5. Ceza Dairesi 2018/13493 E. , 2021/3171 K.
"İçtihat Metni"İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Zincirleme olarak icbar suretiyle irtikap
...
...
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekilinin 22/11/2018 tarihli dilekçesinin içeriği itibarıyla temyiz mahiyetinde olmayıp, kamu davasına katılma talebi niteliğinde olduğu gözetilerek sanığın temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılan incelemede;
Hükümden sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Kanun"un 106/3. maddesi hükmüne aykırı olarak infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına karar verilmesi ve TCK"nin 53. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal Kararı doğrultusunda uygulanmasının infaz sırasında nazara alınması mümkün bulunmuş, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
5237 sayılı TCK"nin 52/1. maddesi uyarınca temel adli para cezasının alt sınırı 5 gün olup hüküm fıkrasında alt sınırdan uzaklaşmayı gerektirir yasal bir sebebin bulunmadığı belirtildiği halde yazılı şekilde uygulama yapılmak suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Bingöl Sulh Ceza Mahkemesinin 04/06/2012 tarihli ve 2012/28 Esas, 2012/437 sayılı Kararının kesinleşme tarihinin 11/06/2012 olduğu, incelenen suçun ise anılan kararın kesinleşmesinden önce en son 28/02/2012 tarihinde işlendiği gözetilmeden hükmün açıklanması için ihbarda bulunulmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK"un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasında yer alan “Sanık hakkında Bingöl Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen 04.06.2012 tarih ve 2012/28 Esas, 2012/437 Karar sayılı ilamı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın öngörülen 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasıtlı yeni bir suç işlediği görüldüğünden kararın kesinleşmesine müteakip karardan bir suretin gereği için bu mahkemeye gönderilmesine” şeklindeki kısmın hüküm fıkrasından tamamen çıkartılması, adli para cezasına yönelik yapılan belirleme ile artırım ve indirime ilişkin “500 gün”, “625 gün”, “520 gün” ve “10.400,00 TL” şeklindeki ibarelerin mahkemenin hapis cezasını alt sınırdan doğru şekilde tayini ve TCK"nin 52/1. maddesi hükmü de gözetilerek sırasıyla “5 gün”, “6 gün”, “5 gün” ve “100,00 TL” biçiminde değiştirilmesi suretiyle eleştirilen hususlar dışında sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA 28/06/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif Üye)
KARŞI OY
Oluşa, dosya kapsamına ve mevcut delillere nazaran, suç tarihinde tapu müdürü olarak görev yapan sanığın, müşteki ...’ın 01/11/2011 tarihinde taşınmazlarına ilişkin tapu kayıtlarını talep etmesi üzerine makbuz kesmesi halinde 700 TL tutarında ödeme yapması gerektiğini söylediği, müştekinin bu paranın fazla olduğunu belirtmesi üzerine 300 TL’ye anlaştıkları ve bu miktarı elden verince sanığın akşam mesai haricinde tapu kayıtlarını çıkartarak müştekiye verdiği, müştekinin bu kez 28/02/2012 tarihinde yine tapu kayıtlarını istemek için yanına gittiğinde sanığın telefon numarasını yazdığı bir kağıdı müştekiye vererek mesai sonrası gelmesini istediği, müştekinin sanığın yeniden para isteyeceğini anlayarak durumu kolluk görevlilerine ihbar ettiği, seri numaraları alınan paralarla müdür ile görüşmeye gittiğinde, bu defa 650 TL para istediği, 400 TL’ye anlaştıkları, parayı vermesini ve tapu kayıtlarını almasını müteakiben de sanığın suçüstü yakalandığı anlaşılmıştır.
Dosyada mevcut 10/09/2012 günlü kurum yazısına göre sanığın para ile teması, para tahsil yetkisi bulunmamaktadır. Bu itibarla eylemi zimmet suçunu oluşturmayacaktır.
Yine, her ne kadar ilk olayda müştekiye bunun masrafı olduğunu belirterek parayı istemiş ise de istediği paranın daha fazla olması, anlaşma ile 300 TL’ye indirilmesi, müştekinin de paranın yasal olmadığını düşündüğü için makbuz istemesi, keza ikinci olayda da sanığın yine kendisinden yasadışı para isteyeceğini anladığı için kolluğa müracaat ettiğini ifade etmesi karşısında ikna suretiyle irtikap suçunun unsurları da gerçekleşmemiştir.
Ancak, 10/09/2012 günlü yazı içeriğinden de anlaşıldığı gibi müracaat üzerine sanığın, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün döner sermaye saymanlığı ücreti ile 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun (4) sayılı tarifesinde belirtilen harç makbuzunun ibrazı mukabilinde karşılanarak, döner sermaye ücretinin Ziraat Bankasına, harcın ise Vergi Dairesine yatırılmasını sağladıktan sonra kayıtları vermesi gerekirken, bu gereği yerine getirmeden menfaat karşılığında kayıtları vererek yapmaması gereken işi yaparak rüşvet alma ve rüşvet almaya teşebbüs suçlarını işlediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla eylemlerinin suç tarihinde de zincirleme olarak rüşvet alma suçu niteliğinde olduğu kanaatiyle, eylemleri TCK’nin 257/3. maddesi kapsamında değerlendiren sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.
Muhalif Üye ...
Yzl. İşl. Md.
...