20. Hukuk Dairesi 2016/14845 E. , 2019/3131 K.
"İçtihat Metni".....
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 06/10/2015 harç tarihli dilekçe ile; davacının....... eski 13 parsel sayılı 37.980 m² yüzölçümündeki taşınmazı tapu kaydına güvenerek değişik tarihlerde satın aldığını, 3402 sayılı Kanunun 22/2-a uygulaması sırasında 109 ada 2 parsel numarasıyla 9545,17 m² yüzölçümlü olarak tescil edildiğini, taşınmazın yüzölçümünde azalma oluştuğunu, müvekkilinin zarara uğradığını belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup şimdilik 10.000.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazineden tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Davalı Hazine; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kabulüne, 10.000 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden dava konusu eski 13 parsel sayılı taşınmazın 1950 yılında yapılan tapulama sırasında...... ve arkadaşları adına tarla vasfı ile 37980,00 m² yüzölçümü ile tespit edildiği, 04/06/1982 tarihinde hükmen aynı kişiler adına tescil edildiği, 05/11/2012 tarih .... yevmiye sayılı işlemle dava konusu taşınmazın 3/448 payına, 09/11/2012 tarih 8428 yevmiye sayılı işlemle 9/224 payına, 16/11/2012 tarih, 8637 yevmiye sayılı işlemle 27/448 payına satış ve tevhit işlemleri sonucunda sahip olduğu, taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine 17/03/2014 tarih 2740 yevmiye sayılı işlemle alanının hatalı olduğuna dair şerh işlendiği, davacının bu şerhten sonra 27/06/2014 tarihinde taşınmazın 421/448 payını daha satın alarak taşınmazın tamamının maliki haline geldiği, yörede 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/2-a maddesine göre yapılan uygulama kadastrosu sonucu dava konusu taşınmazın 109 ada 2 parsel sayısı ile 9545,17 m² yüzölçümü ile 22.10.2014 tarihinde tescil edildiği, davacının taşınmazın yüzölçümünün azalmış olması nedeni ile eldeki davayı 06/10/2015 tarihinde açtığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ""Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur"" hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
.......
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E. - 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349 E. - 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Ancak 4721 sayılı Tük Medenî Kanunun 1007. maddesi hükmüne göre, tazminata hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanı sıra, tapu sicilinin tutulması nedeniyle bir zarar doğmuş olmalıdır.
Mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen fen bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın yüzölçümünde meydana gelen azalmanın, tapulama esnasında tescil işlemi yapılırken dava konusu eski 13 sayılı parsel ile komşusu eski 3 sayılı parselin alanları toplanarak dava konusu 13 sayılı parselin alanı olarak tescil edildiği, eski 13 sayılı parselin kadastro paftası, tersimatı, alan hesabı ve zemin durumu itibari ile uyumlu iken tapulama tescili aşamasında adi bir yazım hatası yapılarak toplam alan olan 37.980,00 m²"nin tamamının 13 sayılı parselin yüzölçümü olarak tescil edildiği, adi yazım hatasının 22/2-a uygulaması neticesinde giderildiği belirtilmiştir.
Genel arazi kadastro çalışmaları sırasında tespit ve tescile tâbi tutulan çekişmeli taşınmazın, sonradan 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama ile yüzölçümü azalmış olup mahkemece, davacı yanca 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/2-a maddesine göre yapılan uygulama kadastrosuna itiraz davasının yanı sıra uygulama sonucu oluşan duruma göre komşu parsellere dava açılıp açılmadığı da araştırılmadan hüküm kurulması yerinde olmamıştır.
Ayrıca, taşınmazın tapulama tescili aşamasında adi bir yazım hatası yapılarak alanın 37.980,00 m² olarak tescil edildiği, adi yazım hatasının 22/2-a uygulaması neticesinde giderildiği anlaşılmakla davacının tazminat hakkının tapu sicilinin yanlış tutulmuş olması nedeni ile doğduğu gözetilerek, zararın doğduğu tarih (uygulama kadastrosunun kesinleştiği tarih) itibari ile zararın hesaplanması gerekmektedir.
Mahkemece mahallinde keşif yapılmış, keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporlarında taşınmaz, arazi olarak kabul edilmiştir. Dosyaya getirtilen belgelerden taşınmazın meskun alan dışında yer aldığı gibi belediye hizmetlerinden de yararlanmadığı, bulunduğu yerde 1/1000 ölçekli uygulamalı imar planı bulunmadığı, rapor ekindeki fotoğraflardan etrafının meskun olmadığı görülmekle mahkemece taşınmazın arazi niteliğinde bulunduğu kabul edilerek net gelir metoduna göre değerinin belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak, gerçek zararın, zararın doğduğu (uygulama kadastrosunun kesinleştiği) 21/08/2014 tarihi itibariyle net gelir metoduna göre hesaplanması zorunlu iken, mahkemece dava tarihi itibariyle değer belirlemesi yapan rapora itibar edilerek hüküm kurulmuştur.
Hükme esas bilirkişi raporunda dava tarihi itibariyle buğday ve bostan (kavun) münavebesi uygun görülerek buğday fiyatının tespitinde 2015 yılı itibariyle serbest piyasa ve borsa fiyatlarının ortalaması alınmıştır. Bostan fiyatının tespitinde kendilerince temin edilen 2015 yılı itibariyle..... ilçe tarım müdürlüklerinin verilerinden yararlanılmıştır. Mahkemece uygulama kadastrosunun kesinleştiği tarih olan 21/08/2014 tarihi itibariyle çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmemiş anılan veriler dikkate alınarak tazminat tespit ettirilmemiştir.
Bu durumda, tazminat istemine konu taşınmazın değerinin yöntemine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
O halde, öncelikle davacı yanca 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/2-a maddesine göre yapılan uygulama kadastrosuna itiraz davasının yanı sıra uygulama sonucu oluşan duruma göre komşu parsellere dava açıp açmadığı araştırılmalı sonrasında tazminat istemine konu taşınmazın değerlendirme tarihi olan 2014 yılına ait çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtildikten sonra konunun uzmanı bilirkişilerden yeniden oluşturulacak
......
bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, çekişmeli taşınmazın sulu-kuru olup olmadığı, yerleşim alanına uzaklığı, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılıp net gelir yöntemiyle değerlendirme tarihindeki gerçek değerinin hesaplattırılması, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerlendirme tarihine göre tespit ettirilmesi, taşınmazın zemin değeri, var ise üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri esas alınarak değerlendirme tarihi itibariyle gerçek zararının saptanması, davacı yanca açılmış uygulama kadastrosuna itiraz davasının yanı sıra komşu parsellere ilişkin açılmış dava var ise bunların eldeki davaya etkisi de değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 06/05/2019 günü oy birliği ile karar verildi.