17. Hukuk Dairesi 2015/2176 E. , 2015/10905 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bala Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/03/2014
NUMARASI : 2012/93-2014/82
Taraflar arasındaki maddi tazminat (kasko rücu) davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı H.. Ç.. tarafından kendisi hakkında verilen hükümle sınırlı olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili; müvekkili şirketin 18/02/2011-18/01/2012 tarih ve 9962362 sayılı poliçesi ile B.G.adına sigortalı bulunan ..... plakalı aracın hasara uğradığını, bu hususta davalıların tam kusurlu olduğunu, 26/03/2011 tarihinde B. G. yönetimindeki araç ile seyir halinde iken aynı istikamette seyir halinde bulunan davalı H.. Ç.. yönetimindeki.... .. plakalı traktörü geçmek istediği sırada, traktör sürücüsü davalının sol tarafta bulunan tali tarla yoluna girmek için direksiyonu kırarak kendisini geçmekte olan sigortalı araç sürücüsü Bayram" ın yönetimindeki araca sağ yanından çarpmak suretiyle 2918 sayılı yasanın 84/f maddesinde düzenlenen doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma kuralını tam kusurlu olarak ihlal ettiğini, müvekkili şirketin sigortalısına 18/02/2011 -18/01/2012 tarih ve 9962362 sayılı poliçesi kapsamında 23/05/2011 tarihinde 13.286,00-TL ödeme yaptığını, Ticaret Kanunu 1301 ve devamı maddeleri gereğince sigortalı ile müvekkili şirketi arasında düzenlenen ibraname hükmüne göre müvekkil şirketin sigortalısı yerine halef olduğunu ve bu sebeplerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 13.286,00-TL"nin 23/05/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı H.. Ç.., kendisine ait traktör ile Bayram Gündoğmuş yönetimindeki aracın kaza yaptığını, B. G."un aracının traktörüne çarptığını, traktörüne maddi hasar verdiğini, kusurun tamamen Bayram"da olduğunu,kaza tespit tutanağının gerçeği yansıtmadığını, traktörün sigortasının o gün itibari ile tatile denk gelmesinden dolayı yapılamadığını, bu sebeple kusur gösterilmesinin doğru olmadığını,davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, karar verilmiş; hüküm davalı H.. Ç.. tarafından kendisi hakkında verilen hükümle sınırlı olarak temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası nedeni ile (kasko rücu) istemine ilişkindir.
10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İBK"nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir.
Tefhim edilen hüküm başka gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381.- 389. maddelerinde (6100 sayılı HMK m. 294 - 297), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK m. 297/II); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 11.03.2014 tarihli kısa kararda "Davanın kısmen kabulü ile; 9.539,52-TL tazminatın 23/05/2011 ödeme tarihiden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,fazlaya ilişkin talebin reddine," denildiği halde, gerekçeli kararda “1-Davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile; 9.539,52-TL alacağın 23/05/2011 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı H.. Ç.."den alınarak davacıya verilmesine, 2-Davalı M.. Ç.. yönünden davanın reddine,” şekilde yazıldığı görülmektedir. Bu durum HMK"nin 294/3.maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Bozma neden ve şekline göre davalı H.. Ç.."in diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre bu aşamada davalı H.. Ç.."in diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı H.. Ç.."e geri verilmesine 19/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.