(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2013/7272 E. , 2013/11556 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi ve davalılardan Hazine ile katılanlar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
... Köyünde 2003 yılında mera tahdit komisyonunca çalışma yapılmış; çekişmeli taşınmaz 1 nolu mera parseli olarak sınırlandırılmıştır. 11/11/2003 - 12/12/2003 tarihleri arasında yapılan askı ilân süresi içinde Orman Yönetimince komisyona itirazda bulunulmuş; itirazın 26/12/2003 tarih ve 241 sayılı karar ile reddine karar verilerek Orman Yönetimine 16/01/2004 tarihinde tebliği üzerine asliye hukuk mahkemesinde 12/02/2004 tarihinde mera sınırlandırmasına itiraz davası açılmıştır.
Diğer taraftan ... ise, zilyedliğindeki üç adet tarım alanının bu mera parseli içinde kaldığı iddiası ile mera tahsisinin iptalini ve bu yerlerin adına tescilini isteyerek davaya harçlı katılımda bulunmuştur.
Mahkemece, Orman Yönetiminin davasının kısmen kabulüne, ... Köyü 1 nolu mera parseli ile ilgili çekişmeli taşınmazın fen bilirkişisi Adil Akış tarafından düzenlenen rapor ve krokide (E) harfi ile gösterilen 627.286,89 m2 ve (N) harfi ile gösterilen 700.988,82 m2"lik kısımlarının mera olarak sınırlandırılması işleminin iptaline, bu taşınmaz kısımlarının orman niteliği ile Hazine adına tesciline, krokide (A), (B), (C), (Ç), (D), (F), (G), (H), (I), (K), (L) ve (M) ile gösterilen kısımlara yönelik davanın reddine; katılan ...’ın davasının kabulüne, aynı krokideki (A): 26.680,78 m2, (B): 29.808,44 m2, (C): 11.727,76 m2"lik yerlerle ilgili sınırlandırmanın da iptali ile bu yerlerin katılan adına tesciline karar verilmiş; davacı ... Yönetimi ve davalı Hazine tarafından temyizi üzerine, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 09/10/2007 tarihli kararı ile Orman Yönetiminin temyiz itirazları reddedildikten sonra Hazinenin temyizi yönünden karar bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilâmında özetle; “katılan adına tesciline karar verilen (A), (B) ve (C) harfi ile işaretli taşınmaz bölümleri ile ilgili olarak yapılan inceleme ve araştırmanın yeterli olmadığı; mahkemece dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların yaşları nazara alındığında taşınmazın evveliyatı hakkında tam bir bilgili sahibi olamayacaklarının anlaşıldığı, kaldı ki; bu kişilerin anlatımlarında (A), (B) ve (C) harf ile kesimlerinin öncesinin mera olup olmadığı, meradan açılıp açılmadığı konusunda bir açıklama da bulunmadığı, dosya arasında raporu bulunan tarım uzmanı bilirkişinin bu yerlerin meradan açılma olup olmadığı konusunda bilgi vermediği, mahkemece 1980"li yıllara ait hava fotoğrafları getirtilip uygulanarak katılan tarafından zilyedlik iddiasında bulunulan yerlerin o tarihte tarım alanı görüntüsünde olup olmadığının da denetlenmediği açıklandıktan sonra yeniden yapılacak keşifte taşınmazın
meradan açılıp açılmadığını belirlemek amacıyla tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyedlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığının kesin bir biçimde saptanması; aynı amaca yönelik olarak komşu köylerden bulunabilecek en yaşlı yerel bilirkişiler ve aynı özellikteki tanıkların taşınmaz başında dinlenmesi; 1980"li yıllara ait hava fotoğrafları getirtilip orman bilirkişi eliyle uygulanarak o tarihlerde kullanılan yer olup olmadığı belirlenerek toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulması" gereğine değinilmiştir.
Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sırasında bu kez ... ve arkadaşları taşınmazın farklı kesimlerinin kendilerine ait tarım alanı olduğunu ileri sürerek davaya katılmışlar; mahkemece, çekişmeli taşınmazın bilirkişi krokisinde (E) harfi ile gösterilen 627.286,89 m2 ve (N) harfi ile gösterilen 700.988,82 m2"lik kısımlarının mera olarak sınırlandırılması işleminin iptaline, bu taşınmaz kısımlarının orman niteliği ile Hazine adına tesciline, krokide (A), (B), (C), (Ç), (D), (F), (G), (H), (I), (K), (L) ve (M) ile gösterilen kısımlara yönelik davanın reddine; katılan ...’ın davasının kabulüne, aynı krokideki (A): 2.668,70 m2, (B): 29.807,96 m2, (C): 11.726,80 m2"lik yerlerle ilgili sınırlandırmanın da iptali ile bu yerlerin katılan ... oğlu ... adına tesciline; diğer katılanların davalarının reddine karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi, Hazine ve katılanlar ... ve arkadaşları tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu ise 1963 yılında yapılmış 06/04/1964 tarihinde kesinleşmiştir. Çekişmeli yer dağlık, taşlık, kayalık ve hali arazi niteliği ile tapulama dışı bırakılmıştır.
1- Mahkemenin; çekişmeli taşınmazın (A), (B, (C), (Ç), (D), (F), (G), (H), (I), (K), (L) ve (M) harfli bölümlerinin orman sayılmayan yerlerden olduğu yolundaki ilk kararı Orman Yönetimince temyiz edilmiş olup Dairenin 09/10/2007 tarihli kararı ile Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. Temyize konu 21/07/2009 tarihli mahkeme kararı ile yönetimin daha aleyhine bir durum yaratılmamış olduğundan temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Hazine ve katılanların temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece katılan ... yönünden zilyedlikle kazanma koşullarının oluştuğu; diğer katılanlar yönünden ise bu koşulların oluşmadığı kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Yörede 1963 yılında yapıldığı anlaşılan tapulama çalışmaları sırasında düzenlenen paftanın orijinalinden kopyalanmış örneği getirtilerek çekişmeli yerlerin ne olarak tapulama dışı bırakıldığı araştırılmamıştır. Komşu 2 numaralı parselin dayanağı olan tapu kaydı yerel bilirkişiler eliyle uygulanarak çekişmeli taşınmaz yönünü ne olarak okuduğu üzerinde durulmamıştır. Taşınmaz başında yapılan keşifte bozmadan sonra davaya harçlı katılımda bulunan ... ve arkadaşlarının zilyedlik iddiasında bulundukları yerler hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrıntılı açıklama alınmamıştır. Kaldı ki; mahkemece dinlenen 1924, 1931, 1948 ve 1928 doğumlu yerel bilirkişi ve tanıklar davaya konu edilen yerlerin hiçbir zaman mera olmadığı, taşınmazların bulunduğu köyde kadim mera bulunmadığı, katılanların davaya konu ettiği yerlerin evvelden beri tarım arazileri olduğunu, ancak kimler tarafından kullanıldığını bilmediklerini, kendilerini bildikleri yaşlardan beri tarla olarak kullanılan yerler olduklarını açıklamışlar; tanıklardan 1948 doğumlu Ali Yornuk katılanlardan ...’ın dava ettiği yerin 1965 yılından beri bu kişinin tarla olarak zilyedliğinde olduğunu açıklamıştır. Bu durum karşısında katılanların bu yerde zilyedliklerinin bulunup bulunmadığı, varsa kanunun aradığı koşulların oluşup oluşmadığı konusunda duraksama oluşmuştur.
Tarım bilirkişiden rapor alınmışsa da bu raporda bozma öncesinde davaya katılan ... ile daha sonra katılımda bulunan kişilerin yerleri ayrı ayrı incelenmemiş, her bir yerin niteliği ayrı ayrı belirlenmemiştir.
Eksik incelemeye dayalı olarak kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.
Bu nedenle, mahkemece yeniden yöreyi iyi bilen, taraflarla hısımlığı ya da husumeti bulunmayan olabildiğince yaşlı komşu köylerden bilirkişiler tesbit edilip katılanlardan tanıkları
sorulmalı, taşınmaz başında önceki bilirkişiler dışında bir tarım bilirkişi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte hak iddia edilen yerlerin ayrı ayrı davaya katılan kişiler açısından zilyedlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu 2 parsele ait tapu kaydı yöntemice uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendiği araştırılmalı; zilyedlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyedliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyedlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 1963 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında ne olarak tapulama dışı bırakıldığı üzerinde durulmalı, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, bu kişiler ve varsa önceki bayiiler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3.7.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalı, toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Değinilen yönler gözardı edilerek kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: 1- Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetiminin temyiz isteminin reddine,
2- İkinci bentde açıklanan nedenlerle; davalılardan Hazine ve katılanlar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 12/12/2013 günü oy birliği ile karar verildi.