Esas No: 2022/700
Karar No: 2022/3629
Karar Tarihi: 18.04.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2022/700 Esas 2022/3629 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Taraklı ilçesi ... köyünde bulunan 114 ada 6 parsel sayılı 5.170 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tarla vasfıyla kullanılıp, Maliye Hazinesi adına tescil edildiği ancak daha sonra 6292 sayılı Kanun uyarınca ...’e satılarak bu kişi adına tescil edildiği ve davacının tapu kaydının iptali ile kendisi adına tescil edilmesi istemiyle dava açtığı ancak dava reddedilmiştir. Mahkeme, taşınmazın satış işlemi ortadan kaldırılmadıkça tapu kaydının yolsuz tescil olarak nitelendirilemeyeceği kararını vermiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438. son fıkrası gereğince gerekçesi düzeltildikten sonra hüküm onanmıştır. Kararda bahsi geçen kanun maddeleri 6292 sayılı Kanun mağduriyetlerinin giderilmesi için çıkarılmış olup, davacının talebinin yerinde olmadığına hükmedilmiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kullanım kadastrosu sırasında, Sakarya ili Taraklı ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan 114 ada 6 parsel sayılı 5.170 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve ... oğlu ... tarafından 1981 yılından beri tarla olarak kullanıldığı şerhi yazılarak, tarla vasfıyla Maliye Hazinesi adına 18.06.2012 tarihinde tespit ve 13.08.2012 tarihinde tescil edildikten sonra 6292 sayılı Kanun uyarınca 31.07.2013 tarihinde ...’e satılarak bu kişi adına tescil edilmiştir.
Davacı ... vekili, Taraklı ilçesi ... köyü 114 ada 6 parsel taşınmazın 2/B arazisi olduğunu, müvekkili olan davacının taşınmazın gerçek zilyedi olduğunu, ancak davalının kadastro çalışmaları esnasında taşınmazı kendi adını yazdırdığını ileri sürerek, taşınmazın davacı kullanımında olduğunun tespitine ve davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; 6292 sayılı Kanun gereğince satışı yapılan taşınmaza yönelik tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Mahkemece; dava konusu taşınmazın 2004-2007 yılları arasındaki kullanımı nedeniyle ecrimisil bedelinin davalıya tahakkuk ettirildiğine ilişkin Taraklı Mal Müdürlüğü'nün yazısı ve özellikle keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişiler ile taraf tanıklarının aynı doğrultudaki beyanları dikkate alındığında davacının, dava konusu taşınmazın zilyetliğini 30-40 yıl kadar önce terk ettiği gerekçesiyle işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, bu karar usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, kullanım kadastrosu kesinleşerek tapuya tescil edilen taşınmazın/ taşınmazların Hazinenin mülkiyetinden çıkıp 3. şahıs/şahıslar adına tescil edilmelerine esas olan Hazinenin satış işlemi 6292 sayılı Kanuna dayanan idari işlem niteliğinde olup, bu satış işlemi ortadan kaldırılmadıkça, başka bir ifade ile idari işlem niteliğindeki Hazinenin satışı idarece geri alınmadıkça ya da idari yargıda iptal edilmedikçe 3. kişi adına oluşan tapu kaydının yolsuz tescil olarak nitelendirilmesi hukuken mümkün değildir. Dolayısıyla, kullanım kadastrosu kesinleşerek tapuya tescil edilen taşınmazın/taşınmazların Hazinenin mülkiyetinden çıkıp, 3. şahıs/şahıslar adına tescilinden sonra tapu iptali ve tescil isteğine yönelik davanın dinlenme olanağı bulunmamaktadır.
Somut olaya gelince; davacı, eldeki davayı 16.10.2015 tarihinde açmış olup dava konusu 114 ada 6 parselin tamamı 6292 sayılı Kanun uyarınca dava tarihinden önce 31.07.2013 tarihinde davalı ...’e satılarak adına tescil edilmiştir. Davacı eldeki davayı, davalıya yapılan satış işleminden sonra açtığına ve dosya kapsamından idari işlem niteliğindeki satış işleminin idarece geri alındığı ya da idari yargıda iptal edildiği anlaşılamadığına göre, eldeki davanın dinlenme olanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; Mahkemece, açıklanan gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddedilmiş olması isabetsiz ise de, ret kararı sonucu itibariyle doğru olduğundan, hükmün gerekçesinin düzeltilmesi suretiyle onanması cihetine gidilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/son fıkrası gereğince gerekçesinin değiştirilmiş ve düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA; davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle REDDİNE; HUMK'un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 18.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.