Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2009/7151 Esas 2010/648 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/7151
Karar No: 2010/648
Karar Tarihi: 28.1.2010

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2009/7151 Esas 2010/648 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Özeti: Paydaşlar arasında taksim edilmiş olan taşınmazda bir payı kendisine satan davalının önalım hakkını kullanmak isteyen davacıların dava açmaları sonucu yapılan mahkeme kararına dava konusu payın fiilen taksim edildiği ve bu nedenle önalım hakkının kullanılamayacağı gerekçesiyle reddedilmiştir. Ancak tarafların tanıklarının ve bilirkişi raporunun yeterli kanıt sunamadığı göz önünde bulundurularak hüküm bozulmuştur.
Kanun Maddeleri:
- Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi (İyiniyet kuralı)
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi (Hükümlerin bozulması)
(Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi         2009/7151 E.  ,  2010/648 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı önalım davasına dair karar davacılar tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak miktar itibari ile duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
    Uyuşmazlık, önalım hakkının kullanılmasından kaynaklanan tapu iptal ve tescili istemine ilişkindir. Mahkemece taşınmazın fiilen taksim edilmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ve hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması T.M.K.nun 2.maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Kötü niyet iddiası 14.02.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
    Olayımıza gelince; davacı vekili, dava dilekçesinde, davaya konu ... parsel sayılı taşınmazda paydaşlar ...’in paylarını 12/12/2007 tarihinde 20.000.-TL bedelle davalıya satmış olması nedeniyle önalım hakkını kullandıklarını belirterek süresinde açtığı bu dava ile davalı adına kayıtlı payların iptali ile davacı adına tescilini istemiştir. Davalı ise dava konusu taşınmazın taksim edilip herkesin kendi yerini kullandığını, kendisine satılan payın da zeminde belli sınırlarla ayrıldığını, belirterek fiili taksim nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece tarafların tanıkları dinlenip mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda çizilen krokide belirtildiği gibi önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmazın paydaşlarca önceden fiilen taksim edilip, çok uzun süreden beri herkesin kendi yerini kullandığı, bu nedenle önalım hakkı kullanılmasının Medeni Kanunun 2.maddesindeki iyiniyet ilkesi ile bağdaşmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de gerek davalının savunmasında gerekse her iki tarafın tanıklarının beyanlarında her paydaşın taşınmazda belli bir bölümü kullandığı, özellikle davacının eylemli bir şekilde kullanıp tasarruf ettiği, sınırları belirlenmiş bir taksim şeklinden söz edilmemiştir. Taraf tanıkları bu konuda soyut olarak fiilen paydaşlarca taksim edildiğinden bahsetmiş ancak özellikle davacıların fiilen kullandıkları alan sınırları gösterilmemiştir. Keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda ise sadece satılan payın tel örgü ile çevrilmiş olduğu belirtilmiş ancak tapudaki diğer paydaşların fiilen kullandığı yerler gösterilmemiştir. Tapuda taşınmazın davacı beş kişiden başka bir paydaşı daha bulunmakta olup, bu kişilerin kullandıkları bölümler belirlenmeden geçerli bir taksim yapıldığı kabul edilemez. Mahkemece fili taksim iddiası kanıtlanamadığına göre işin esası incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
    Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile H.U.M.K.’nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 28.1.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.