20. Hukuk Dairesi 2013/9759 E. , 2013/11701 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 06.09.2010 tarihli dilekçesiyle; ... Mevkiinde ve 360,00 m² yüzölçümlü müvekkilinin zilyetliğinde (kullanımında) olan taşınmazın gerçekte orman kadastrosu sırasında P.1 poligon numarasıyla 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi kapsamında bırakıldığını, müvekkilinin fiilî kullanımında olan bu taşınmazın 82,88 m² yüzölçümündeki bölümünün 5831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen Ek - 4. madde uyarınca yapılan kullanım kadastrosunda 27954 ada 10 parsel sayısı ile tespit edildiğini ve müvekkili lehine kullanım şerhi verildiğini, ancak, 5831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek - 4. madde uyarınca yapılan aplikasyon ve düzeltme çalışmalarında 2001 ve 2002 sayılı orman sınır noktalarının hatalı aplike edilmesi nedeniyle, 360,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın geriye kalan 278,00 m² yüzölçümündeki bölümünün kullanım kadastrosuna konu edilmediğini, hakkında tutanak düzenlenmediğini ve taşınmazın bu bölümünün orman sınırları içinde gösterildiğini iddia ederek, müvekkiline ait 278,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın orman içinde bırakılmasına dair aplikasyon ve düzeltme işleminin iptaliyle, dava konusu 27954 ada 10 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün 360,00 m² olarak düzeltilerek müvekkili adına tesbitine karar verilmesi istemleriyle dava açmıştır.
Mahkemece; davanın, 6831 sayılı Kanunun 9. maddesine 4999 sayılı Kanun ile eklenen 9/son maddesi gereğince yapılan teknik hataların düzeltilmesi çalışmasına itiraz niteliğinde olduğu ve teknik hataların düzeltilmesi işlemine karşı otuz günlük askı ilân süresinde davaya bakma görevinin sulh hukuk mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle, dava dilekçesinin görev yönünden reddine ve mahkemenin görevsizliğine, talep halinde dosyanın ... Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 5831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek - 4. madde uyarınca yapılan aplikasyon ve düzeltme çalışmalarına itiraz ile hakkında kullanım kadastrosu tutanağı düzenlenmeyen taşınmaz hakkında kullanım şerhi verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar, usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; dairece iade kararı ile dosyaya getirtilen, 4999 sayılı Kanun kapsamında yapılan fennî hata tespit tutanağında, dava konusu taşınmazı ilgilendiren 2001 ve 2002 numaralı orman sınır noktalarında herhangi bir düzeltme çalışması yapılmadığı, 2001 ve 2002 numaralı orman sınır noktalarındaki fennî hataların 5831 sayılı Kanun çalışması ile giderildiği bildirilmiştir. Yani, mahkemenin gerekçesini dayandırdığı gibi çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede, 6831 sayılı Kanunun 9. maddesine 4999 sayılı Kanun ile eklenen 9/son maddesi gereğince yapılan teknik hataların düzeltilmesi çalışmasında dava konusu taşınmazı ilgilendiren 2001 ve 2002 numaralı orman sınır noktaları yönünden herhangi bir düzeltme çalışması yapılmamıştır. Bu nedenle;
mahkemece; davanın, 6831 sayılı Kanunun 9. maddesine 4999 sayılı Kanun ile eklenen 9/son maddesi gereğince yapılan teknik hataların düzeltilmesi çalışmasına itiraz niteliğinde olduğu yönündeki gerekçesi ve bu gerekçeye dayanılarak görevsizlik kararı verilerek dosyanın ... Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesi yönündeki kararı isabetli değildir.
Dosya kapsamına göre, davacı gerçek kişi vekilinin, 2001 ve 2002 sayılı orman sınır noktalarının hatalı aplike edildiği ve bu hatalı aplikasyon nedeniyle müvekkilinin zilyetliğinde (kullanımında) bulunan taşınmazın, P.1 numaralı 2/B poligonu dışında orman alanında bırakılan ve hakkında kullanım kadastrosu tutanağı düzenlenmeyen yerin müvekkili adına tesbit edilmesi (kullanıcı şerhi verilmesi) istemiyle dava açtığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle, aplikasyon işlemi orman kadastrosu değildir. Aplikasyon ile kesinleşmiş orman sınırları daraltılamayacağı gibi, tam tersine, kesinleşen orman sınırları dışındaki yerler de orman sınırları içine alınamaz. Kesinleşmiş orman sınırları değiştirilerek yapılan aplikasyon ve bu işlem sonucunda düzenlenen tahdit haritasının hukuken geçerliliği söz konusu değildir. Yukarıda belirtildiği gibi dosya kapsamından davacı vekilinin asıl talebinin, kullanım kadastrosu sırasında, hakkında kullanım kadastrosu tutanağı düzenlenmeyen yerin vekil eden adına tespit edilmesi (kullanıcı şerhi verilmesi) istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, kadastro mahkemesinin görevi, kadastro tutanağının tanzimi tarihinden tutanağın kesinleşmesine kadar geçecek zaman içindeki itiraz ve davalar için söz konusudur. Başka bir anlatımla, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 26. maddesinin dördüncü fıkrasına göre, kadastro mahkemesinin yetkisi, kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar. Hakkında tutanak düzenlenmeyen veya düzenlenmiş olup kesinleşen taşınmazlarla ilgili iddiaların (davaların) genel mahkemede görülmesi gerekir. Tutanak kesinleştikten sonra kadastro mahkemesinin görevi sona erer. Görev hususu, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilmesi de zorunludur.
Somut olayda; yörede 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek - 4. madde uyarınca yapılan kulanım kadastrosu sırasında davacının dava ettiği taşınmaz hakkında kullanım kadastrosu tutanağı düzenlenmediği dava dilekçesindeki açıklamalardan ve dosya arasında bulunan paftadan anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek - 4. madde uyarınca yapılan kulanım kadastrosu sırasında hakkında tutanak düzenlenmeyen taşınmazla ilgili iddiaların (davaların) genel mahkemelerde görüleceği ve davacı vekilinin genel mahkemelerde açacağı dava ile hatalı aplikasyon tartışılarak yanlışlığın her zaman düzeltilebileceği hususları gözetilerek, eldeki davanın, 6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olması ve dava dilekçesinde dava değerinin gösterilmemesi nazara alınarak taşınmazın keşfen tesbit edilecek değerine göre görevli ve yetkili hukuk mahkemesi belirlendikten sonra görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yanlış hukukî nitelendirme ile davanın, 6831 sayılı Kanunun 9. maddesine 4999 sayılı Kanun ile eklenen 9/son maddesi gereğince yapılan teknik hataların düzeltilmesi çalışmasına itiraz niteliğinde olduğu gerekçesine dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı gerçek kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 16/12/2013 günü oy birliği ile karar verildi.