8. Hukuk Dairesi 2016/10605 E. , 2020/401 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, dava konusu 287 ada 3 parselin davalılar adına tespit gördüğünü ancak davalıların bahsi geçen taşınmazda herhangi bir haklarının bulunmadığını beyan ederek, taşınmazın keşifte belirlenecek miktarının tapu kaydının iptal edilerek müvekkili adına tesciline karar verilmesin talep etmiştir.
Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazın 1957 yılından beri dava dışı ... zilyetliğinde olduğunu, 1983 tarihinde vekil edeni tarafından alındığını ve o tarihten bu yana müvekkilinin zilyetliğinde bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 287 ada 3 parselin 09.11.2015 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide mavi renkle taralı ve A harfi ile gösterilen 701,21 m2"lik alanın ve yeşil renkle taralı ve C harfi ile gösterilen 626,90 m2"lik alanının tapu kaydının ifraz edilerek iptali ile yeni parsel numaraları verilerek davacı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş olup; hükmün redde ilişkin bölümü, (09.11.2015 tarihli fen raporu eki krokide B ile gösterilen 1804.36 m2) davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Hazine tarafından davalılar lehine kazanma koşulları oluşmadığı iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 287 ada 3 parselin senetsizden, 08.01.2007 tarihinde taş duvarlı ev, taş duvarlı besihane ve arsası vasfı ile davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... adına verasette iştirak şeklinde tespit edildiği ve tutanağın itirazsız olarak 30.03.2007 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosyada yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporlarında, dava konusu taşınmaz üç bölüm olarak incelenmiş A ve C ile gösterilen bölümlerin içerisinde herhangi bir yapı olmadığı B ile gösterilen alanın içerisinde taş duvarlı ev ve taş duvarlı besihane bulunduğu; A ile gösterilen alanın kayalık bir yapıya sahip olduğu ve üzerinde orman ağaçları bulunduğu ve bu alanın Hazine arazisi olan komşu 287 ada 20 parsel ile aynı arazi ve toprak yapısında olduğu; C ile gösterilen kısmın taşlık ve kayalık yapıya sahip olduğu, üzerinde çeşitli meyve ağaçları ve kendiliğinden yetişen ağaçlar ile çalılıklar bulunduğu; B ile gösterilen alanın taşlı toprak yapısında olduğu, bu alanda kendiliğinden yetişmeyen meyve ağaçları bulunduğu ve bu ağaçların düzenli bakımının yapıldığı tespit edilmiştir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 18. maddesinin birinci fıkrası “Yukarıdaki maddelerin hükümleri dışında kalan ve tescile tabi bulunan taşınmaz mallar ile tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler Hazine adına tespit olunur” hükmünü içermektedir. Bu hüküm uyarınca şahıslar adına tescil şartları gerçekleşmeyen ve zilyetlikle iktisaba elverişli bulunan taşınmazların Hazine"nin özel mülkiyetinde olduğunun kabulü gerekli olup, TMK"nin 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddelerine dayalı olarak şahıslar tarafından açılan tescil davaları gibi Hazine tarafından şahıslar aleyhine Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davaları da kamusal yönü ağırlıklı olan davalar olduğundan hakim tarafından her aşamada re"sen araştırma ve inceleme yapma olanağı mevcuttur. Bu itibarla şahıslar lehine zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği, başka bir deyişle dava konusu taşınmazın zilyetlikle edinilmeye elverişli olup olmadığının mahkemece usulüne uygun şekilde araştırılması, taşınmazın özel mülkiyete tabi olduğunun ve şahıslar lehine TMK"nin 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddelerindeki şartların varlığının tespiti halinde davanın reddine karar verilmesi aksi takdirde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 18. maddesi gereğince şahıslar üzerindeki tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescile karar verilmesi gerekir. Hal böyle iken uyuşmazlığın çözümü için hava fotoğraflarından yararlanılmadan, taşınmazın özel mülkiyete konu olup olamayacağı yönünde yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuştur.
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastro tespitinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için kadastro tespit tarihinden geriye doğru 20 – 25 yıl öncesine ait en az iki farklı tarihe ait stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla üç boyutlu olarak incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde, arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabileceği görülecektir. Ne var ki, yukarıda açıklandığı üzere mahkemece hava fotoğraflarından yararlanma yoluna gidilmemiştir.
O halde Mahkemece; öncelikle dava konusu taşınmaza komşu parsellere ait tapu kayıtları ile kadastro tutanakları ve varsa dayanak belgeleri eksiksik bir şekilde Tapu Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulmalı, yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve bildirilen tanık varsa bu tanıklar HMK"nin 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı, aynı Kanun"un 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, dava konusu krokide B ile gösterilen kısmın kadastro öncesi niteliği, hangi tarihte, kim tarafından, ne şekilde kullanıldığı hususları ile kazanmayı sağlayan zilyetlik koşulları, komşu parsellere ait kayıtlar ve dava konusu taşınmazın krokide A ve C ile gösterilen kısımlarının niteliği de gözönünde bulundurularak ve bu yerlerden ayrılan özellikleri yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde HMK"nin 261. maddesi gereğince giderilmesine çalışılmalı, aynı keşifte ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, inşaat mühendisi, orman mühendisi, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak beş kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle kadastro tespit tarihinden geriye doğru 20 – 25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak B ile gösterilen kısmın niteliği ve hangi tarihte, kim tarafından, ne şekilde kullanıldığı hususlarının belirlenmesine çalışılmalı, keşfe iştirak edecek orman mühendisi bilirkişi aracılığıyla taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı saptanmalı, HUMK"un 366 ve HMK"nin 290/2. maddeleri uyarınca yakın plan ve panoramik fotoğraflar konunun uzmanı ve atanacak bilirkişi aracılığıyla çektirilip mahkemece onaylandıktan sonra dosya arasına konulmalı, tanık ve yerel bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Bu halde Mahkemece; yukarıda belirtilen ilke ve esaslar uyarınca araştırma yapılmadan eksik araştırma ve inceleme ile dava konusu taşınmazın B ile gösterilen kısmına ilişkin davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan sebeplerle kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,20.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.