat istemi bakımından yapılan incelemede; davacı ...'in terör saldırısı neticesinde oğlunu yitirdiği ve dosyada mevcut bilgi ve belgelerden de anlaşıldığı üzere oğlunun maddi desteğinden yoksun kaldığı, bilirkişi raporunca da tespit edildiği üzere 184.849,50 TL maddi zararın davalı idareden tazmin edilerek davacı ...'e ödenmesine, söz konusu tutarın 2.000,00 TL'sinin davalı idareye başvuru tarihi olan 04/08/2016 tarihinden itibaren hesaplanacak olan yasal faiziyle kalan tutarın ise dava konusu miktarın artırıldığı 01/04/2019 tarihinden itibaren hesaplanacak olan yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesinin hukuka uygun olduğu, baba ...'in 153.469,84 TL maddi tazminat istemi bakımından yapılan incelemede; davacı ...'in terör saldırısı neticesinde oğlunu yitirdiği ve dosyada mevcut bilgi ve belgelerden de anlaşıldığı üzere oğlunun maddi desteğinden yoksun kaldığı, bilirkişi raporunca da tespit edildiği üzere 153.469,84 TL maddi zararın davalı idareden tazmin edilerek davacı ...'e ödenmesine, söz konusu tutarın 2.000,00 TL'sinin davalı idareye başvuru tarihi olan 04/08/2016 tarihinden itibaren hesaplanacak olan yasal faiziyle, kalan tutarın ise dava konusu miktarın artırıldığı 01/04/2019 tarihinden itibaren hesaplanacak olan yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, davacıların cenaze ve defin giderleri sebebiyle talep ettikleri 2.000,00 TL maddi tazminat istemi bakımından yapılan incelemede; mevcut durum itibarıyla vefat eden şahsın cenaze ve defin işlemleri için örfi olarak yapılacak bir takım ananelerin bulunduğunun açık olduğu, talep edilen tutarın ise makul olduğu gözetilerek, 2.000,00 TL maddi zararın idareye başvuru tarihi olan 04/08/2016 tarihinden itibaren hesaplanacak olan yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesince; uyuşmazlığın, 5233 sayılı Kanun'un yürürlüğünden sonra gerçekleşen dava konusu olayda, karşılanması talep edilen maddi zararın genel tazminat hukuku ilkeleri kapsamında mı yoksa, 5233 sayılı Kanun'un kendi özel düzenlemeleri kapsamında mı karşılanacağı hususundan doğduğu, dava dosyasının incelenmesinden, 28/06/2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı'nda meydana gelen terör saldırısında hayatın kaybeden ...'in anne ve babası olan davacılar tarafından, 04/08/2016 tarihinde oluşan zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması istemiyle İstanbul Valiliği Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığına başvuru yapıldığı, zarar tespit komisyonunun ... tarih ve ... sayılı kararı ile başvuruculara 32.640,65 TL ödenmesine karar verildiği, söz konusu tutarın kabul edilmemesi üzerine 17/10/2016 tarihli uyuşmazlık tutanağı imzalandığı, her ne kadar davacılar tarafından dava konusu olay nedeniyle uğranılan maddi zararların genel tazminat hukuku ilkeleri kapsamında karşılanması gerektiği ileri sürülmüş ve mahkemece bu yönde bir karar verilmiş ise de; 5233 sayılı Kanunun genel gerekçesinde de açıklandığı üzere anılan kanunun yürürlüğünden sonra meydana gelen ve idarenin kusur ya da kusursuz sorumluluğunun bulunmadığı terör olaylarında da anılan Kanunun uygulanacağı ve 5233 sayılı Kanunun 9. maddesi ile Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmeliğin, ''Yaralanma engelli hale gelme ve ölüm hallerinde yapılacak ödemeler'' başlıklı 21. maddesinde anılan hallerde maddi zararların nasıl hesaplanıp karşılanacağının özel olarak düzenlendiği, bu nedenle maddi zarar talebinin 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, Anayasa Mahkemesince de yukarıda gerekçesine yer verilen kararında; idare, hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk hallerinde meydana gelen gerçek zarardan sorumlu olurken, sosyal risk ilkesinde sulh yoluyla ödenecek tazminat miktarının yasa koyucu tarafından yasayla belirlenmesinin Anayasa’da güvence altına alınan sorumluluk hukukunun temel ilkelerine aykırılık oluşturmayacağı değerlendirmesinde bulunulduğu, buna göre terör olayı sonucu yaşamını yitiren davacılar yakını nedeniyle oluşan zararın 5233 sayılı Kanun ve anılan Kanuna dayanılarak çıkartılan Yönetmelik hükümleri çerçevesinde tazmininin gerektiği, bu durumda, 28/06/2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı'nda meydana gelen terör saldırısında yaşamını yitiren ...'in anne ve babası olan davacılar lehine 5233 sayılı Kanun ve anılan Kanuna dayanılarak çıkartılan Yönetmelik hükmü uyarınca 32.640,65 TL maddi tazminatın taraflar arasında uyuşmazlık tutanağının imzalandığı tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar vekili tarafından, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun terör olaylarına ilişkin gerçek zarar tazminine ilişkin kararlarında taraflar arasında sulhname imzalanmaması halinde genel hükümler kapsamında başvuru yapılabileceği, bu başvurununda genel hükümler kapsamında değerlendirilmesine yönelik kararlarının bulunduğu, bu kararların dikkate alınması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, davanın Bölge İdare Mahkemesi kararında bulunan karşı oy görüşünde olduğu gibi ret olması gerektiği, 5233 sayılı Kanun kapsamında uyuşmazlık tutanağındaki miktarın kabulüne ilişkin kararda hukuka uyarlık olmadığı, idarelerinin harçtan muaf olduğu ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN SAVUNMALARI : Davacılar vekili tarafından, savunma verilmemiştir.
Davalı idare tarafından, davacıların temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Dava konusu olayda istihbari bilgi, belge veya olaya yönelik ihbarın bulunmadığı görüldüğünden olayın terör olayı olduğu ve olayda idarenin hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk halinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda davacıların genel hükümlere dayalı olarak açtığı davalarda, olayın 5233 sayılı Kanun kapsamında mı, genel hükümler kapsamında mı değerlendirileceği uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun terör olaylarında maddi tazminat istemlerinde gerçek zararın karşılanmasına ilişkin kararları ile Anayasa Mahkemesi'nin 03/11/2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 08/09/2020 tarih ve Başvuru No:2016/7302 sayılı Adnan Ceylan Başvurusu kararı gereği; 5233 sayılı Kanun'un geçici maddelerinde yer alan dönemler dışında meydana gelen terör veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle oluşan zararların mutlak olarak 5233 sayılı Kanun usulleriyle çözümlenmesi gerekmediği, ilgili kararda olduğu üzere, tazminat hukukunun genel hükümlerine göre açılan davada başvurucunun sosyal risk ilkesi gereği tazmini gereken maddi, manevi tazminatlarının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerektiği, bu yönde inceleme yapılmamasının mahkemeye erişim hakkına müdahale olduğu kabul edilmiştir.
Bu halde dava konusu olayda olduğu üzere, genel hükümler kapsamında açılan davanın talep gereği olayda hizmet kusuru, kusursuz sorumluluk hali de olmadığı tespit edilirse sosyal riskten incelenmesi hukuka uygundur. İdare Mahkemesi kararında maddi tazminata ilişkin hesaplamanın idarenin kusurlu olduğundan hareketle davacıların maddi tazminat talebi hakkında hesaplama yapılmıştır. Bu durumda terör olaylarında, sosyal riske dayalı olarak incelenen dosyalarda, tazminat hesabının hizmet kusuru hukuki gerekçesinin hesaplama yöntemiyle karşılanması hali ortaya çıkmaktadır. Sosyal risk ilkesinin idarenin herhangi bir kusuru bulunmayan, davacınında toplumun bir ferdi olarak zararlarının karşılandığı dosyalarda uygulanmasına rağmen tazminatın hizmet kusuru hesaplama yöntemiyle karşılanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu açıktır. Bu dosyalarda maddi tazminat hesaplamasında; sosyal risk ilkesine uygun olarak tazminat ve sorumluluk dengesi sağlanması açısından hesabın % 50'sinin kabul edilmesinin hem davacı ve davalı yönünden adil, hem de hukuki gerekçeye uygun bir çözüm olduğu düşünülmektedir. Bu nedenlerle Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Dosyanın ve aynı olaya ilişkin temyiz dosyalarının birlikte incelenmesinden; 28/06/2016 tarihinde terör saldırısı nedeniyle Atatürk Havalimanında meydana gelen patlama nedeniyle zarara uğrayan davacı/davacılar tarafından, olayda davalı idarenin / idarelerin hizmet kusuru/kusursuz sorumluluk hali bulunduğu ileri sürülmüş, ancak İdare Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemesi tarafından olayda davalı idarenin / idarelerin hizmet kusuru/kusursuz sorumluluk hali bulunmadığı sonucuna varılmış, davacı/davacılar tarafından dosyalarda bulunan olaya ilişkin bilgi ve belgelerin değerlendirilmediği, temyiz aşamasında da aynı iddiaları devam ettiğinden Dairemizce öncelikle bu hususa ilişkin olarak davacı/davacıların temyiz iddiaları doğrultusunda dava konusu olay değerlendirilmiştir.
Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu açık olmasına rağmen, bu terör olayında idarenin hizmet kusuru/ kusursuz sorumluluğunun bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Dairemizin konuyla ilgili yerleşik içtihadı da; terör eylemi sonucu bir zararın ortaya çıkması durumunda, öncelikle söz konusu olayın meydana gelmesinde idarelere atfı kabil bir hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk hallerinin bulunup bulunmadığının araştırılması, idarenin gerek hizmet kusuru gerekse kusursuz sorumluluk hallerinin olayda bulunmaması durumunda 5233 sayılı Kanun kapsamında gerekli inceleme ve araştırma yapılarak karar verileceği yönündedir. Bu nedenle idarenin / idarelerin olay öncesi genel güvenlik hizmetlerine ilişkin kusuru / kusursuz sorumluluğunun tespiti için olay öncesinde olaya ilişkin ihbar veya istihbari bilgi ve belge olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Olay öncesinde ve olaya ilişkin istihbari bilgi belge var ise idarenin bu konuda özel bir önlem almaması neticesinde oluşan zarardan hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumlu tutulacağı açıktır.
İncelenen dosyalarda İdare Mahkemeleri tarafından yapılan ara kararlar üzerine dosyalara giren bilgi ve belgelere göre; İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ilgili birimlerince emniyete ulaşan ve gerekli birimlerle paylaşılan genel nitelikteki muhtemel eylemlere ilişkin yazıların sunulduğu, olaya ilişkin ihbarın bulunmadığının belirtildiği, söz konusu yazıların incelenmesinden; davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için olay öncesinde olaya ilişkin istihbari bilginin yer, zaman, kişi unsurlarından bir ya da bir kaçının belirli olacak şekilde idarece bilinmesi ve idarenin bu bilgiye rağmen gerekli önlemi almaması halinde söz konusu olacağı değerlendirildiğinde; dava konusu olayda Emniyet birimlerinde olay öncesinde olaya ilişkin herhangi bir ihbarın bulunmadığına ilişkin yazıları da gözönünde tutularak idarenin hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluğundan söz edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. Temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E: ..., K: ... sayılı kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın ... İdare Mahkemesine gönderilmesine, artan posta ücretinin istemleri halinde taraflara iadesine, 23/03/2021 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X)KARŞI OY :
Dava konusu olay, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda 28/06/2016 tarihinde DEAŞ mensubu teröristlerin yanlarındaki bombayı patlatmaları ve ellerindeki silahlarla etrafa ateş etmeleri sebebiyle meydana gelmiştir.
Olayın oluş şekli, olay tarihi, olaya yakın zamanlarda ülkemizde meydana gelen benzer terör olayları (20/07/2015 tarihinde Suruç Patlaması, 10/10/2015 Ankara Gar Patlaması, 17/02/2016 Merasim Sokak Patlaması, 13/03/2016 tarihinde Güvenpark Patlaması, 07/06/2016 tarihinde Vezneciler Patlaması...), olay öncesinde havalimanı gibi yerlerde bombalı terör eylemi yapılacağına dair istihbari bilgilerin bulunduğu, olay tutanağına göre teröristlerin güvenlik tarafından kamera sistemi ile fark edildiği, polisin müdahalesi sırasında olayın yaşandığı dikkate alınarak ülkemiz gibi terör olaylarının sık yaşandığı ve sürekli teyakkuz halinde olunması gereken bir ülkenin en büyük havalimanında meydana gelen bu patlama ve silahlı saldırı olayında öncelikle idarenin olaya ve olayın önlenmesine ilişkin hizmet kusurunun olduğu oyuyla aksi yöndeki Daire çoğunluk kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.