Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/6206
Karar No: 2016/8092
Karar Tarihi: 13.04.2016

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2015/6206 Esas 2016/8092 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi         2015/6206 E.  ,  2016/8092 K.

    "İçtihat Metni"



    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    YARGITAY İLAMI

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
    1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
    2- Davacı, davalı işyerinde 03/10/2006-19/02/2008­ve 01/04/2008-23/01/2003 tarihleri arasında güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, iş akdinin kendisi tarafından fazla mesai ücreti alacaklarının ödenmediği gerekçesi ile 21.01.2013 de ihtar çekerek feshedildiğini bildirerek kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
    Davalı, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne verilmiştir.
    Davacının fazla mesai sürelerinin hesaplanması konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
    Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
    İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
    4857 sayılı İş Kanununun 63 üncü maddesinde çalışma süresi haftada en çok 45 saat olarak belirtilmiştir. Ancak tarafların anlaşması ile bu normal çalışma süresinin, haftanın çalışılan günlerine günde onbir saati aşmamak koşulu ile farklı şekilde dağıtılabileceği ilkesi benimsenmiştir. Yasanın 41 inci maddesine göre fazla çalışma, kanunda yazılı koşullar çerçevesinde haftalık 45 saati aşan çalışmalar olup, 63 üncü madde hükmüne göre denkleştirme esasının uygulandığı hallerde, işçinin haftalık çalışma süresi, normal haftalık iş süresini aşmamak koşulu ile bazı haftalarda toplam 45 saati aşsa dahi bu çalışmalar fazla çalışma sayılmaz.
    Somut olayda, davacının fazla mesai ücreti tüm çalışma dönemi dikkate alınarak tanık beyanları, nöbet defterleri ve puantaj göre ortalama haftada 18 saat, günde 6 saat fazla mesai yapıldığı kabul edilerek, çalışma gün sayısı günlük fazla mesai saati ile çarpılmak suretiyle hesaplanmıştır. Öncelikle fazla mesai istisnalar hariç hafta 45 saatlik çalışma süresinden üzerinde yapılan çalışmalar için hesaplanacağından hesaplamanın günlük fazla mesai süresi bulunup, bunun dönemler itibarıyla toplam çalışma süresi ile çarpılmak suretiyle hesaplanması hatalıdır. Yapılacak iş davacının haftalık fazla çalışma süresi bulunarak bunun çalışılan hafta sayısı ile çarpılmak suretiyle hesaplama yapılmalıdır.
    Diğer bir husus dosyada dinlenen davacı tanıklarından ... ile 2010 yılına kadar birlikte çalıştıkları, diğer davacı tanığı ... ile ise ... servisinde yani 2008 yılına kadar birlikte çalıştıkları ve fazla mesai yapıldığını belirtilen davalı tanığı ...."ın ise 2009 yıllına kadar davalı işyerinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Yine dosyada bilirkişi tarafından detaylı şekilde irdelenmediği anlaşılan bazı yıllara ait bir puantaj kayıtları ve nöbet defteleri bulunmaktadır. Hal böyle iken bilirkişi tarafından tanık beyanları ve puantaj kayıtları esas alınarak 31.12.2012 tarihine kadar hesaplama yapılması hatalıdır. Yapılacak iş; önce puantaj kayıtlarının detaylı olarak dökümü yapılmak suretiyle fazla mesailer tespit edilmeli, puantaj kayıtlarının olmadığı dönemlerde ise tanıkların davalı işyerinde çalışma dönemleri ile sınırlı olmak kaydıyla tanık beyanlarına göre hesaplama yapılmalıdır. Ayrıca dosyaya sunulan bordrolarda yazılı ücretler banka kanalı ile davacıya ödenmiş ise bordrolarda yazılı miktarlar puantaj kayıtlarına göre hesapalama yapılan tarihler için ait oldukları aylarda mahsup edilmeli, tanık beyanı ile hesaplama yapılan dönemler için ise fazla mesai ücreti ödenen aylar hesaplama yapılan dönemlerden dışlanmalıdır.
    Mahkemece tüm bu hususlar gözetilmeksizin fazla mesai ücretinin hatalı şekilde hesaplanıp hüküm altına alınmış olması doğru olmayıp bozma nedenidir.
    3- Davacı işçinin ulusal bayram ve genel tatillerde çalışma karşılığı ücretlere hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
    4857 sayılı İş Kanununun 47 nci maddesinde, Kanunun kapsamındaki işyerleri bakımından, ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışma karşılığı olmaksızın o günün ücretinin ödeneceği, tatil yapılmayarak çalışıldığında ise, ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücretin ödenmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde ise, resmi ve dini bayram günleriyle yılbaşı gününün genel tatil günleri olduğu açıklanmıştır.
    Buna göre; genel tatil günleri, 1 Ocak, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos günleri ile Arife günü saat 13.00’da başlanan üçbuçuk günlük Ramazan Bayramı ve Arife günü saat 13.00’de başlayan dörtbuçuk günlük Kurban Bayramı günlerinden oluşur. Ulusal bayram günü 28 Ekim saat 13.00 ten itibaren başlayan 29 Ekim günü de devam eden birbuçuk gündür. 2429 sayılı Yasanın, 5892 sayılı Yasayla değişik 2 nci maddesi uyarınca da, 1 Mayıs genel tatil günüdür. İşçinin ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmayacağı toplu iş sözleşmesi veya iş sözleşmesiyle kararlaştırabilir
    Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan bayram ve genel tatil ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir.
    Ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bununla birlikte, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
    İmzalı ücret bordrolarından, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazi kaydının bulunması halinde, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıt taşımaması durumunda dahi, işçinin bordroda yazılı olanın dışında ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının yapıldığını yazılı delille kanıtlaması imkân dahilindedir.
    Somut olayda davacının tüm ulusal bayram ve genel tatillerde çalıştığı kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Oysa yukarıda açıklandığı üzere tanıkların çalışma süreleri davacının çalışma süresini tam olarak kapsamadığı gibi, dosyada bir kısım puantaj kayıtları da mevcuttur. Ayrıca davalı tarafından bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesi tebliğ edildikten sonra dosyaya sunuluan bir kısım bordrolarda ulusal bayram ve genel tatil ücreti tahakkuklarının bulunduğu ve bunların dikkate alınmadığı da anlaşılmaktadır. Yapılacak iş, davacının banka hesap özetleri istenerek dosyaya sunulan bordrolarda yazılı miktarların davacıya ödenip ödenmediği tespit edildikten sonra, puanataj kayıtları olan dönemler için bu kayıtlara göre, puantaj kayıtlarının olmadığı dönemlerde ise tanıkların davalı işyerinde çalışma dönemleri ile sınırlı olmak kaydıyla tanık beyanlarına göre davacının çalıştığı ulusal bayram ve genel tatil günleri bulunduktan sonra, çalışma tespit edilen döneme ait olmak koşulu ile bordrolarda yer alan tahakkular dışlanmak suretiyle hesaplama yapılmalıdır. Mahkemece ulusal bayram ve genel tatil ücreti yönünden hatalı bilirkişi raporu ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuş olması isabetli olmayıp bozma nedenidir.
    4- Taraflar arasında davalının ıslah dilekçesine karşı yaptığı zamanaşımı savunmasının dikkate alınıp alınamayacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
    Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
    4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
    5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
    Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
    Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
    Somut olayda davacı kısmi dava olarak açmış olduğu davasını 07.01.2014 tarihinde ıslah etmiş olup, ıslah dilekçesi davalıya 03.02.2014 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı 06.02.2014 tarihinde ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı savunmasında bulunmuş ve bu hususta ek rapor alınması talep edilmiştir. Mahkemece ıslah dilekçesine karşı süresinde zamanaşımı savunmasında bulunulmadığı gerekçesi ile zamanaşımı savunması kabul edilmemiş ise de yukarıda detaylı şekilde açıklandığı üzere davalı tarafından HMK 317/2. ve 319. maddeler uyarınca 2 haftalık süre içerisinde ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı definde bulunulduğundan mahkemenin bu husustaki değerlendirmesi hatalıdır. Yine kabule göre; davacının dava dilekçesi ile talep ettiği ve ıslah edilen miktarlar ile dava ve ıslah tarihleri dikkate alındığında fazla mesai ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarından bir bölümünü zamanaşımına uğradığı anlaşılmaktadır. Yapılacak iş dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilerek dava dilekçesinde talep edilen miktarlar ve ıslah tarihi dikkate alınarak zamanaşımı yönünden inceleme yaptırılmak suretiyle çıkacak sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemece bu husus gözetilmeksizin hatalı değerlendirme ile davalının ıslah dilekçesine karşı yapmış olduğu zamanaşımı savunmasının dikkate alınmamış olması hatalı olup bozma nedenidir.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının davalıya iadesine, 13/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi