Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/785
Karar No: 2017/547
Karar Tarihi: 22.03.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/785 Esas 2017/547 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/785 E.  ,  2017/547 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 5. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 01.07.2013 gün ve 2013/906 E., 2013/853 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 19.11.2013 gün ve 2013/16308 E., 2013/21826 K. sayılı kararı ile,
    “...1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2- 3201 sayılı Yasanın 5’inci maddesine 4’üncü fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.
    Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3’üncü maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/1-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
    Mahkemece, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) veya 5510 sayılı Yasanın 4/1-(b) kapsamında olup olmadığı hususunda araştırma yapıp, sonucuna göre değerlendirme yapmadan karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava davacının Fransız Sosyal Güvenlik rejimine giriş tarihi olan 18 yaşını ikmal ettiği 20.02.1988 tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin 18 yaşını ikmal ettiği 20.02.1988 tarihinde Fransa’da sigorta girişinin bulunduğunu, Kuruma vermiş oldukları dilekçe ile müvekkilinin Fransa sigortasına giriş tarihinin Türkiye – Fransa Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’nin 30/1 maddesi uyarınca Türkiye sigortasına giriş tarihi olarak tespiti taleplerinin Kurum tarafından reddedildiğini, davacının 18 yaşını ikmal ettiği tarih itibariyle Fransız Sigortasına giriş tarihinin 506 sayılı Kanunun 108. maddesinde aranan Türkiye sigortasına giriş tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerek davacının ilk sigorta başlangıcının 18 yaşını ikmal ettiği 20.02.1988 tarihi olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı SGK vekili 3201 sayılı Kanuna göre borçlanılmak sureti ile iç mevzuata göre Türkiye’de geçmiş gibi kabul edilen bir hizmetin sosyal güvenlik sözleşmesi kapsamında değerlendirilerek hizmet başlangıç tarihinin ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilmesinin 3201 sayılı Kanunun sigortalılık süresinin başlangıcının tespitine ilişkin hükmüne aykırı olduğunu, ayrıca Fransa ile yapılmış olan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’nin aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla her iki ülke kapsamında hizmetlerin birleştirilmesi hükmüne de ters düşeceğini bildirerek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece milletlerarası antlaşma hükümlerinin uygulamada yasaların üzerinde olduğu ve uygulama önceliğine sahip bulunduğu, çatışma halinde ise uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği, somut olayda uyuşmazlığın Türk – Fransız Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’nin 30/1. maddesine göre çözülmesi gerektiği, Fransız Sigorta merciinin 20.06.2012 tarihli yurtdışı hizmet cetveline göre davacının 18 yaşını ikmal ettiği 20.02.1988 tarihinden itibaren Fransa’da sigortalı olarak çalışmaya başladığı, Sözleşmenin 30/1. maddesine göre Fransa’da ilk defa sigortalı olunan tarihin Türkiye de malullük yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilk defa tabi olduğu tarih olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının ilk sigorta başlangıç tarihinin 20.02.1988 tarihi olduğunun tespitine karar verilmiştir.
    Davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle hüküm bozulmuştur.
    Mahkemece önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını davalı Kurum vekili temyize getirmektedir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık somut olayda sigortalılık başlangıç tarihinin tespitinde sigortalılığın 5510 sayılı Kanun’un 4/1-a veya 4/1-b maddesi kapsamında olup olmadığının araştırılmasına gerek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle belirtilmelidir ki, Anayasa’nın 90/son maddesi uyarınca uygulama önceliğine sahip bulunan Fransa ile imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’nin 30/1. maddesi uyarınca sigortalılık başlangıç tarihinin yurtdışında çalışmaya başlanılan tarih olduğunun tespiti gerektiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Ne var ki Almanya ile imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’nde, yurtdışında geçirilen çalışma sürelerinin, akit ülke mevzuatına göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi ve hangi sigortalılık niteliğine göre borçlanılabileceği konusunda, diğer bir ifade ile 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanılan sürelerin 5510 sayılı Kanun’un 4/1 maddesinin hangi bendi kapsamında değerlendirileceği konusunda, düzenleyici ve açık bir hüküm yer almamaktadır.
    Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, sözleşme dışındaki mevzuatın irdelenmesi gerekmektedir.
    Bilindiği üzere, 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un “Başvurulacak kuruluşlar” başlıklı 3. maddesi,
    “1)Halen yurt dışında bulunanlar;
    a)Yurt dışına çıkmadan önce Türkiye`de herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması olmayanlar Sosyal Sigortalar Kurumuna,
    b)Yurt dışına çıkmadan önce Türkiye`de son defa prim, kesenek ve karşılık ödenen sosyal güvenlik kuruluşuna,
    c)Ev kadınları Bağ-Kur`a, yazılı olarak müracaat etmek suretiyle borçlanabilirler.
    2)Türkiye`ye döndükten sonra yurtdışında geçen hizmetlerini borçlanmak isteyenler;
    a)Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmayanlar, Sosyal Sigortalar Kurumuna,
    b)Müracaat tarihinde çalışmakta olanlar tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna,
    c)Başvuru tarihinde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmamakla birlikte yurda dönüş tarihinden sonraki çalışmalarından dolayı son defa tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna,
    d)Hizmetlerinden bir kısmı yurt dışında iken borçlananlardan kalan hizmetlerini yurda dönüş yaptıktan sonra borçlanmak isteyenler ilk borçlanmayı yapan sosyal güvenlik kuruluşuna,
    Ev kadınları Bağ-Kur`a, yazılı olarak müracaat etmek suretiyle borçlanabilirler.
    3)Hak sahiplerinin borçlanması, yurt dışında çalışmakta iken veya yurda dönüş yaptıktan sonra ölenlerin hak sahipleri ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.” şeklinde düzenlenmiş iken,
    5754 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:
    “Madde 3 – (Değişik: 17/4/2008-5754/79 md.)
    Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.
    Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır.
    Anılan Kanunun “Süre tespiti ve sigortalılığın başlangıcı” 5. maddesi ise;
    “Madde 5 - Yurt dışındaki çalışılan sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerin, ev kadınlarının ise, pasaportundaki kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır. Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür. Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.” Düzenlemesini içermekte iken,
    5754 ve 6552 sayılı Kanunlar ile,
    “Madde 5 – (Değişik birinci fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır.
    Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
    Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.
    (Ek fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.
    (Ek fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz. (Ek cümle: 10/09/2014-6552 S.K./29. md) Ancak, uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde Türk sigortasına girişinden önce âkit ülke sigortasına girdiği tarihin Türk sigortasına girdiği tarih olarak kabul edileceğine ilişkin özel hüküm bulunan ülkelerdeki sigortalılık sürelerini borçlananların âkit ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilir.” şeklinde hükme bağlanmıştır.
    Görüldüğü üzere, 3201 sayılı Kanun Türkiye"de çalışması bulunmayıp yurtdışında geçen sürelerini borçlananların Sosyal Sigortalar Kurumu"na müracaat etmek suretiyle borçlanabileceğini, diğer bir ifade ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında borçlanabileceğini öngörmekte iken, 3201 sayılı Kanun"un 5. maddesinde; 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun"un 79. maddesi ile eklenen ve 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile borçlanılan sürelerin, Türkiye’de sigortalılıkları yoksa 5510 sayılı Kanun"un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında (mülga 1479 sayılı Kanun kapsamında) geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edileceği şeklinde düzenleme yapılmıştır.
    Sonuç olarak, 5754 sayılı Kanun ile 3201 sayılı Kanun"da yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, mülga 3. maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanun"un 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Kanunun bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Kanuna dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Kanun"un 4/1-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, Mahkemece davacının ilk sigorta başlangıcının 20.02.1998 tarihi olduğunun tespitine karar verildiği, ancak 3201 sayılı Kanun"un 5754 ve 6552 sayılı Kanunlar ile değişik 5. maddesi uyarınca davacının sigortalılık başlangıcının 5510 sayılı Kanun’un 4/1. maddesinin hangi bendi kapsamında değerlendirileceği konusunda bir inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca Mahkemece davacının Türkiye’de sigortalılığı olup olmadığı araştırılıp davacının sigortalılık başlangıcının 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında mı yoksa 4/1-b maddesi kapsamında mı değerlendirilmesi gerektiği tespit edilerek varılacak sonuca göre hüküm kurulması gerekmektedir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, taraflar arasında 3201 sayılı Kanunun 5754 sayılı Kanun ile değişik 5. maddesinin 4. fıkrası uyarınca davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 5510 sayılı Kanunun 4/1. maddesinin hangi bendi kapsamında değerlendirileceğine dair bir uyuşmazlık bulunmadığı halde Özel Dairece uyuşmazlık konusu olmayana bir hususta araştırmaya yönelik bozma kararı verilmesinin yerinde olmadığı, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    Açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.03.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi