16. Hukuk Dairesi 2017/1538 E. , 2020/4520 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu, ... Köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 44 parsel sayılı 12.338,71 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu belirtilerek, taşlık vasfıyla davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacılar ... ve ... ile davacı ..., irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, tapu iptali ve adlarına tescili istemiyle ayrı ayrı dava açmışlardır. Mahkemece davaların birleştirilmesi suretiyle yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 101 ada 44 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi tarafından hazırlanan 24.11.2014 tarihli rapor ve eki haritada (A) harfi ile gösterilen bölümünün Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı ..., ... ve ... adlarına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı ... temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davacı tarafından yargılama sırasında ibraz edilen değişir sınırlı tapu kaydının miktarına değer verilerek temyize konu taşınmaz bölümünün davacılara ait olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı ... ve ... ile davacı ..., çekişmeli taşınmazın murisleri Abdulmecit’e ait olduğunu ve kendi kullanımlarında bulunduğunu ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ve müştereken adlarına tescili istemiyle ayrı ayrı dava açmışlar daha sonra keşifte uygulanan tapu kaydını ibraz etmişlerdir. Ne var ki, Mahkemece dayanılan kayıtla malik olarak görünen kişilerle davacılar arasındaki akdi ya da ırsi ilişki saptanmadığı gibi, davacıların murisi Abdulmecit’in başkaca mirasçısı olup olmadığı da araştırılmamış; çekişmeli taşınmazın davacılara ne şekilde intikal (bağış, taksim, satış vs.) ettiği, bir başka ifade ile davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı üzerinde de durulmamış ve tapu kaydının yöntemince uygulanmamış olması nedeniyle, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilemez.
Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle davacıların murislerine ait olduğunu ileri sürdükleri taşınmazın ne sebeple (taksim, bağış, satış vs.) kendi adlarına tescilini istedikleri sorularak açıklattırılmalı, bu yöndeki iddialarının ispatı açısından kendilerine imkan tanınmalı; taşınmazın taksim, hibe ve benzeri hukuki bir yolla intikal etmediği anlaşıldığı takdirde, mirasçılardan bir kısmının terekeye karşı üçüncü kişi konumundaki birine karşı muristen gelen hakka dayanarak kendi adlarına tek başına dava açamayacakları göz önünde bulundurularak, davacı tarafın aktif dava ehliyetinin bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeli; çekişmeli taşınmazın hukuki bir yolla davacı tarafa intikal ettiğinin iddia ve ispat edilmesi halinde ise işin esasının incelenmesine geçilerek davacıların dayandığı tapu kaydının tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile ve varsa haritası getirtilmeli; 1937 yılı, Cilli Kömü Mevki 112 tahrir numaralı vergi kaydının revizyon durumları da belirlendikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ile fen bilirkişisinin katılımı ile yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak keşif sırasında öncelikle davacıların dayandıkları tapu maliki ile davacılar arasında akdi ya da ırsi ilişki bulunup bulunmadığı nüfus kayıtları ve varsa veraset ilamından yararlanılarak ve yerel bilirkişilerden sorulmak suretiyle tespit edilmeli; daha sonra tapu kaydı yöntemince mahalline uygulanarak kapsamları belirlenmeli; kayıtta yazılı sınırlar yerel bilirkişilere tek tek okunarak bu sınırların zemin üzerinde gösterilmesi istenilmeli; bilirkişilerin gösteremediği sınırların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı; bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsellerin tespit tutanakları ve dayanakları ile denetlenmeli; bilirkişi ve tanıklarca gösterilen sınırlar fen bilirkişisi tarafından kroki üzerinde ayrı ayrı işaret ettirilmeli, teknik bilirkişiden bu uygulamayı, mahalli bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye elverişli keşfi izlemeye imkan veren, ayrıntılı ve gerekçeli rapor ve kroki alınmalı; yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrıca, çekişmeli taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, ilk olarak ne zaman ve nasıl kullanılmaya başlandığı, kime ait olduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, taşınmazın evveliyatının davacıların murislerine ait olup olmadığı, muristen intikal eden yerlerden değilse ne şekilde edinildiği hususlarında olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı; dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarının çelişmesi halinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkiler giderilmeye çalışılmalı; davacıların dayandıkları tapu kaydının dava konusu taşınmazı kapsamadığının anlaşılması halinde davacıların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine de dayandıkları dikkate alınarak, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddelerinde düzenlenen imar-ihya ve zilyetlik yoluyla iktisap koşullarının davacılar lehine oluşup oluşmadığı yöntemince araştırılmak suretiyle iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.10.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.