Esas No: 2019/1658
Karar No: 2021/1387
Karar Tarihi: 24.11.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2019/1658 Esas 2021/1387 Karar Sayılı İlamı
T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ...
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
....
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
.....
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/07/2019
NUMARASI .....
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/12/2021
Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; kefalet sözleşmesinin şekil koşullarına aykırı olduğunu, kefil olunan miktar kefalet tarihi ve kefalet türünün müvekkilleri tarafından doldurulmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; takip konusu borcun dayanağı olan üç sözleşmede de davalıların kefaletinin şekil koşullarına uygun olmadığı, davalıların icra takibine itirazlarının haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalıların 3 ayrı genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğunu, kefaletteki şekil şartlarının varlığının temel sebebinin irade sakatlıklarını engellemek olduğunu, mevcut sözleşmelerin belirli aralıklarla imzalandığını, davalıların kefalet iradesinin bulunduğunu, irade sakatlığından söz edilemeyeceğinden salt şekil noksanlığı ile kefalet sözleşmesinin geçersiz kılınmasının müvekkilini hak kaybına uğratacağını, kefalette şekil şartının sonradan ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı bulunduğunu, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, kredi sözleşmesi nedeniyle müvekkilinin alacağı bulunduğunu, maktu vekalet ücreti yerine nispi vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK'nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarı, Ankara 28. İcra Müdürlüğünün ....sayılı takip dosyası, yargılama aşamasında grafolog bilirkişiden alınan 20/11/2018 tarihli bilirkişi raporu, ticaret sicil gazeteleri, ... yazı cevabı dosya içerisinde yer almaktadır.
Ankara 28. İcra Müdürlüğünün .... sayılı takip dosya incelendiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 502.304,03 TL alacağın tahsili talebi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlu ... 14/07/2016 tarihinde tebliğ edildiği, diğer davalı borçluya bila tebliğ olduğu, davalı borçluların 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde 20/07/2016 tarihinde icra takibinde yer alan borca ve ferilerine itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı/vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 28/07/2016 tarihinde açıldığı görülmüştür.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunduğunu, alacağın tahsili talebi ile başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise sözleşmede kefalete ilişkin şekil koşullarına aykırılık bulunduğunu, kefalet limiti, kefalet tarihi ve kefalet türü kısmındaki yazıların eli ürünü olmadığını savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda kefaletin yasanın aradığı şekil koşullarına uygun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile, 08/05/2013, 08/05/2013, 29/05/2014 tarihli genel kredi sözleşmelerinde kefalet limiti, kefalet tarihi ve kefalet türüne ilişkin yazıların davalı ... eli ürünü olmadığı, anılan sözleşmelerde el yazısı ile yazılı kısımların davalı ... eli ürün olmadığı tespit edilmiştir.
Taraflar arasında davacı banka ile dava dışı ... İnş. ... Ltd. Şti. arasında 08/05/2013 tarihli 10.500,00 TL limitli, 08/05/2013 tarihli 200.000,00 TL limitli, 29/05/2014 tarihli 550.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, davalıların kefalet sözleşmelerinde müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının yer aldığı, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı tarafından kredi hesabının kat edildiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, dava konusu icra takibine dayanak genel kredi sözleşmelerinde yer alan davalılar kefaletinin geçerli olup olmadığı, TBK'nun 583 vd. Maddelerinde yer alan şekil koşullarına aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazı incelendiğinde, icra takip dayanağı 29/05/2014, 08/05/2013 ve 08/05/2013 tarihli genel kredi sözleşmelerinin müşterek borçlu ve müteselsil kefil/kefiller başlıklı sayfasında davalıların ayrı ayrı isimleri yazılmak suretiyle 29/05/2014 tarihli sözleşmede 700.000,00 TL, 08/05/2013 tarihli 10.500,00 TL limitli sözleşmede 15.000,00 TL, ve 08/05/2013 tarihli 200.000,00 TL limitli sözleşmede 230.000,00 TL limit ile kefalet imzalarının yer aldığı görülmüştür. Davalı yan yargılama aşamasında kefalet imzalarının kendilerine ait olduğunu, ancak davalı ... yönünden kefalet limiti, kefalet türü ve kefalet tarihinde yer alan yazıların anılan davalı eli ürünü olmadığı, davalı ... yönünden ise imza dışındaki tüm yazıların anılan davalı eli ürünü olmadığını savunmuştur.
Kefalet sözleşme tarihlerinde yürürlükte bulunan TBK'nun 583/1.maddesi uyarınca kefilin sorumlu olacağı azami miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefil olunması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi kefaletin geçerlilik koşuludur.
Yargılama aşamasında alınan, denetime ve hüküm kurmaya elverişli grafolog bilirkişi raporu ile sözleşmelerde kefalet limiti, kefalet türü ve kefalet tarihi yazılarının davalı ... eli ürünü olmadığı, sözleşmelerde el yazılı olan kısımlarda yer alan yazıların tümünün davalı ... eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davalıların icra takip dayanağı genel kredi sözleşmesinde yer alan kefaletlerinin TBK'nun 583 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına aykırı bulunduğu, kefaletin geçersiz olduğu, davacının kefil sıfatıyla davalılara başvuramayacağı gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan, davacı vekili şekil koşullarına aykırılığın ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu yönünde istinaf itirazı ileri sürmüş ise de, davalılar takip dayanağı genel kredi sözleşmelerinde asıl borçlu değil, kefil konumundadır. Kefaletin şekil şartının düzenlendiği TBK'nun 583/1.maddesi emredici hüküm niteliğindedir. Burada anılan hükme aykırılığın kamu düzenine aykırılık oluşturup oluşturmayacağı, yargılamanın her aşamasında hakim tarafından re'sen gözetilip gözetilmeyeceği, davalı tarafından yargılamanın her aşamasında ileri sürülüp sürülemeyeceği, şekil koşullarına aykırılığın ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmadığının tartışılması gerekecektir.
İsviçre Federal Mahkeme kararlarında istikrarla belirtildiği üzere şekil noksanı ile sözleşmenin butlanını ileri süren taraf hakkını kötüye kullanmış olmaz. Butlanı ileri süren tarafın böyle bir ithamdan kurtulabilmesi, sözleşmeyi yerine getirmeden kaçınmada korunmaya değer bir menfaati bulunduğunu ispata bağlı değildir. Aksine somut olayda butlanı ileri sürme hakkının kullanılmasını dürüstlük kaidelerine açıkça aykırı bir hale koyan durumların varlığını butlanın ileri sürülmesine kabul etmeyen diğer tarafın ispatlaması gerekir. Hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek için şekil noksanı ile sakatlanmış bir muamalenin muteberliğine taraflardan birinin itirazda bulunması yeterli değildir; ayrıca özel durumlar sebebi ile onun itirazının dürüstlük kaidelerine açıkça aykırı görünmesi gerekir (Medeni Hukukun Genel Teorisi ve Şahıslar Hukuku ile ilgili İsviçre Federal Mahkeme Kararları 1961-1965, Aytekin Ataay).
Hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı da her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirilmedir. Somut olayda davalı kefil, işbu davada genel kredi sözleşmesindeki kefaletin geçersiz olduğunu savunmuştur. Davacı banka vekili ise, davalının kefaletin geçersiz olduğu yönündeki iddiasını ileri sürmesinin TMK'nun 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olduğunu öne sürmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere şekil noksanlığını sonradan ileri sürmek davalı yönünden hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemez. Meğer ki davacı banka dürüstlük kaidelerine aykırılığı açıkça ortaya koyan bir halin varlığını ileri sürüp ispatlamasın. Davacı banka ilk derece yargılaması sırasında sunmuş olduğu delillerle davalı kefilin şekil şartı yokluğunu bilerek davacının kredi kullandırma iradesini sakatlamak kastı ile şekil noksanlığını yarattığını ispatlayamamıştır. Tarafların kredi ilişkisindeki duruma göre (kredi kullandırıp kullandırmama tamamen bankanın inisiyatifindedir) güçlü konumda olan ve basiretli davranma yükümlülüğünde olan davacı banka, davalının kefaletinin kanundaki düzenleme çerçevesinde şekil şartlarına uygun olarak alınması gerektiğini ve buna aykırı düzenlenen kefaletin geçerli olmayacağını bilecek durumdadır.
TBK'nun 583. maddesindeki şekil/geçerlilik şartına rağmen azami limitin, kefalet tarihinin ve türünün davacının eli ürün olması şartına gerek görmeden kredi kullandıran davacı banka daha sonra şekil şartı eksikliğinin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu açıkça ortaya koymalıdır. Aksi takdirde kanunun aradığı şekil şartının hiç bir önemi kalmayacaktır. Dosyadaki bilgilere göre kredinin açılmasının salt davalı kefilin kefaletinin güçlülüğünden kaynaklandığı, anılan kefalet taahhütü olmaması halinde kredinin açılamayacağı ve kredinin kullanıldırılmasının salt kefilin davranışları ile uyandırdığı kefalete dayalı bulunduğu ispatlanamamıştır Bu durumda davalı kefilin şekil noksanlığını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılmak vasfında olduğu davacı bankaca açıkça ortaya konulamadığından kefalet geçersiz olup, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazlarına itibar edilmemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda deliller toplanmış, davalılar hakkında açılan davanın esastan reddine karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri gözetilerek nispi vekalet ücretine hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalılar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay'da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/11/2021
.....
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.