Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/13355
Karar No: 2015/14032
Karar Tarihi: 07.09.2015

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/13355 Esas 2015/14032 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2015/13355 E.  ,  2015/14032 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : İş Mahkemesi

    Dava, itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı ve davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Davaya konu olayda; davalılar murisi ..."nın 12.03.2001 tarihinde vefat eden ve 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan eski eşi ..."nin ölümünden sonra 01.04.2001 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında ölüm aylığı almasına rağmen, 05.12.2001 tarihinde yaptığı ... isimli kişi ile evlenmeyi Kuruma bildirmediği, Kurumca bu durumun 2005 yılında farkedilmesi sonrasında davalılar murisi hakkında 19.12.2001-16.08.2005 tarihleri arasında ödenen aylıkların yersiz ödeme olduğu gerekçesi ile davalılardan tahsili amacıyla icra takibine geçtiği, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul edildiği ve dava dışı ..."nın yaptığı ödemenin infazda gözetilmesine karar verildiği anlaşılmakta ise de verilen kararın eksik araştırma ve yanılgılı değrlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır..
    1-Davanın yasal dayanaklarından olan; 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
    a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden.....itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa, bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır…” düzenlemesini içermektedir.
    Ayrıca belirtilmelidir ki; 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesi, sebepsiz zenginleşmede geri verme kon usuna ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde olup, zamanaşımı hükmü olarak tanımı ve yorumlanması olanaksızdır. Maddede genel hükümlere yollamada bulunulması ve Kanunun "Zamanaşımı, hakkın düşmesi ve avans" başlığını taşıyan 97"nci ve diğer maddelerinde fazla veya yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağı yönünden düzenlemeye yer verilmemiş olması, fazla ve yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağına ilişkin zamanaşımı konusunun genel hükümlerden hareketle çözümünü zorunlu kılmaktadır. Bilindiği gibi zamanaşımı defi, borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, bunu ileri süren tarafa, borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi vermektedir. Bu bağlamda Borçlar Kanununun 66"ncı maddesine göre; nedensiz mal ediniminden dolayı açılacak dava, zarar gören tarafın verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Anılan Kanunun 132"nci maddesinde, zamanaşımının işlemesine engel olan ve onu durduran sebepler sıralandığı gibi, 133"üncü maddesinde de zamanaşımını kesen olgular açıklanmıştır. Sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı bu tür davalarda öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı ise kamu kurum ve kuruluşları açısından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 16.09.1987 gün ve 1987/9-68 Esas, 1987/618 Karar numaralı ilamında da vurgulandığı gibi, o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya (istirdada) hakkı olduğunu öğrendiği tarihtir.
    Eldeki davada da, davalılar vekilinin 22.08.2013 tarihli cevap dilekçesi ile usulüne uygun şekilde zamanaşımı itirazında bulunduğu anlaşılmakta olup, bu itirazın mahkemece değerlendirilmediği, diğer taraftan dosya arasından, Kurumca 2005 yılında yapılan işlemden sonra 2012 tarihine kadar davalılar/murisi hakkında ne gibi işlemler yapıldığı, daha önceden herhangi bir takip başlatılıp başlatılmadığı hususunda yeterli araştımanın yapıldığından bahsedilmesi mümkün değildir. Aslen dosyada 2006 yılında ... İcra müdürlüğünden yapılan takibin akıbeti araştırılmamıştır.
    Mahkemece davalılar avukatının zamanaşımı defii bakımından herhangi bir irdeleme yapılmaması ve davalı Kurumca 2005 yılından sonra ne gibi işlemler yapıldığının belirlenmemesi suretiyle eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulması isabetsizdir.
    2-4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 605. maddesinin 2. fıkrasında “ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm çerçevesinde, mirasın hükmen reddi bir süreye tabi olmayıp, mirasçılar, alacaklılara karşı açacakları tespit davası ile terekenin borca batık olduğunun tespitini her zaman isteyebilecekleri gibi, mirasçılara karşı açılacak davada defi olarak da her zaman terekenin borca batık olduğu ileri sürülebilecektir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 16.04.2008 tarih, 2008/332 Esas ve 2008/336 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 605. maddesi “B.Ret; I.Ret beyanı; 1.Ret hakkı” başlığı ile düzenlenmiştir. Birinci fıkrası “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.” hükmünü içermektedir. Kayıtsız, şartsız red (hakiki red) olup, bu davada uygulama dışındadır. İkinci fıkrası “Ölümü halinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” hükmünü amirdir. Bu hüküm bir karinedir. Konumuzu veyadan önceki cümle ilgilendirmektedir. Türk Kanunu Medenisinin 545. maddesinin sadeleştirilmiş şekli aynen kaleme alınmıştır. Bir çok yargı kararlarında ve ilmi görüşlerde bu red, hükmi red olarak isimlendirilmektedir. Türk Medeni Kanunu, “hakiki redde” süre ile kayıtlı ve mirasçıların tek taraflı irade açıklamasını öngördüğü halde, söz konusu “hükmi reddin” sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması, ya da dava yolu öngörmemiştir. Öyle ki; reddin kendiliğinden oluştuğu kabul edilip, mirasın açılması ile kendiliğinden mirasçılara intikal edeceği (TMK.m.599)yönündeki kurala bir istisna getirilmiştir. Eğer mirasçı olabilecek kişi sarih irade beyanıyla, ya da Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinin ikinci cümlesinde açıklanan davranışlarla mirası kabul etmiş ise, zaten yapılabilecek bir işlem kalmamıştır. Mirası hükmen red etmiş sayılan kişi, tereke alacaklıları aleyhine husumet yönelterek bu durumun tespitini isteyebileceği gibi, bunu def’i yolu ile de ileri sürebilir.
    Somut olayda, davalılar def’i yolunu tercih etmiştir. Açılan bu davada mirasbırakanın ödemeden aciz olduğunu dile getirmiştir. İşte bu halde mirasın reddedilmiş olduğunun kabulü gerekir.
    Hal böyle olunca, mahkemece, davalılar murisi babası ..."in öldüğü tarih itibariyle mirasının borca batık olduğuna dair definin usulüne uygun olduğu anlaşılmakla mahkemece bu defiin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için davalının murisinin öldüğü tarihte malvarlığı bulunup bulunmadığı, davalıların mirasın kabulü iradesini yansıtacak olguların varlığı ile murisinin Kurumdan aylık veya gelir alıp almadığı, işyeri ve buna dayalı olarak vergi mükellefiyetinin bulunup bulunmadığı ve ölmeden önce son yaptığı işinin ne olduğu hususunda yapılacak zabıta ve diğer resmi Kurumlardan kayıtlar üzerinde inceleme ve araştırma yapılmak gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozma nedenidir.
    3-Kabule göre de, mirasçıların müteselsil sorumluluğuna göre davadışı takip borçlusunun dosyaya yaptığı ödeme kadar, diğer müteselsil borçluların borçtan kurtuldukları ve kalan kısımdan sorumlu olacakları hususunun dikkate alınmaması isabetsizdir.
    O halde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 07.09.2015gününde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi