9. Hukuk Dairesi 2011/53359 E. , 2014/3460 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 05.02.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
İş hukukunda işçilik alacaklarından, İş Kanunu 2. madde uyarınca asıl işveren sıfatıyla birlikte sorumluluk ile doğrudan doğruya iş sözleşmesinin tarafı işveren sıfatıyla sorumluluk birbirinden ayrı kavramlar ve kurumlardır. Asıl işveren, iş sözleşmesinin tarafı olduğu için değil; yasanın öngördüğü kural gereğince işçilik alacaklarından ancak taşeronun sorumluluğu kadar ve işçinin asıl işveren işyerinde geçen hizmetleriyle sınırlı olarak “birlikte” sorumludur. Alt İşverenin sorumluluğu akdî, asıl işverenin sorumluluğu “kanunî” sorumluluktur. Somut olayda, dosyadaki mevcut delillere göre davacı işçinin 02.07.1999- 31.12.2003 tarihleri arasındaki çalışması taşeron işçisi olarak geçmiş olup davalı ..., bu dönem alacaklardan işveren değil, asıl işveren sıfatıyla sorumludur. Bu dönemden sonra ise işçi bizzat davalı nezdinde istihdam edildiğinden iş sözleşmesinin tarafı davalı ..."dir ve bu dönemde doğan alacaklardan doğrudan doğruya işveren sıfatıyla sorumluluk taşımaktadır. O itibarla yerel mahkemenin kararında ve hükme esas bilirkişi raporunda bu iki müessese arasındaki farkın göz ardı edilmiş olması isabetli değildir. Davada sadece Belediye"ye husumet yöneltildiğine göre, davalının; 1. asıl işveren sıfatıyla ve bu kavramın beraberinde getirdiği yasal esaslara göre sorumlu olduğu alacak tutarı, 2. işçiyi kendi nezdinde çalıştırdığı dönemden kaynaklanan işveren sıfatıyla sorumlu olduğu alacak tutarı bulunmaktadır.
Yine bir işçinin hizmetlerinin topyekun birlikte dikkate alınabilmesi için ya işçinin aynı işveren nezdindeki çalışmalarının bulunması ya da aynı işyerinde işveren değişikliğine rağmen çalışmasını sürdürmesi gerekmektedir. Dava konusu olayda işçinin “aynı işveren” nezdinde geçen iki dönem çalışmanın bulunmadığı sabittir. İşyeri devri de sözkonusu değildir. Alt işverenin, asıl işverenden iş üstlendiği hallerde o mahal alt işveren bakımından işyeridir ve ihale dönemlerine göre firmalar değiştiği halde işçinin her bir alt işveren şirket nezdinde çalışmasını sürdürmesi durumu da mevcut bulunmamaktadır. Olayda, davacının ilk dönem ve son dönem çalışmaları arasındaki seyir bakımından ne işveren ne de işyeri esasına göre birlik sözkonusudur. 02.07.1999- 31.12.2003 döneminde iş sözleşmesinin tarafı işveren; dava dışı taşeron limited şirketler, işyeri de hukuken bu işverenler bakımından işyeri olan ve davalıdan iş üstlenilen işyeridir. Alt işveren ilişkisinin sona ermesiyle, alt işverenin bu işyerini asıl işverene devrettiğinden bahsedilemeyeceği de açıktır. Bir asıl işverenden üstlenilen iş sona erdiğinde, alt işverenin o işyeriyle ilgili tescil kaydı da kapatılır ve o mahaldeki iş sona erer. Yoksa asıl işverenle alt işveren arasında bir hukukî işleme dayalı işyeri devri sözkonusu olamaz. .Uyuşmazlığa konu 02.07.1999- 31.12.2003 tarihlerinde davacının çalıştığı alt işverenler ile dosyamızda husumet yöneltilen asıl işveren arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığı da kanıtlanmış değildir.
Somut olayda davalının, bir dönem için asıl işveren sıfatıyla diğer dönemde ise doğrudan iş sözleşmesinin tarafı işveren sıfatıyla iki ayrı sorumluluğu bulunmakta olup, davacının alt işverende geçen 02.07.1999- 31.12.2003 dönemi çalışmalarının, alt işverende geçen süre ve ücret seviyesine göre ayrıca hesaplanması ve ödenmediğinin belirlenmesi halinde dosyamız davalısının, asıl işveren sıfatıyla sorumluluğuna karar verilmesi yönünden hükmün bozulması gerekeceği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun onama kararına katılmıyorum. 05.02.2014