17. Hukuk Dairesi 2019/3699 E. , 2020/3269 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı ... hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile taşınmazlarını diğer davalı kardeşi...’e 24.08.1998 tarihinde devrettiğini belirterek, davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, dava koşullarının oluşmadığını haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, dosya içerisinde bulunan dava dilekçesi, cevap dilekçesi, alınan beyanlar, tanık beyanları, keşif ve bilirkişi raporları, adli tıp kurumu raporu, delil dosyalar ve dosyadaki tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde; davalılar arasında dava konusu taşınmazların satışına ilişkin yapılan tasarrufların davacının zararına yapıldığı anlaşıldığından bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1.İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1 ). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı ). Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
Öte yandan, mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması Anayasa hükmüdür (md.141/3). Mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesi ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesi hukuki dinlenilme hakkının da (HMK.md.27) gereğidir. Bu husus aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkı kapsamında da güvence altına alınmış haklardandır. Yargı organları her iki tarafın iddia ve savunmaları ile delillerini değerlendirip, sabit görülen maddi vakıaları ve bunlardan çıkardıkları sonuç ve hukuki sebepleri gerekçelerine yansıtmalıdırlar.
Somut olayda, mahkeme gerekçesinde sadece davalı borçlunun borcun ödendiği iddiasına ilişkin inceleme ve değerlendirmeye yer verdiği, bunun sonucu borcun ödenmediği anlaşıldığı ancak dava dayanağı İİK’nun 277 ve devamı maddelerine ilişkin hiçbir değerlendirme ve gerekçeye yer verilmeden, davanın neden kabul edildiğine ilişkin açıklama yapılmadan karar verildiği anlaşılmaktadır.
Verilen karar bu anlamda adil yargılanma hakkı ve usul yasasına uygun bulunmamaktadır
2.Kabule göre ise:
a)Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekir.
Somut olayda, dava konusu 10 nolu parsel, 11.05.2010 tarihinde davalı ...’in borçludan aldığı hisse dahil tüm hissedarlar taşınmazı ... Vakfına bağışlamıştır. Davacı alacaklının anılan vakfı davaya dahil edip etmeyeceği veya davayı bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği belirlenmeden 10 nolu parsel ile ilgili satışın iptaline karar verilmesi de isabetsiz olup aynı zamanda kararın infaz kabiliyeti bulunmaktadır.
b)HMK’nun 297/2.fıkrası gereğince hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenin borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.Dava konusu 9 parsel 11 nolu parsel ile birleşmiş ve 12 nolu parsel olmuştur.Bu halde hükmün 12 parsel ile ilgili olarak borçlunun satılan hisse miktarına göre değerlendirme yapılması gerekirken bu hususun göz ardı edilerek yine infaz kabiliyet olmayacak şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda 1 ve 2.a) ve b) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile diğer yönler incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, 09/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.