
Esas No: 2019/16831
Karar No: 2021/4520
Karar Tarihi: 25.03.2021
Danıştay 6. Daire 2019/16831 Esas 2021/4520 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/16831
Karar No : 2021/4520
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
DAVALI YANINDA MÜDAHİL : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN ÖZETİ : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Ankara ili, Gölbaşı ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel, … ada, … parsel, … ada, … parsel, … ada, … parsel, … ada, … parsel sayılı taşınmazlar ile … Mahallesi … ada, … parsel sayılı taşınmazları kapsayan alanda parselasyon yapılmasına ilişkin Ankara Büyükşehir Belediye Encümeninin … tarih ve … sayılı kararının iptali istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ile dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, parselasyon sonucunda davalı yanında müdahil …'a tahsis edilen taşınmazın gayrimenkul değerinin düşük olmadığı, aksine anılan şahsa ait hisselerin gayrimenkul değerinin uygulama sonunda arttığı, dolayısıyla davalı yanında müdahilin alacaklısı olan davacının mağduriyetine sebebiyet verilmediği anlaşılmakla birlikte, parselasyonda koşulları bulunmadığı halde 2981 sayılı Kanunun Ek-1. maddesi uyarınca hisse çözümü yapıldığı, 6 ayrı taşınmazın sınırından geçirilen ve 6 parça olarak belirlenen düzenleme sınırının imar mevzuatına ve dağıtım tekniklerine uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İdari Dava Dairesi tarafından, parselasyon işleminin, doğrudan mülkiyet hakkına yönelik ve subjektif nitelikte bir işlem olmasından dolayı kural olarak taşınmaz maliklerince parselasyona karşı dava açılabilmesinin mümkün olduğu, uyuşmazlıkta, davacının, taşınmazların maliki olmayıp, o taşınmazların haciz alacaklısı olduğu ve alacağını tahsil etmesini engellemeye yol açan daha değersiz taşınmazların tahsis edildiği iddiasıyla bu davayı açtığı dikkate alındığında, davacının bu davayı açmakta menfaati bulunmakla birlikte, bu menfaatin taşınmaz maliki gibi mülkiyet hakkından kaynaklanan bir menfaat bağı olmayıp, iddialarıyla bağlantılı bir menfaat bağı olduğu, bu nedenle davanın alacağa bağlı haciz şerhinin bahşettiği menfaat bağına ilişkin iddialarla sınırlı bir çerçevede incelenmesi gerektiği, aksi takdirde mülkiyet hakkının kullanımı ile haciz şerhine dayalı alacaktan doğan dava açma hakkı kullanımının birbiriyle çelişeceği, nitekim parselasyon sonucunda kadastral parsele göre daha değerli imar parseli tahsis edildiği, dolayısıyla davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığı gibi aleyhine bir durumun da mevcut olmadığı anlaşıldığından, davacının dava açmaktaki menfaat bağı çerçevesinde davanın reddi gerekirken, bu husus dikkate alınmadan verilen kararda hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 4. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Dava konusu parselasyonun, taşınmazın değerinin düşürülmesi amacıyla muvazalı şekilde yapıldığı, borçlunun parselasyon öncesi hissedarı olduğu … ada, … parselin ekonomik değerinin daha yüksek olduğu, davacının bu taşınmazın satışından alacağını elde etme imkanı mevcutken, parselasyon sonucunda borçlunun hisselerinin toplandığı taşınmazın ekonomik değerinin düşük olduğu, mal kaçırma amacıyla parselasyon yapıldığı, parselasyonun hukuka aykırı olduğunun dosyada düzenlenen bilirkişi raporuyla tespit edilmesi karşısında, Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesinin sadece taşınmazın değerini esas alarak karar vermesinin hatalı olduğu ileri sürülmektedir.
SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından, savunma verilmemiştir.
Davalı yanında müdahil tarafından, temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'NUN DÜŞÜNCESİ : Davaya konu taşınmazla herhangi bir mülkiyet bağı bulunmayan, İcra Dairesince düzenlenen geçersiz bir yetki belgesine dayanarak haciz alacaklısı sıfatıyla, doğrudan mülkiyet hakkını ilgilendiren subjektif nitelikte idari işleme karşı açılan davada, davacının dava konusu işlemle arasında kişisel, güncel ve meşru menfaat bağı bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin belirtilen gerekçe ile onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dava konusu parselasyon, … ada, … parsel; … ada, … parsel; … ada, … parsel; … ada, … parsel; … ada, … parsel; … ada, … parsel sayılı taşınmazların vekaletname veren hissedarlarının talebi doğrultusunda, sadece söz konusu 6 adet taşınmazı kapsayacak şekilde yapılmış, parselasyonda taşınmazların büyüklüğü ve formu değiştirilmeden ve hak sahiplerinin hisselerinden düzenleme ortaklık payı (DOP) kesintisi yapılmadan, muvafakat veren hissedarların hisseleri 2981 sayılı Kanunun Ek-1. maddesi uyarınca çözülerek muhtelif imar parsellerinde toplanmıştır.
Bu kapsamda davalı yanında müdahil …'ın düzenlemeye dahil edilen 6 adet taşınmazda toplam 891 m2 hissesi (söz konusu taşınmazlardan davaya konu edilen eski … ada, … parsel sayılı taşınmazda 428 m2 hissesi) bulunmakta olup, dava konusu parselasyon sonucunda hisselerinin tamamı 5.421 m2 büyüklüğündeki imar planında kentsel servis alanı olan … ada, … parsel sayılı taşınmazda birleştirilmiştir.
Bunun üzerine eski … ada, … parsel sayılı taşınmazın haciz alacaklısı olan davacı tarafından bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, idari davaların idari işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı belirtildikten sonra ilk inceleme konularının belirlendiği 14. maddenin 3/c bendinde dilekçenin ehliyet yönünden inceleneceği, 15. maddenin 1/b bendinde ise bu hususta kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun "İştirak halinde tasarruf edilen mallar" başlıklı 94. maddesinde; "Bir intifa hakkı veya taksim edilmemiş bir miras veya bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf edilen bir mal hissesi haczedilirse icra dairesi, yerleşim yerleri bilinen ilgili üçüncü şahıslara keyfiyeti ihbar eder. Bu suretle borçlunun muayyen bir taşınmazdaki tasfiye sonundaki hissesi haczedilmiş olursa icra memuru haciz şerhinin taşınmazın kaydına işlenmesi için tapu sicil muhafızlığına tebligat yapar. Anonim şirketlerde paylar için pay senedi veya pay ilmühaberi çıkarılmamışsa, borçlunun şirketteki payı icra dairesi tarafından şirkete tebliğ olunarak haczedilir. Bu haczin şirket pay defterine işlenmesi zorunludur; ancak haciz, şirket pay defterine işlenmemiş olsa bile şirkete tebliğ tarihinde yapılmış sayılır. Haciz, icra dairesi tarafından tescil edilmek üzere Ticaret Siciline bildirilir. Bu durumda haczedilen payların devri, alacaklının haklarını ihlâl ettiği oranda batıldır. Haczedilen payların satışı, taşınır malların satışı usulüne tâbidir. Diğer taşınırlarda icra dairesi başkasına devre mâni tedbirleri alır.
Borçlunun reddetmediği miras veya başka bir sebeple iktisap eyleyip henüz tapuya veya gemi siciline tescil ettirmediği mülkiyet veya diğer aynı hakların borçlu namına tescili alacaklı tarafından istenebilir. Bu talep üzerine icra dairesi alacaklının bu muameleyi takip edebileceğini tapu veya gemi sicili dairesine ve icabında mahkemeye bildirir.
Borçlunun zilyed bulunduğu bir taşınmaz üzerindeki fevkalade zamanaşımı ile iktisabını istemek hakkının haczedilmesi halinde, icra dairesi zilyedliğin başkasına devrine mani olacak tedbirleri alır ve alacaklıya bir ay içinde taşınmazın borçlusu adına tescili için dava açması yetkisini verir. Mahkemenin tescil kararı ile taşınmaz bu alacaklı lehine mahcuz sayılır.
İkinci fıkra hükmü, almaya hak kazandığı veya almakta bulunduğu emekli veya yetim maaşını istifa için icap eden yoklama muamelesini yaptırmıyanlar hakkında yetkili makama bildirmek suretiyle tatbik olunur.
Alacaklının bu sebeple yapacağı kanuni masraflar ayrıca takip ve hükme hacet kalmaksızın dairece borçludan tahsil olunur." hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İptal davasının sübjektif ehliyet koşulu olan "menfaat ihlali" doktrin ve içtihatlarda dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlanmaktadır. Sözü edilen menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırları, iptal davasına konu idari işlemin niteliğine ve dava açanın hukuken korunması gereken haklarına göre idari yargı yerince belirlenmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından, davalı yanında müdahil ..'a karşı ... İcra Müdürlüğünün E:… sayılı dosyası üzerinden başlatılan kambiyo takibi kapsamında anılan şahsın eski … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki hisseleri üzerine haciz konulduğu, söz konusu taşınmazı kapsayan alanda yapılan parselasyon sonucunda haciz borçlusu …'ın taşınmazdaki hisselerinin ekonomik değeri daha düşük olan yeni … ada, … parsel sayılı taşınmaza kaydırılarak, hacizli malın satışı sonucunda davacının alacağını elde etme kabiliyetinin muvazaalı şekilde zayıflatıldığından bahisle parselasyona karşı dava açmak için davacı vekiline yetki verilmesi talebi doğrultusunda … İcra Dairesince düzenlenen … tarihli yetki belgesine dayanılarak, taşınmaz malikinin haciz alacaklısı sıfatıyla bakılmakta olan davanın açıldığı görülmektedir.
… İcra Dairesinin E:… sayılı dosyasından düzenlenen yetki belgesinde; borçlu … adına kayıtlı hacizli gayrimenkullerin Ankara Büyükşehir Belediye Encümeni tarafından başka alana kaydırılması sebebiyle bu karara karşı iptal davası açması için (alacaklı … vekili) Av. …'a yetki verildiğinin belirtildiği, ancak İcra ve İflas Kanunun 94. maddesinde sadece üç durumda icra dairesi tarafından alacaklıya "yetki belgesi" verilebileceğinin öngörüldüğü, bu durumların; borçlunun miras, mahkeme ilamı gibi çeşitli sebeplerle iktisap ettiği, ancak henüz adına tescil ettirmediği mülkiyet veya diğer ayni hakların borçlu adına tescili veya bu nedenle doğan alacağın tahsili için dava açmak üzere yetki verilmesi, borçlunun zilyedi olduğu bir taşınmazın Medeni Kanunun 713. maddesi uyarınca olağanüstü zamanaşımı yoluyla kendi adına tescilini talep etme yetkisi bulunduğu halde, alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla bu tescili yaptırmaması halinde alacaklıya borçlu adına tescili isteme konusunda yetki verilmesi ve son olarak borçluya emekli maaşı bağlanması için gerekli işlemleri yaptırmak üzere yetki verilmesi halleri ile sınırlı olduğu görülmekte olup, bu sayılanlar dışında İcra ve İflas Kanununda herhangi bir düzenleme bulunmadığından, yasa ile verilmeyen bu yetkinin yorum yoluyla genişletilmesine imkan bulunmamaktadır.
İmar mevzuatına göre parselasyon işlemi, mevcut tapu kayıtları esas alınarak arsa ve arazilerin düzenlenmesi amacıyla yapılan, doğrudan mülkiyet hakkına yönelik subjektif nitelikte bir idari işlemdir.
Bu durumda, İcra Dairesince düzenlenen yetki belgesinin hukuken bir geçerliliğinin bulunmaması karşısında, davaya konu taşınmazla herhangi bir mülkiyet bağı bulunmayan davacının, haciz alacaklısı sıfatıyla, geçersiz yetki belgesine dayanarak subjektif nitelikte bir idari işlemin iptalini istemede kişisel, güncel ve meşru bir menfaatinin bulunduğundan söz edilmesi mümkün değildir.
Bu itibarla, davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğinden, temyiz istemine konu Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile anılan kararın kaldırılarak yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesine 25/03/2021 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.