1. Hukuk Dairesi 2020/267 E. , 2020/1545 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : ... V.D.
DAVALILAR : ... V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki davadan dolayı Fatsa Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.10.2014 tarih ve 2012/87 Esas 2014/399 Karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 18.09.2019 gün ve 2018/5436 Esas 2019/4694 Karar sayılı kararın düzeltilmesi süresinde taraf vekilleri tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- KARAR -
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları Şükrü Duru’nun 130, 134, 303, 1779, 1780, 1731 ve 1808 parsel sayılı taşınmazlarını davalılara devrettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescile, aksi halde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, çekişme konusu taşınmazların bir kısmının bakım karşılığında, bir kısmının ise bedeli karşılığında temlik edildiğini, muvazaanın olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davasının reddine, saklı payların ihlal edildiği gerekçesiyle tenkis talebinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairenin 18.09.2018 tarih ve 2018/5436 Esas 2019/4694 Karar sayılı ilamı ile oy çokluğuyla onanmış, taraf vekilleri karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
Hemen belirtilmelidir ki, davacılar vekilinin karar düzeltme dilekçesinde yazılı nedenler HUMK"un 440. maddesinde gösterilen dört halden hiçbirine uymamaktadır. Bu nedenle, 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollamasıyla karar düzeltme isteğinin REDDİNE,
Davalıların karar düzeltme isteklerine gelince;
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1914 doğumlu mirasbırakan ...’nun 13.10.1999 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak ilk eşinden çocukları olan davacılar ..., ..., ..., ..., ..., ... ..., ...’nin çocukları ..., ..., ..., ..., ikinci eşinden çocuğu olan davacı ..., ikinci eşinden çocukları olan davalılar ..., ..., ... ile dava dışı ilk eşinden olan ...’nin çocukları ..., ..., ... ve ikinci eşinden çocukları ..., ... ve ...’yi bıraktığı, mirasbırakan ...’nün 3030 parsel sayılı taşınmazını 30.10.1996 tarihinde davalı ...’ye ölünceye kadar bakım akdi ile 130 parsel sayılı taşınmazını 16.10.1998 tarihinde davalı ...’e bağış suretiyle temlik ettiği, 1731 parsel senetsizden mirasbırakan ...’nün zilyetliğinde iken, 1979 yılında oğulları ... ve ..."e hibe edip zilyetliğini devrettiği 31.10.1981 tarihinde 1/2’şer paylarla davalılar ... ve ... adına murisin muvafakat etmesi üzerine tapulamaca tespit edildiği, tespitin 02.12.1983 tarihinde kesinleştiği, 1779 ve 1780 parseller senetsizden mirasbırakanın zilyetliğinde iken 1979 yılında eşit olarak oğulları ... ve ..."e hibe ettiği belirtilerek 08.12.1981 tarihinde 1/2’şer paylarla davalılar ... ve ... adına tespit edildiği, tespite itiraz üzerine tapulama mahkemesince, tespit gibi tescil kararı verildiği, anılan kararın temyiz edilmeksizin 29.01.1988 tarihinde kesinleştiği, mirasbırakan ...’nün eşi ...’nin 134 parseli 01.07.1994 tarihinde davalı ...’ye; 1808 parseli 01.07.1994 tarihinde davalılar ... ve ...’ya ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, mirasbırakan ...’nün hibe yoluyla temlik ettiği tapulu taşınmazlar ile hibe ettiği belirtilerek zilyetlikten tespit ve tescili yapılan 130, 1731, 1779 ve 1780 parsel sayılı taşınmazlar bakımından 01.04.1974 tarihli ½ sayılı İBK uygulama imkanının bulunmadığı, 134 ve 1808 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan ... tarafından temlik edilmediği, 303 parsel sayılı taşınmazın ise mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edildiği iddiasının ispat edilemediği saptanarak tapu iptali ve tescil isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Öte yandan mahkemece 11.06.2014 havale tarihli bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuştur. Bu raporda tenkise tabi tasarruf konusu olarak 130, 134, 1731, 1779 ve 1808 parsel sayılı taşınmazlar yönünden hesaplama yapılmış, 303 parsel dışarıda tutulmuştur.
Bilindiği üzere; mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 01.01.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
Tenkis (indirim) davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Miras bırakanın TMK"nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya 743 sayılı TKM’nin 507/1, 2 ve 3. bentlerinde, 4721 sayılı TMK"nın 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK"nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak nakdin ödetilmesine karar verilmelidir.
Mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte bulunan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 507. Madde hükmü şöyledir:
“Madde 507- Aşağıdaki tasarruflar, ölüme bağlı teberrular gibi tenkise tabidir.
1 – İadeye tabi olmamak üzere miras hissesine mahsuben cihaz, teessüs masrafı yahut mal terki şeklinde vaki ölüme bağlı olmayan teberrular.
2 – Miras haklarının berveçhi peşin tasfiyesi maksadiyle yapılan teberrular.
3 –Hibe edenin, kayıtsız ve şartsız rücua hakkı olan hibeler ile adet üzere verilen hediyeler müstesna olarak, vefatından evvelki bir sene içinde yapılmış hibeler.
4 – Mahfuz hisse kaidelerini bertaraf etmek kasdiyle yapıldığı aşikar olan temlikler.”
Buna göre mirasbırakan ...’nün ölüm tarihi olan 13.10.1999 tarihinden geriye doğru bir yıl içinde hibe yoluyla temlik edilen taşınmazlar 2. bentteki düzenleme gereği mutlaka tenkise tabi tutulacak, bir yılı aşan hibe yoluyla yapılan temlikler ise, 4. bentteki düzenleme gereği mirasbırakanın mahfuz hisseyi bertaraf etmek kastıyla hareket ettiğinin ispatlanması halinde tenkise tabi tutulacaktır.
Somut olayda, 130 parsel sayılı taşınmaz mirasbırakan ...’nün ölümünden geriye doğru bir yıl içinde davalı ...’e hibe yoluyla temlik edilmiş olup TKM’nin 507/1-3 madde hükmü gereği tenkise tabi ise de, 1731, 1179 ve 1780 parseller ise 1981 ve 1983 yıllarında kadastro tespiti ile davalılar ... ve ... adına tespit ve tescili yapıldığı için TKM’nin 507/1-4 madde hükmü gereği mahfuz hissenin bertaraf edilmesi kastıyla yapıldığının,yine hükümde hesaplama dışı bırakılan 303 parselin davalı ...’ye ölünceye kadar bakım aktiyle devri işleminde de gizli bağış iddiasının ispat edilmesi gerekmektedir.
Oysa dinlenen tanıklar mirasbırakanın temliklerdeki amacının mahfuz hisseyi bertaraf etmek ya da mal kaçırmak olduğu yönünde bir olgunun varlığını ortaya koyamamışlar mirasbırakanın temlik harici birden fazla taşınmazının da bulunduğu gözetildiğinde, 303 parsel sayılı taşınmazın tenkise tabi tutulmaması doğru ise de, 1731, 1779 ve 1780 parsel sayılı taşınmazların tenkise tabi tutulmaları doğru olmamıştır.
Bir başka hususta davacılar, mirasbırakan Şükrü tarafından yapılan işlemlere ilişkin olarak dava açtıklarına göre, dava konusu 134 ve 1808 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan ... tarafından değil dava dışı ... tarafından temlik edildiği gözetildiğinde, bu taşınmazların da tenkise tabi tutulmaları isabetsizdir.
Hal böyle olunca; yalnızca 130 parsel sayılı taşınmaz yönünden tenkis hesabı yapılması belirlenen değerine göre mahfuz hisseyi aşmadığından tenkis davasının tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Anılan bu hususlar karar düzeltme isteği üzerine, yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davalılar vekilinin bu yöne değinen karar düzeltme isteğinin (6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kabulüne, Dairenin 18.09.2019 tarih ve 2018/5436 Esas 2019/4694 Karar sayılı onama kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, yerel mahkemenin 02.10.2014 tarih ve 2012/87 Esas 2014/399 Karar sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 04/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.