22. Hukuk Dairesi 2015/4585 E. , 2015/9121 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı ve davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş ve davacı avukatı tarafından duruşma talep edilmiş ise de; duruşma gününün taraflara tebliği için davetiyeye yapıştırılacak posta pulu bulunmadığından duruşma isteğinin reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; davalı tarafından yapılan . İcra Müdürlüğü 2007/50 esas sayılı dosyasındaki icra takibine süresinde itiraz edilmediğini, bu takibe konu edilen miktarda borçlu olmadığının tespiti ile icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili davalı şirketin alacağını diğer davalı ..."e temlik ettiğini, dava tarihi itibariyle şirketten talepte bulunmasının mümkün olmayacağını, . İş Mahkemesinin 2007/103 esas sayılı dosyasında da aynı konuda dava açıldığını ve feregat sebebiyle kesinleştiğini, kesin hükmün oluştuğunu belirterek davanın ‘reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davacının talebi yargılamanın iadesi olarak değerlendirilerek, dosyanın bu konuda daha önce karar veren mahkemeye gönderilmesine dair verilen kararın Dairemiz"deki temyiz incelmesinde; davacının dava dilekçesinde hiçbir şekilde yeniden yargılama talebinin bulunmamasına rağmen mahkemece niteleme yapılarak davayı yeniden yargılama davası olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğu, tarafların iddia ve savunmaları ile kesinleşen dava (. İş Mahkemesinin 2007/103 esas sayılı) dosyası birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak kesin hüküm bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de ulaşılan sonu isabetsiz olmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 303. maddesi ile;
(1)“Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
(2)Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder.
./..
- 2 -
(3)Kesin hüküm, tarafların külli halefleri hakkında da geçerlidir.
(4)Bir dava dolayısıyla ortaya çıkan kesin hüküm, o hükmün kesinleşmesinden sonra dava konusu şeyin mülkiyetini tarafların birisinden devralan yahut dava konusu şey üzerinde sınırlı bir ayni hak veya fer’î zilyetlik kazanan kişiler hakkında da geçerlidir. Ancak, Türk Medenî Kanununun iyiniyetle mal edinmeye ait hükümleri saklıdır.
(5)Müteselsil borçlulardan biri veya birkaçı ile alacaklı arasında yahut müteselsil alacaklılardan biri veya birkaçı ile borçlu arasında oluşan kesin hüküm, diğerleri hakkında geçerli değildir.” şeklindeki düzelmeyele kesin hükümün şartları ve sonuçları açıklanmıştır.
Somut olayda davalı ... şirketi, işçi işveren ilişkisiden doğduğunu iddia ettiği alacağı için davacı hakkında 05.01.2007 tarihinde ilamsız icra takibine geçtiği ve davacının da . İş Mahkemesinin 2007/103 esas sayılı dosyasında bu takibe karşı menfi tespit davası açtığı anlaşılmaktadır. Davalı şirket ile dava dışı şirketi arasında noterde yapılan 31.05.2007 tarihli sulh ve ibra sözleşmesinden tarafların bir kısım anlaşmazlıklar ve açılan dava ve icra takiplerden feregat etmeleri konusunda anlaştıkları bu anlaşma kapsamında davalı şirkete 400.000 Euro ödemenin taaahüt edildiği, bu tutarının 325.000 Euro"sunun da sözleşmeden itibaren on gün için ödeneceğinin hükme bağlandığı görülmektedir. Davacı bu tutarın ödendiğini ileri sürmüş davalı aksine beyanda bulunmamıştır. Bu sözleşmenin 5(vii) maddesine göre davalı şirketin davacı hakkında başalttığı. İcra Müdürlüğünün 2007/50 sayılı dosyasındaki icra takibinden, 5/(ix) maddesine göre davacının da bu icra takibine karşı açtığı menfi tespit davasından feregat etmeleri gerektiği belirtilmiştir. Davacı İstanbul 6. İş Mahkemesi 2007/103 esas sayılı dosyada verdiği dilekçesinde alacaklının icra takibinden vazgeçtiğinden menfi tespit davasından feragat ettiğini belirttiği, alacaklı sıfatı olan davalı şirket ise icra dosyasından fergat edildiğinden feregat beyanını kabul ettiklerini yazılı olarak beyan etmesi üzerine davanın feregat sebebiyle reddine karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Ancak davalı şirket alacaklı sıfatı ile takip ettiği icra takibinden feregat etmediği gibi bu alacağını diğer davalı ...’e temlik etmiş ve takibe devam edilmiştir. Davacıda takibe devam edilmesi sebebiyle iş bu davayı açmıştır.
Kesin hükümden söz edilebilmesi için her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Somut olayda davacı feragat ettiği davada borcu olmadığını ileri sürerek mentı tespit davası açmış iken, iş bu davada sulh ibra sözleşmesi kapsamında kendi yükümlülüğünü yerine getirdiği halde davalının bu sözleşmeden doğan karşı yükümlülüğünü yerine getirmemesini dava konusu etmesi karşısında artık her iki davanın sebebinin aynı olduğundan bahsedilemeyeceğinde kesin hüküm sebebiyle davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozma sebebidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.