Esas No: 2019/2336
Karar No: 2021/2000
Karar Tarihi: 23.11.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2019/2336 Esas 2021/2000 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2019/2336
KARAR NO: 2021/2000
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 11/06/2019
NUMARASI: 2015/779 Esas 2019/587 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 23/11/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 14/06/2015 tarihinde ...'in sevk ve idaresindeki motosiklet ile seyir halinde iken ...'in sevk ve idaresindeki ... plakalı araca çarpmak suretiyle kazaya ve motosiklette yolcu olan müvekkilinin yaralanmasına ve malul kalmasına neden olduğunu, kazaya sebebiyet veren motosikletin zorunlu trafik sigortası ile sigortalanmadığını, davalının sorumluluğundaki rizikolar gerçekleştiğinden muaccel hale gelen tazminatı davalı yanın ödemesi gerektiğini ve tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00-TL maddi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu kazada kanunda ...'nın sorumluluğuna sebep olacak şartları sağlamadığını, müvekkil kuruma husumet yöneltilemeyeceğini, kazaya sebebiyet veren motosikletin cinsinin tespit edilerek işbu duruma göre trafik sigortası yaptırma zorunluluğu olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini, müvekkil kurumun sorumluluğu ... Yönetmeliği uyarınca yalnızca bedensel zararları kapsadığını, davacının maluliyetinin tespiti için Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınması gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle müvekkil kurumun sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu ve tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, "Davanın KISMEN KABULÜ ile, 163.988,97 TL sürekli ve geçici iş göremezlik zararının dava tarihi olan 24/07/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, Davacı tarafın diğer ve fazlaya ilişkin taleplerinin reddine," karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; lehe hükmedilen avukatlık ücretinin yanlış hesaplandığını, maluliyetin tespiti amacı ile iki farklı eğitim ve araştırma hastanesine sevk edilmiş ve nihaen İstanbul ATK tarafından %14,3 oranında sürekli iş göremezlik oranı tespiti yapıldığını, sonraki raporların da taraflara tebliği sonrasında davalı tarafın itirazda bulunmadığını, yolculuk sebebi iş nedeniyle olduğundan hatır taşımacılığı indirimi yapılmaması gerektiğini, müterafik kusur indirimi yapılmaması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kaza tarihi 14/06/2015 olduğundan 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Genel Şartlarının işbu davada uygulanması gerektiğini, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespit edilmediğini, davacının daimi maluliyet durumunun tespiti adına ATK 3. İhtisas Dairesinden sağlık raporu alınması gerektiğini, müvekkil kurumun geçici işgöremezlik tazminatında sorumluluğu olmayıp SGK'nın sorumluluğunda olduğunu, davacı kaza tarihinde 16 yaşında olduğundan geçici işgöremezlik zararının bulunmadığı gibi asgari ücretin 2.6 katı üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, maluliyet tazminatı hesaplamasında TRH-2010 tablosunun kullanılması halinde uygulanacak teknik faiz (iskonto oranı)(in 1,8 olması gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının eksik ve hatalı olduğu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK'nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 14/06/2015 günü saat 20.30 sıralarında dava dışı sürücü ... sevk ve idaresindeki ... plakalı otomobili ile seyri sırasında olay mahalli viraja geldiğinde, davacının yolcu olarak bulunduğu ve sürücü ... idaresindeki plakasız motosiklet ile çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının yaralanması nedeniyle maddi tazminat talep edildiği anlaşılmıştır. Davalı vekili husumet itirazı yönünden yapılan incelemede; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 91. maddesinde; motorlu araçların trafik sigortası yatırmalarının zorunlu olduğu, ... Yönetmeliği'nin 9. maddesinde trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için ...'na başvurulabileceği öngörülmüştür. Aynı mahiyetteki düzenleme, ... Yönetmeliği'nin 9/1-b maddesinde de yer almıştır. Bu düzenlemelere göre; trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle ...'na husumet yöneltilebilmesi için bedensel zarara yol açan aracın kaza tarihi itibariyle zorunlu sigortasının yapılmamış olması gerekmektedir. ZMSS Genel Şartları'nın A.6-ı maddesi gereğince "Motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen zararlar" teminat dışı haller arasında sayılmıştır. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3. maddesine göre, motosiklet: azami tasarım hızı 45 km/saatten ve/veya silindir kapasitesi 50 santimetreküpten fazla olan sepetli veya sepetsiz iki veya üç tekerlekli motorlu taşıtlar ve net motor gücü 15 kilovatı, net ağırlığı 400 kilogramı, yük taşımacılığında kullanılanlar için ise net ağırlığı 550 kilogramı aşmayan dört tekerlekli motorlu taşıtlardır. Aynı Kanun'un 103. maddesinde motorsuz taşıtlar ile motorlu bisiklet sürücülerinin hukuki sorumluluğunun genel hükümlere tabi bulunduğu düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeler gereği, davacının yolcu olduğu motosikletin, KTK'nın 3. maddesindeki tanıma uyan 50 cc ve üzeri motor silindir hacmine sahip motosiklet olup olmadığının saptanması, kanun kapsamında motorlu araç olmadığı sonucuna ulaşıldığı takdirde davalı ...'nın bu aracın neden olduğu zarardan sorumlu olmadığı gözetilip sonuca ulaşılması gerekmektedir. Somut olayda; trafik kazası tespit tutanağına ve diğer belgelere göre, kazaya karışan araç motosiklet olarak belirtilmiş ise de aracın cinsi tutanakta belirtilmemiş, dosyada aracın cinsini belirtir ruhsat örneği veya başkaca bir belgeye rastlanamamıştır. Sadece kaza tespit tutanağında motosikletin tescilsiz ve dava dışı sürücü ...' e ait olduğu görülmüştür. Ancak tüm bu delillerden kazaya karışan aracın trafik sigortası yaptırılması zorunlu bir araç olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece yazılan yazı cevabında;şasi nosu üzerinden yapılan sorgulamada tescilsiz olup, tescili gereken araçlardan olup olmadığının, araç uygunluk belgesi, ötv,kdv ve fatura belgeleri sunulmaması nedeniyle inceleme yapılamadığının belirtildiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece, trafik sigortası bulunmayan araç nedeniyle zararın doğduğu ve davalı ...'nın zarardan sorumlu olduğu davacı tarafça iddia edildiğine göre, aracın trafik sigortası yaptırması zorunlu araçlardan olduğunu ispat yükünün de davacı üzerinde olduğu gözetilmek suretiyle; dava dışı sürücü ...'in elinde bulunması halinde, davacı tarafa bu açıdan uygun bir süre verilip araç üzerinde uzman makine mühendisi marifetiyle inceleme yapılıp, gerektiğinde şasi nosundan yola çıkılarak il emniyet müdürlüğü tescil kaydının ve tramer kaydının araştırılmasıyla, tescil kaydı var ve trafikten çekildi ise çekilme tarihinin sorulması ve buna ilişin evrakların da istenilmesi suretiyle, araç motor silindir hacminin belirlenmesi; silindir hacminin 50 cm küpün üzerinde/trafik sigortası yapılması zorunlu araçlardan olduğunun anlaşılması halinde davalı ...'nın sorumlu olduğu gözetilerek işin esasına girilmesi gerekirken aracın niteliği konusunda araştırma yapılmadan karar verilmesi doğru olmamıştır. Davalı vekili istinaf itirazı yerindedir. Davalı vekili maluliyet raporuna ilişkin itiraz incelemesinde; Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişiye ait tedavi evrakları ve muayenesi sonucu tespit edilen tıbbi bulguları dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan yönetmelik hükümleri esas alınarak yapılması gerekmektedir. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 01.06.2015 tarihinden sonra da Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/3010 E. ve 2021/1556 K., 2021/768 E. ve 2021/2172 K., tarih, 2020/835 E. ve 2021/2735 K., 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları). Somut olayda, mahkeme tarafından hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen maluliyet raporunun kaza tarihine göre uygulanması gerken Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmediği( raporun sonuç kısmında kaza tarihinin de hatalı yazıldığı ve davalı vekilince süresinde itiraz edildiği ) anlaşıldığına göre davalı vekilinin istinaf itirazı yerindedir. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken, ATK'dan ya da başka bir Üniversite Hastanesinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümünden oluşturulacak aralarında adli tıp uzmanı da bulunan uzman doktor heyetinden, kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan "Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliği" hükümlerine uygun olarak davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı geçici iş göremezlik oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise süresi, kalıcı işgöremezlik durum ve oranının ne olduğu ve tespit edilecek maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte maluliyet raporu alınması; Tespit edilecek maluliyet oranına göre ilk( hükme esas alınan) rapor tarihi itibariyle aktüer bilirkişiden ek rapor alınması ve sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Davalı vekili geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin itiraz incelemesinde; 2918 sayılı KTK 98. maddesinde SGK'nun sorumlu olduğu tedavi giderleri açıkça sayılmış olup bu giderler kapsamında geçici iş göremezlik tazminatının bulunmadığı açıktır. Yeni Genel Şartların A.5.b maddesinde açıklanan sağlık giderleri teminatının ve bakıcı giderinden Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmesi ile aynı yönde değişiklik 2918 sayılı KTK'da yapılmadığından yukarıya aktarılan Anayasa Mahkemesi iptal kararı gereğince yeni Genel Şartların A.5.b maddesi sigorta şirketinin sorumluluğunu daraltan nitelikte olduğundan uygulanamayacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik zararının poliçe teminatı kapsamında olmadığına ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK'nın 54.maddesi özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun mal varlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda davacının kaza tarihinde 16 yaşında olup hükme esas alınan maluliyet raporuna göre davacının sürekli maluliyet oranının %14,3 olduğu, iyileşme süresinin 6 aya kadar uzayabileceği tespit edilmiştir. Hesap bilirkişisi tarafından davacı için kaza tarihinden itibaren 6 ay için geçici işgöremezlik tazminatı hesabı yapılmış, mahkemece ek (17/04/2019 tarihli)bilirkişi raporu esas alınarak davacı bakımından daimi maluliyet yanında geçici iş göremezlik tazminatına da hükmedilmiştir. davacı kaza tarihinde henüz 16 yaşında olup, gelir getiren bir işte çalıştığının iddia ve ispat edilemediği, dolayısıyla tedavi müddeti boyunca mahrum kaldığı herhangi bir kazancı olmadığından, mahkemece geçici iş göremezlik zararı bulunmadığının gözetilmemesi doğru olmamıştır. Davalı vekili tazminatın hesaplanmasında TRH2010 ve 1.8 teknik faiz uygulanması gerektiğine ilişkin itiraz incelemesinde; 6100 sayılı HMK'nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK'nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re'sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan aktüerya rapor ve ek raporun istinaf talep eden davalı tarafa HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalının süresi içerisinde rapora itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK'nın 281. maddesi çerçevesinde aktüerya raporunda ki hesaplama bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK'nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re'sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden aktüerya raporunda ki hesaplamaya ilişkin istinaf itirazı değerlendirilmeye alınmamıştır. Davacı vekili istinaf itirazlarının incelenmesinde; Davacı vekilinin hatır taşımasına ilişkin istinaf talebi bakımından ; Davalı vekili cevap dilekçesinde davacının hatır için taşındığı yönünde iddia ve savunmada bulunmuştur. Mahkemece, taşımanın hatır için olduğu değerlendirilerek tazminattan hatır indirimi yapılabilmesi için davalının bu yönde savunma getirmesi yanında taşımanın hatır için olup olmadığı, tarafların yakınlığı, varsa hatır için taşımanın kimin arzusu ve ne amaçla yapıldığı gibi olayın özel şartlarını ortaya koyması gerekmektedir. Dosya kapsamında davacı ile motosiklet sürücüsünün komşu oldukları ve birlikte eğlenmeye gezmeye gittikleri, dönüş yolunda kazanın meydana geldiği anlaşılmakla İlk Derece Mahkemesince davacının karşılıksız taşındığından hatır indirimi yapılarak karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Somut uyuşmazlıkta Mahkemece davacının motosiklet sürücüsü ile komşu oldukları ve ehliyetsiz olduğunu bildiği nazara alınarak ehliyetsiz kişinin aracına binmek müterafik kusur oluşturur. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince müterafik kusur indirimi yapılarak karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Kabule göre de davacının müterafik kusuru ve hatır taşıması nedeniyle tazminattan indirilen miktar üzerinden dava kısmen kabul edildiği halde davacı yararına eksik vekalet ücreti hesaplanması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/11/2021
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.