
Esas No: 2018/3063
Karar No: 2020/2888
Karar Tarihi: 26.02.2020
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2018/3063 Esas 2020/2888 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, kendisine ait ... ... mevkii 687 parsel sayılı taşınmazdaki hissesinin satışı için davalıya 28.2.1978 tarihli vekaletname ile satış yetkisi verdiğini, davalının taşınmazı 07.07.1987 tarihinde satmasına rağmen bu satış hakkında bilgi ve hesap vermediğini, 26.11.2007 tarihinde tapuya gittiğinde satışı öğrendiğini bildirerek şimdilik 14.000,00 TL arsa satış bedelinin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca ödediği vergiler karşılığı olan 1.000,00 TL ile 5.000,00 TL manevi tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 21.11.2013 tarihli celsede, şimdilik ödediği vergi borçlarına ilişkin talebi olmadığını ve ileride dava açma hakkını saklı tuttuğunu beyan etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının satış bedeline ilişkin talebinin kabulü ile; 400,00-TL’nin satış tarihi olan 7 Temmuz 1987 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, davacının ödediği vergilere karşılık talep ettiği bedel yönünden bu talebinin atiye bırakılmış olması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, vekalet sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine ilişkin verilen ilk karar, davacının temyizi üzerine Dairemizin 18.10.2012 tarih 2011/19921 Esas 2012/164 Karar sayılı ilamı ile; zamanaşımı süresinin davacının satışı öğrendiği 26.11.2007 tarihi itibariyle başladığı gözetilerek işin esasına girilmek suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında 19.11.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle davacı, talebini 80.000,00 TL olarak ıslah ettiğini ifade etmiş mahkemece, davacının satış bedeline ilişkin talebinin kabulü ile; 80.000-TL’nin dava tarihi olan 02.04.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalının temyizi üzerine Dairemizin 16.03.2015 tarih 2014/17323 Esas 2015/18357 Karar sayılı ilamı ile; davaya konu taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedelinin belirlenip, belirlenen bu bedelin satış tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde dava tarihindeki rayiç bedel üzerinden davanın kabulüne dair hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuş mahkemece, bozmaya uyularak davacının satış bedeline ilişkin talebinin kabulü ile; 400,00-TL’nin satış tarihi olan 7 Temmuz 1987 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Her ne kadar davacı bozma sonrası mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davasını ıslah ederek talebini 80.000,00 TL ye çıkartmış ise de, HUMK’nun 83. maddesi ve 4.2.1948 tarih 10/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmayıp Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun son olarak 06/05/2016 tarih 2015/1 Esas ve 2016/1 sayılı kararında da bozma sonrası ıslah yapılamayacağı ve 1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediği belirtilerek ilke olarak bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kesinleşmiştir. Bu nedenle davacının ıslahtan önceki talebi dikkate alınarak vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir.
Mahkemece, dava kısmen kabul edilmiş; maddi tazminat talebi yönünden 400,00 TL’ye hükmedilmiş, manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş ve davalılar vekili lehine hüküm fıkrasının 7. bendinde manevi tazminat yönünden maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir. Ancak, karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 10/4. maddesinde yer alan “Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda, manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.” şeklindeki düzenlemeye göre, davacının maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğu ve maddi tazminat talebinin kısmen kabul,manevi tazminat talebinin de reddine karar verildiği gözetilerek davalılar yararına maddi ve manevi tazminatın reddi bakımından ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirdi. Mahkemece, kendilerini bu davada vekil ile temsil ettiren davalılar yararına reddedilen maddi tazminat miktarı olan 14.600,00-TL üzerinden AAÜT 13. maddesine göre vekalet ücretine hükmedilmesi ve yargılama giderlerinin de taraflar arasında kabul ve red oranı dikkate alınarak paylaştırılması gerekirken, bu hususlar gözden kaçırılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte belirtilen nedenle davacının tüm, davalıların ikinci bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte belirtilen nedenle hükmün 4. ve 5. fıkrası karar yerinden çıkartılarak, 4.fıkrası yerine “Alınması gerekli 27,32 TL nisbi karar ve ilam harcından ,peşin yatırılan 270 TL ve 1.025,00 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 1.267,68 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, davacı tarafından yatırılan 27,32 TL karar ve ilam harcının ve 15,60 TL başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” cümlesinin yazılmasına, hüküm fıkrasının 5. bendinin hükümden çıkartılarak yerine “Davacı tarafça yapılan tebligat gideri 128 TL, keşif ve bilirkişi rapor masrafları 660,80 TL olmak üzere toplam 788,80 TL’nin davanın kabul edilen kısmına göre oranlanan 15,78 TL"sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,” cümlesinin yazılmasına, gerekçeli kararın hüküm fıkrasına 9. paragraf eklenerek “Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan reddedilen maddi tazminat bedeli üzerinden AAÜT uyarınca 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,” ibaresinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 18,50 TL. kalan harcın davacıdan alınmasına, peşin alınan 35,90 TL harcın davalılara iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu davalılar yönünden kapalı, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu davacı yönünden açık olmak üzere, 26/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi