Abaküs Yazılım
17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/9767
Karar No: 2015/10637
Karar Tarihi: 15.10.2015

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/9767 Esas 2015/10637 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2015/9767 E.  ,  2015/10637 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

    -K A R A R-

    Davacı alacaklı vekili, müvekkili ile davalı ..."in ... 10. Aile Mahkemesinin 2010/351-2011/598 sayılı ilamı ile boşandıklarını, boşanma ilamında hükmedilen tazminatın tahsili için davalı hakkında ... takibi başlatıldığını, borçlunun ortağı olduğu şirket hisselerini müvekkilinden mal kaçırmak amacıyla davalı 3.kişi annesi ... ile diğer davalı 3.kişi 30 yıllık işçisi ..."ye çok düşük bedellerle satarak devir ettiğini, borçlunun borcu karşılayacak başkaca mal varlığının bulunmadığını, bu durumun söz konusu ... dosyasından alınan aciz belgesi ile sabit olduğunu ileri sürerek muvazaalı yapılan hisse satışı işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiş, 22.11.2013 tarihli dilekçesi ile de davalılara çıplak pay olarak satılan ama nama yazılı olarak geri alınan hisse senetlerinin fiilen haczin mümkün olmadığından davasını bedele dönüştürerek davalıların tazminatla sorumlu tutulmasını istemiştir.
    Davalılar vekili davacının takibe koyduğu alacağın dolayısıyla dayanak mahkeme ilamının henüz kesinleşmediğini tasarrufun iptali davalarında kesinleşmiş bir alacağın bulunmasının zorunlu olduğunu, bu nedenle boşanma kararının kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkilince diğer davalılara satılan hisselerden daha fazlasının davalılar tarafından tekrar müvekkiline satılarak iade edildiğini, davanın açılmasından çok önce müvekkilinin dava konusu hisselerin tekrar maliki haline geldiğini, davanın görülmesinde hukuki yarar kalmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece dava konusu hisselerin dava açılmadan önce 09.05.2013 tarihinde davalı 3.kişiler tarafından tekrar davalı borçluya satılarak iade edildiği, bu hisse devrinin ortak pay defterine kayıt edildiği, davacının dava açmakta hukuki yararının kalmadığı gerekçesiyle HMK"nun 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca davacının dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı vekilince temyiz edilmiştir.
    Dava, İİK"nun 277. vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. ... ve iflas kanunun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun aciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz yada iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
    Borçlunun aciz yada iflasından önce yaptığı iptali tabi tasarrufların üç grup altında ve İİK"nin 278, 279 ve 280 maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanunun, iptale tabi bazı tasarruflar için gelen bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır. İİK.m.281, bu yasal nedenle de davacı tarafından İİK"nin 278, 279 ve 280 maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir. (Y.H.G.K. 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı) Denilebilir; borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları alacaklılardan mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastiyle yapılan tasarruflardır.
    Davacının alacağının 25.05.2011 tarihli boşanma ilamına dayalı olduğu; borçlu hakkındaki ... takibinin kesinleştiği, 22.07.2013 tarihli kati aciz belgesinin sunulduğu, keza 10.09.2012 tarihli haciz tutanağının da geçici aciz belgesi niteliğinde bulunduğu, iptali istenilen 01.08.2012., 16.08.2012 ve 27.07.2012 tarihli tasarrufların takip konusu borçtan sonra yapıldığı ve davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece dava konusu hisselerin tekrardan borçluya satıldığı ve ortaklar pay defterine borçlu adına kayıt edildiği davacının dava açmakta hukuki yaranın kalmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
    Somut olayda davalı borçlu, dava dışı şirketlerde sahibi olduğu payları 27.07.2012 tarihinde çalışanı ..."ye 01.08.2012 ve 16.08.2012 tarihlerinde annesi ..."e satarak devir etmiş, bu sebeple borçluya ait şirket merkezinde 10.09.2012 tarihinde hisse haczi yapılamamıştır. Dava konusu hisselerin eldeki davanın açılmasından önce borçlu tarafından 09.05.2013 tarihinde geri alındığı, davacının alacağını bu hisselerden tahsil edebileceği ileri sürülmüş ise de şirket merkezinde 14.11.2013 tarihinde yapılan hacizde borçluya ait bu hisseler üzerine ortaklar pay defterine yazılmak suretiyle haciz şerhi konulduğu ancak kaydi olarak haczedilen bu hisselerin fiili olarak haczinin yapılamadığı anlaşılmıştır. Gerçekten de borçlu ..."in dava dışı... A.Ş. ve...A.Ş."nde bulunan çıplak payları annesi ve çalışanına devir ettiği bu hisselerin nama yazılı hale getirildikten sonra tekrar borçluya satıldığı, iptali talep edilen tasarrufların çıplak payın devri niteliğinde tasarrufun iptaline ilişkin olduğu, çıplak payları muvazaalı şekilde devir alan davalı 3.kişilerin takip borçlusu davalı ..."ye iade ettikleri malın ise, fiilen haczi mümkün olmayan nama yazılı senetler olduğu dosya kapsamı ile sabittir.
    Anonim şirketlerdeki çıplak pay, senede bağlanmamış olan pay sahipliğini ifade eder, çıplak payın haczi İİK"nun 94. maddesi hükmü çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Bu hükme göre ... müdürünün hacze karar vermesi ve bu kararı şirkete ve ticaret siciline haciz yazıları ile bildirmesi yeterlidir. Bu halde yeni Anonim Şirket paylarının hisse senedine bağlı olmadığı halde, payların fiilen haczedilme zorunluluğu bulunmadığından, haciz yazısı ile haczedilmesi mümkün olduğundan alacaklının takip hukuku bakımdan avantajlı konumda olduğu açıktır. Anonim şirketlerdeki pay sahipliği haklarının senede bağlandığı hallerde ise hisse senetlerinin fiilen haczi gerekir.
    Somut olayda, 10.09.2012 tarihinde, hisse haczinin pay defterine işlenmesi amacıyla şirket merkezine gidilerek muhafaza işlemi ... edilmek istenmiş ancak, haczedilmesine karar verilen borçluya ait hisselerin o tarihten önce 3.kişilere devredildiği anlaşılmıştır. Kısaca, haciz kararı verildiği tarihte ve söz konusu hisselerin takip borçlusundan 3.kişilere devredildiği tarihlerde, haczin ve devrin konusu, anonim şirketlerdeki çıplak paylardır. Bu paylar için hisse
    senetleri basılmamıştır. İlmühaber çıkarıldığına dair hiçbir belge de sunulamamıştır. Dolayısıyla haciz kararının verildiği tarihte çıplak pay niteliğinde olan şirket hisseleri, haciz tarihinden önce muvazaalı olarak devredilmemiş olsaydı, çıplak payın haczine ilişkin İİK"nun 94/1 maddesi hükmüne göre kolaylıkla haczedilebilecek ve alacaklı alacağını bu yolla tahsil edebilecek iken çıplak paylar nama yazılı hale getirilip borçlu tarafından geri alınmak suretiyle alacağın tahsili imkansız hali getirilmiştir. Öyle ki bu dönüşümden sonra borçluya ait anonim şirket pay sahipliğini salt bir haciz yazısı ile haczettirebilme imkanı tamamen ortadan kaldırılmış, onu temsil eden nama yazılı hisse senetlerinin ... memuru vasıtasıyla fiilen el koydurularak haczedilmesi zorunluluğu doğmuştur. Devirden sonra 14.11.2013 tarihinde yapılan hacizde ise nama yazılı hale getirilen paylara ait hisse senetleri bulunamadığından fiilen haczi mümkün olmamış, ortaklar pay defterine haciz şerhi işlenmesi ile yetinilmiştir. Ancak bu kaydi haciz, alacağın tahsiline imkan sağlamamaktadır.
    Bu halde artık anonim şirket paylarının borçlu tarafından geri alındığı, davacının dava açmakta hukuki yaranını bulunmadığı ileri sürülemeyeceği gibi davalı 3.kişiler, tasarrufların konusu olan malı bir başka kişiye (4.kişiye) devreden konumunda olduklarından İİK"nun 283/2 maddesi uyarınca tazminatla sorumlu tutulmaları gerekir. Zira davalı 3.kişiler her ne kadar pay sahipliği haklarını (anonim şirket paylarını) borçluya iade etmiş iseler de, iyiniyetli 4.kişiye devredilmiş gibi sorumlu tutulmaları gerekir. Hisse senetleri 4.kişiye devredilmiş olsaydı hangi sebeple sorumlu tutulacak idi iseler, somut olayda da aynen o sebep mevcuttur.
    Bu durumda, mahkemece davacının davasını İİK"nun 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüştürdüğü gözetilerek davacının kati aciz belgesindeki alacağı ile sınırlı olarak, davalı 3.kişilerin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden oldukları da dikkate alınarak, davalı 3.kişiler ... ile ..."nün hisse senetlerinin devir tarihindeki değeri tutarında tazminatla sorumlu tutulmaları gerekirken aksi düşüncelerle davacının hukuki yararının bulunmadığından bahisle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar vrelimesi bozmayı gerektirmiştir.
    Kabule göre de; dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi halinde AAÜT"nin 7. maddesi uyarınca davacı aleyhine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 15.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi