1. Hukuk Dairesi 2016/17162 E. , 2020/1514 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacılar, davalı ile ortak mirasbırakan babaları ...’nin maliki olduğu 241 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 2/14 payını kendi üzerinde bırakarak geriye kalan 12/14 payını dava dışı ...’ı ara malik olarak kullanmak suretiyle kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalıya temlik ettiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescil istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakanın borçlarını ödemek amacıyla taşınmazı dava dışı ..."ye sattığını, kendisinin ekonomik durumu düzelince manevi değeri olduğundan taşınmazı bedelini ödeyerek devraldığını, muvazaanın bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın temlikteki amacının mirasçılardan mal kaçırmak olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, 241 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken mirasbırakanın taşınmazdaki 2/14 payını kendi üzerinde bırakıp geriye kalan 12/14 payını 05.11.2007 tarihinde dava dışı ..."a 3.000,00 TL bedelle (keşfen saptanan 146.457,96 TL) satış suretiyle temlik ettiği, ..."nin de taşınmazı 13.05.2009 tarihinde davalı ..."a 2.800,00 TL bedelle (keşfen saptanan 169.513,74 TL) devrettiği, 1932 doğumlu mirasbırakan ..."nin 20.09.2011 tarihinde öldüğü geriye mirasçıları olarak kendisinden sonra ölen eşi ..., çocukları olan davanın tarafları ile dava dışı ..."nin kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın kızları ile arasının bozuk olduğu, davalının tek oğlu olduğu, taşınmazın ara malik adına kayıtlı olduğu dönemde davalının kullandığı, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığı, davalının alım gücünün bulunmadığı, bedeller arasında fahiş fark olduğu anlaşılmakla temlikin ara malik kullanmak suretiyle mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.03.2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-KARŞI OY-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle mirasbırakanın temlike konu pay dışında üzerinde kayıtlı başkaca taşınmazlarının bulunması ve davalının yatalak durumda olan mirasbırakana ölünceye kadar bakıp gözetmiş olması hususları dikkate alındığında, mirasbırakanın diğer mirasçılarından mal kaçırma kastı ile hareket etmediğinin anlaşılmasına göre mahkemece verilen ret kararı doğru olup, hükmün onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.