17. Hukuk Dairesi 2019/3494 E. , 2020/3184 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının trafik sigortacısı olduğu araç ile müvekkilinin sevk ve idaresindeki motosikletin çarpışması neticesinde, müvekkilinin yaralandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın davalı sigortadan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 196.320,77 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; Davanın kabulü ile 196.320,77 TL maddi tazminatın dava tarihinden (25/06/2015) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere davalı ... Sigorta (Eski Ünvanı Euro Sigorta) A.Ş"den tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosya içerisinde bulunan 28/01/2016 tarihli ATK’dan alınan kusur raporunda, iki ihtimale göre değerlendirme yapılarak, birinci ihtimalde davacı ..."in şerit ihlali yaptığının kabulü halinde davacı sürücü ..."in %100 oranında kusurlu, sürücü ..."in ise kusursuz olduğu, ikinci ihtimalde ..."in şerit ihlali yaptığının kabulü halinde davacı ..."in %25 oranında ..."in ise %75 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, Mahkemece olayın oluşu, ceza dosyasında dinlenen tanık beyanları ve ceza dosyasında yapılan keşif neticesinde ibraz edilen bilirkişi raporu da dikkate alınarak ATK Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen rapordaki ikinci ihtimalin olayın oluşuna uygun olduğu anlaşılarak, bu ihtimale göre tespit edilen kusur oranı benimsenmiştir.
Kilis 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/409 Esas- 2016/504 Karar sayılı dosyasında, kaza tespit tutanağına göre, kazanın oluşumunda katılanın asli kusurlu olduğunun, diğer sürücü sanığın ise kusursuz olduğunun tespit edildiği, olay sonrasında katılanın ve bilgi sahiplerinin alınan beyanlarından ve elde edilen diğer delillerden oluşan yeni delillerin birlikte değerlendirilerek tüm dosya kapsamı üzerinden yeniden kusur tespiti yapılması amacıyla bilirkişi görevlendirildiği, bilirkişi tarafından düzenlenen rapora göre kazada sanığın asli kusurlu olduğunun, diğer sürücü katılanın ise tali kusurlu olduğunun tespit edildiği, müştekinin kazadan dolayı sanıktan şikayetçi olduğu, Sanık ..."in katılan ..."e yönelik taksirle yaralama suçunu işlediğinden bahisle TCK"nın 89/1. maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de, Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 06/05/2016 tarihli raporun sonuç kısmının 1 numaralı bendi gereğince sanığın söz konusu olayda kusurunun bulunmadığı kanaatine varılmakla müsnet suçtan CMK"nın 223/2-c maddesi gereğince beraatine karar verilerek hüküm kurulmuştur. Kilis 3. Asliye Ceza Mahkemesinin kararı temyiz aşamasında olup kesinleşmemiştir.
Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesine etkisi, TBK"nın 74. maddesinde düzenlenmiş olup Hukuk Hâkimi Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır. TBK"nın 74.maddesinde “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir" Bu açık hüküm karşısında, Ceza Mahkemesince
verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak Ceza Mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun Hukuk Mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Y.H.G.K. 11.10.1989 gün ve E.1989/11-373, K.472 sayılı ilamı). Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından Ceza Hâkiminin Hukuk Hâkiminden çok daha elverişli konumda bulunmasıdır. O halde bir Ceza Mahkemesinin uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki Hukuk Mahkemesinde de kesin delil oluşturacağı açıktır (Hukuk Genel Kurulu - 2008/4-564 E, 2008/536 K.).
Bu nedenle; öncelikle Kilis 3. Asliye Ceza Mahkemesinin kararının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek ondan sonra hüküm verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 04/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.