13. Hukuk Dairesi 2016/26688 E. , 2019/9302 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, kimlik belgelerinin kopyalanarak, adı bilinmeyen şahıs ya da şahıslarca davalı bankadan adına 30.000,00 TL bedelli 36 ay vadeli kredi kullandırıldığını ve ödeme yapılarak borçlandırıldığını, konu ile ilgili olarak ... Cumhuriyet Savcılığı"na da başvuruda bulunduğunu, 2012/20451 soruşturma sayılı dosyası ile soruşturmanın başlatıldığını belirterek, davalı bankanın ... Sanayi Şubesi"nden davacı adına tanzim edilen kredi sözleşmesindeki borcun davacıya ait olmadığının tespiti ile borcun tüm sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili, taraflarınca yapılan incelemede kullandırılan tüketici kredisi ile ilgili olarak bankaya ibraz edilen kimlik belgesinin ve imzanın sahte olduğunun tespit edilmesi üzerine davacıya yönelik olarak herhangi bir başvuru ve alacak talebinde bulunmadıklarını, söz konusu davanın açılmasına bankanın sebep olmadığını beyan ederek,davanın reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, davalı taraf hakkında dava açılmasına sebebiyet vermediği kanaatine varıldığından, davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
1-Somut olayda davacı dava dilekçesinde, kredi sözleşmesindeki borcun kendisine ait olmadığının tespiti ile borcun tüm sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Ancak Mahkemece, yalnızca “davanın kabulüne” şeklinde hüküm kurulduğu görülmüştür. 6100 sayılı HMK 297/2 maddesinde, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği” hüküm altına alınmış, bu doğrultuda hüküm fıkrasında asıl ve yardımcı taleplerin hepsi hakkında, açık ve tereddüte yol açmayacak şekilde infazı kabil karar vermesi gerekir. Yine aynı kanunun 26.maddesi hükmüne göre ise, mahkeme tarafların iddia, savunma ve talepleri ile bağlıdır. Kural olarak mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi olanak dışıdır.
Bu hali ile verilen karar HMK.nun 297/2.maddesine uygun değildir ve davacının talebi olan kredi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti doğrultusunda olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Dava, davacı adına sahte kimlik bilgileriyle kullandırılan kredi nedeni ile kredi sözleşmesindeki borcun davacıya ait olmadığının tespitine ilişkindir. Somut olayda söz konusu davanın açılmasına davalı banka sebebiyet vermiştir. Öyleyse, bu husus nazara alınarak davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi ve yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ancak yukarıda açıklanan kararın bozulma nedenine göre, tekrar bozma nedeni yapılmayarak bu hususta tenkitle yetinilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.