1. Hukuk Dairesi 2016/16536 E. , 2020/1510 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TENKİS
Taraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan annesi ...’nun ... 3. Noterliğinin 15.06.2012 tarihli 8992 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile tüm malvarlığını 2. eşinden olma çocukları olan davalılara vasiyet ettiğini, saklı payına tecavüz edildiğini ileri sürerek tenkis istemiştir.
Davalılar, ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/272 Esas sayılı dosyasında görülen ve karara bağlanan vasiyetnamenin iptali davasının aynı zamanda tenkis istemini de kapsadığını, kaldı ki davacının aile hukukundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle tenkis isteğinde bulunamayacağını belirtip davanın usulden ve esastan reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı tarafından açılan ve feragat nedeniyle reddine karar verilen ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/272 Esas sayılı vasiyetnamenin iptali davasında saklı payın ihlal edildiği iddiasının da bulunduğu, bu nedenle ekdeki davada kesin hüküm teşkil edeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, mirasbırakan ..."nun 15.06.2012 tarihli vasiyetname ile tüm malvarlığını davalılara vasiyet ettiği, ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/925 Esas, 2015/1585 Karar sayılı 23.10.2015 tarihli ilamıyla vasiyetnamenin açılmasına karar verildiği, davacının mirasbırakanın vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte ayırt etme gücünün olmadığını, vasiyetnamenin mal kaçırma amacıyla düzenlendiğini ileri sürerek vasiyetnamenin iptali istemiyle eldeki davadaki davalılar aleyhine açtığı davanın ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/272 Esas, 2015/433 Karar sayılı 12.10.2015 tarihli ilamıyla feragat nedeniyle reddine karar verildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 24.11.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. 1930 doğumlu mirasbırakanın 09.02.2015 tarihinde öldüğü geriye mirasçıları olarak ilk eşinden olma oğlu davacı ile 2. eşinden olma çocukları davalıların kaldığı sabittir.
Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. ./..
Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Mirasbırakanın TMK"nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK"nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK"nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 303. maddesinde düzenlendiği üzere maddi anlamda kesin hükümden söz edilebilmesi; diğer bir anlatımla yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğunun söylenebilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
Somut olaya gelince, ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/272 Esas, 2015/433 Karar sayılı vasiyetnamenin iptali davasının eldeki dava ile konusunun farklı olması nedeniyle eldeki davada kesin hüküm teşkil etmeyeceği açıktır.
Hal böyle olunca, davacının tenkis isteği yönünden yukarıda açıklanan ilkeler kapsamında araştırma ve incelemenin yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.