(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2012/324 E. , 2012/1792 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 08.04.2011 gününde verilen dilekçe ile haciz şerhinin terkini istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22.07.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 100 parsel sayılı taşınmaza şufa hakkını kullanarak tamamen malik olduğunu, şufa davası sırasında taşınmaz kaydına davalı tarafından haciz konulduğunu, şufa davasında verilen hükümde haciz şerhinin terkininin yer almaması nedeniyle şerhi terkin ettiremediklerini ileri sürerek tapu kaydındaki haciz şerhinin terkinini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuş, mahkemece şufa bedeli depo edildiğinden alacağın şufa bedelinden tahsilinin mümkün olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı temyiz etmiştir.
Dava, haciz şerhinin terkini istemine ilişkindir.
Haciz, kesinleşmiş icra takibinin konusu olan bir alacağın ödenmesini teminen borçluya ait ve haczi kabil bulunan mallara alacaklının İcra Müdürlüğü aracılığı ile el koymasıdır. İcra İflas Kanununun 91.maddesi hükmünce gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında kurulan ilişki Türk Medeni Kanununun 1010.maddesi uyarınca tapu kütüğüne şerh verilmekle de sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı ileri sürülebilir hale gelir.
Eldeki davada da, dava konusu taşınmaz kaydına da 02.03.2010 tarihinde haciz şerhi işlenmiştir. Bu durumda, davalı alacaklının bu hakkına taşınmazın mülkiyetini sonradan kazanan kişilere karşı da ileri sürebilme olanağı elde ettiğinden söz edilebilir. Ancak, burada şerhin korumasından davalının yararlanmasını engelleyecek bir olgu söz konusudur. Şöyle ki, şerh konulduğu tarihte taşınmazın mülkiyeti davalı olup bu dava nedeniyle de taşınmazın kaydına ihtiyati tedbir şerhi işlenmiştir. Burada, ihtiyati tedbir şerhinin niteliği üzerinde kısaca durmakta yarar vardır.
Bilindiği gibi, uyuşmazlıkların çözümü için dava yolu tercih edildiğinde bu davanın belli bir süreci alacağı da bilinmektedir. İşte bu süreçte dava konusu hakkın elde edilmesini ortadan kaldıracak bir takım riskler söz konusu olabilir. Bu bağlamda da yargılama hukukunda kesin hukuki himaye sonucunun ortaya çıkmasına kadar yargılama öncesinde veya sonrasında meydana gelebilecek tehlikelerden ve sakıncalardan davalı veya davacıyı hatta üçüncü kişiyi korumak için yargı organlarınca verilen geniş veya dar kapsamlı geçici hukuki himaye tedbirleri öngörülmüştür(..., Geçici Hukuki Himaye Tedbirleri, ... 2001, C.I, s. 32.). Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 101 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir kurumu da geçici hukuki himaye tedbirlerinden birisi hatta en sık başvurulanıdır. Taşınmaz mülkiyetinin çekişmeli olduğu hallerde tasarruf yetkisini kısıtlayacak nitelikte verilen ihtiyati tedbir kararı(HUMK m. 101/I,1), Türk Medeni Kanununun 1010/I,1 maddesi gereğince de tapu kütüğüne şerh edilebilecektir.
Yargılama konusu yapılmış ve sonucunda mülkiyet aktarımına karar verilmesi muhtemel taşınmazlar hakkında verilen ihtiyati tedbir kararları bu kararların tapu siciline işlenildiği tarihten itibaren üçüncü kişiler için de alenilik oluşturur ve artık kayda verilen şerhten itibaren mülkiyet aktarımına engel teşkil ettikleri gibi, kayıt maliki borcundan ötürü ihtiyati haciz yada icra-i haciz alacaklıları içinde hüküm ifade ederler.
Somut olayda da; davacının açtığı şufa davası nedeniyle taşınmaz kaydının 07.02.2010 tarihinde ihtiyati tedbir şerhi işlenmiştir. Haciz şerhi ise 02.03.2010 tarihinde tapu siciline kaydedilmiştir. Bu durumda davacı ihtiyati tedbir şerhinin korumasından yararlanacağı kuşkusuzdur. Mahkemece haciz şerhinin ihtiyati tedbir şerhinden sonra kayda işlenmesinden sonra davanın kabulüne karar verilmesi yerine yazılı nedenlerle reddedilmesi doğru görülmemiş ise de verilen karar sonuç itibariyle doğru olduğundan davalının temyiz itirazlarının reddi ile HUMK"nun 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddine, yerel mahkeme kararının gerekçesi DEĞİŞTİRİLEREK ve DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 13.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.