Hukuk Genel Kurulu 2015/2305 E. , 2017/560 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 19. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.03.2013 gün ve 2011/1334 E., 2013/155 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 28.10.2014 gün ve 2014/28497 E., 2014/29336 K. sayılı kararı ile;
"…Davacı İsteminin Özeti:
Davacı işçi, kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti, ilave tediye ve eksik ödenen ücret alacakları istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine; dönemlere uyularak ödenmelidir. 4857 sayılı Kanun"un 32. maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının son bordrosundaki fiili çalışması karşılığı tahakkuk edilen ücrete göre, günlük yevmiyesi ve otuz günlük ücreti hesaplanmıştır. Ancak, taraflarca düzenlenen taahhütnamelerde, davacının aylık ücretlerinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu “Ders Görevi” başlıklı 176. madde gereğince ek ders ücreti olarak hesaplanacağı belirtilmiştir. Anılan Kanun maddesinde de, “bu Kanun"un 89. maddesine göre kendilerine ders görevi verilenlere, ders saati başına gündüz öğretimi için 140, örgün ve yaygın eğitim kuramlarında yarıyıl ve yaz tatillerinde, cumartesi ve pazar günleri ile saat 18.00"den sonra başlayan öğretim faaliyetleri için 150 gösterge rakamının bu Kanuna göre belirlenen aylık katsayısı ile çarpımından oluşan miktar üzerinden ek ders ücreti ödenir.” hükmü yer almaktadır. Davacının son bordrosundaki ücretin, söz konusu Kanun maddesine uygun olarak tespit edilip edilmediği anlaşılamamaktadır. Bu durumda, 657 sayılı Kanunu"nun 176. maddesine açıklanan yöntem ile davacının ücretinin belirlenmesi ve buna göre dava konusu alacakların hesaplanması gerekirken, mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir...."
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin BELMEK kurslarında usta öğretici olarak çalıştığını, iş sözleşmelerinde saat ücretinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 176. maddesinde düzenlenen ek ders ücreti olarak hesaplanacağı kaydı bulunduğunu, ancak ücrete (günlük ücret/7,5 saat) göre yapılan fiili çalışma ücretlerinin eksik ödendiğini, hafta tatili, genel tatil ücretleri ile yarıyıl tatil günleri için ödenmesi gereken ücretlerinin ödenmediğini, yıllık izin, kıdem tazminatı ve ilave tediye alacaklarının da bulunduğunu ileri sürerek işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Belediye vekili usta öğreticilerin işçi olmadığını, bu nedenle idare mahkemesinin görevli olduğunu, eksik ücret ödemesi yapılmadığını, alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davalı tarafça davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin ispatlanamadığı, davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığı, fark ücret alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece bozma öncesinde alınan bilirkişi raporundaki hesaplamanın bozma kararında belirtilen hususlar dikkate alınarak yapıldığı belirtilerek ve önceki gerekçeler de eklenmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalı nezdinde usta öğretici olarak çalışan davacının dava konusu alacaklarının 657 sayılı Kanunun 176. maddesinde öngörülen yönteme uygun şekilde hesaplanıp hesaplanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında işin esasının incelenmesinden önce Mahkemece bozma kararı sonrasında yapılan yargılamada bozma sebebi yapılan hususa ilişkin olarak bilirkişiden alınan ek rapor değerlendirilmek suretiyle bozma öncesinde yapılan hesaplamanın, bozma kararında belirtilen hususlar dikkate alınarak yapıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ilişkin kararda direnildiği, bozmadan sonra alınan bilirkişi ek raporu değerlendirilmek suretiyle kurulan hükmün gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre de temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği hususu önsorun olarak görüşülmüştür.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda Mahkemece, taraf beyanları alınmadan ve bozmaya uyulup uyulmayacağına dair ara karar kurulmadan, bozmadan sonraki ilk oturumdan önce bilirkişiden ek rapor alınarak yukarıda belirtilen gerekçe ile verilen karar, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmayıp, yeni bir hüküm niteliğindedir.
Diğer taraftan, Mahkemece, hukuki dinlenilme hakkına aykırı olacak şekilde bozmaya karşı taraf beyanları alınmaksızın ve ayrıca ilk oturumdan önce bilirkişiden ek rapor alınarak sonuca gidilmesi de hatalıdır.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.