17. Hukuk Dairesi 2015/3430 E. , 2015/11154 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 18/11/2014
NUMARASI : 2013/479-2014/394
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkilinin kendisine ait olan .....plakalı aracı ile seyir halinde iken aracının alt kısmını refüje vurarak hasara sebebiyet verdiğini, dışarıdan görünen net bir hasar olmaması sebebiyle yoluna devam etmeye çalıştığını ancak 20-30 metre sonra araçtan ses gelmeye başladığını ve araç tekerleklerinin havalarının inmesi nedeniyle ilerleyemediğini, müvekkilinin aracı yol kenarına çektiğini, sigorta eksperinin gelerek aracı gördüğünü, aracın serviste tamir edildiğini, bu aşamadan sonra davalının hiçbir yasal dayanak olmadan olay yerinin beyan edilen yer olmadığının belirlendiğini belirterek hasarın ödenmeyeceğini bildirdiğini, tamir bedeli ödenemediğinden aracın servisten teslim alınamadığını, bu sebeple araç kiralamak zorunda kaldığını, davalı sigorta şirketinin haksız olarak ihtiyari mali mesuliyet sigortasından hasar bedelinin karşılamaması nedeniyle şimdilik 9.047,80 TL hasar bedelinin hasar dosyası açıldığı tarihten itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanan avans faiziyle; 2.360,00 TL araç kiralama bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalı sigorta şirketinden alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; dain-i mürtehin muvafakatının dava şartı olduğunu, bu hasarın davacının belirttiği gibi ihtiyari mali mesuliyet poliçesi kapsamında olmadığını, dava konusu olayın
davacı yanca beyan edildiği yerde ve şekilde gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığını, sürücünün kim olduğunun ve firar nedeninin belli olmadığını, tanık ve sigortalı beyanlarının tutarlı olmadığını, kaza tespit tutanağı ve alkol raporu düzenlettirme yükümlülüğüne uymadığını, aracı hareket ettirerek zararı azaltma yükümlülüğüne uymadığını, davacı tarafından iddia edildiğinin aksine olay esnasında davaya konu aracın yasaya ve poliçe genel şartlarına aykırı olarak alkollü sürücü tarafından münhasıran alkol etkisi altında kullanıldığını, sigortalının bu durumu saklamak amacıyla ağır kusurlu, kasıtlı ve kötüniyetli olarak gerçeğe aykırı beyanda bulunarak ihbar yaptığının tespit edildiğini ve ispat külfetinin yer değiştirdiğini, kiralık araç teminatı şartlarının oluşmadığını ve talep edilen tazminatın fahiş olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan TTK.nun 1409/1 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı yasanın 1409/2 maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekil de değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.(HGK 10.12.1997 gün ve 1997/11-772-1043; HGK 16.12.1998 gün ve 1998/11-872-905; HGK 22.12.2010 gün ve 2010/17-655-688 sayılı ilâmları)
Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; 25.09.2013 tarihinde trafik kazasının meydana geldiği, kaza tespit tutanağı tutulmadığı anlaşılmıştır.
Sigorta şirketinin hasarın teminat kapsamında olmadığı, olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil, iddia ettikleri şekilde gerçekleştiğini ve bu oluş şeklinin teminat dışında kalan hallerden olduğunu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre sürücünün gerçeğe aykırı olarak farklı bildirildiği hususunun sabit olmadığı, kaldı ki bu husus sabit olsa bile, bunun tek başına doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmeme veya sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar etme anlamına gelmeyeceği ve dolayısıyla ispat külfetinin de yer değiştirmeyeceği açıktır. Bu durumda mahkemece davaya konu rizikonun ve davacı aracında meydana gelen hasarın tamamının kasko poliçesi teminatı kapsamında olduğunun kabulü ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ispat külfetinin davacıya bırakılması gerekçesiyle yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 26/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.