7. Hukuk Dairesi 2015/1012 E. , 2016/8025 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı, davalı işyerinde kat görevlisi olarak çalışmakta iken davalı tarafından gönderilen ihtarname ile iş akdinin askıya alındığının kendisine bildirildiğini ancak kendisinin bunu kabul etmediğini, kendisinin de davalıya gönderdiği ihtarname ile yasal haklarının ödenmesini talep ettiğini, davalı işverenin ihtarname gereğini yerine getirmemiş olması nedeniyle iş akdini feshetmiş olduğunun kabulünün gerektiğini belirterek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti ve hafta tatili ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacının sezonluk işçi olarak çalıştığını ve iş akdinin sezon sonunda askıya alındığını ve yeni sezonda işe başlatılacağının ve bu nedenle sezon başlangıcı olan 1 Nisan-15 Nisan tarihleri arasında başvuru yapılması gerektiği bildiriminin yapıldığını ancak davacının işe gelmemesi nedeniyle iş akdinini haklı nedenle feshettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iş sözleşmesinin davacı tarafından işçilik alacakları ödenmemesinden haklı nedenle feshedildiği kabul edilerek davacının ihbar tazminatı talebi reddedilmiş, sair talepleri ise kabul edilmiştir.
Davacının hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 21.03.2007 tarih ve 2007/8-161 E., 2007/155 K. sayılı kararı ile de belirtildiği üzere adil yargılanma ve dinlenilme hakkının bir gereği olarak hakim, taraflara duruşmalarda hazır bulunmak, iddia ve savunmalarını bildirmek için imkan vermeli, tarafları usulüne uygun bir biçimde duruşmaya davet etmelidir. Fakat tarafların kendilerine tanınan bu imkana rağmen, duruşmaya gelmek zorunluluğu yoktur. Hukuk davalarında duruşmaya gelmemenin müeyyidesi, dava dosyasının işlemden kaldırılması veya yargılamanın gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilmesidir.
Dava ile ilgili olan kişilerin davaya ilişkin bir işlemi öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin muhataba bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın çıkarıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal dinlenme ve savunma hakkı kısıtlanmış olur.
AİHM"ye göre de iç hukuktaki duruşmada hazır bulunma hakkını kullanıp kullanmamaya karar verecek olan davanın bir tarafına, duruşmaya katılma imkanı verecek şekilde duruşmanın bildirilmemesi, silahlarda eşitlik ve çekişmeli yargılama ilkelerini özünden yoksun bırakır.
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir..
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/ bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
Burada üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise, yargılama makamlarının işlemlerinin çelişkili bulunmaması gerekmektedir. Yani mahkemece, adaletin görünür kılınmasını sağlayacak usul ve esaslara uyulurken, taraflarda farklı anlamlandırılabilecek işlemlerden kaçınılması gerekmektedir. Örneğin, taraflara tebliğ edilen davetiyelerde kesin süre verilmesine rağmen kesin süre sona ermeden karar verilmesi gibi...
Somut olayda, davacı iddiasını ispatlamak için, 4 tanık bildirmiştir. Mahkemece davacının 2 tanığı dinlendikten sonra dosya bilirkişiye gönderilmiş ve davacının dinlenen tanıklarının 2011 ve 2012 yılı çalışma şartlarını bilmeleri nedeniyle yalnızca bu yıllar için davacının fazla çalışma ve hafta tatili alacakları bilirkişi tarafından hesaplanmıştır. Davacı vekili dosya bilirkişiden döndükten sonra hesaplama yapılmayan 2008, 2009 ve 2010 yıllarındaki çalışmaların ispatlanması için dinlenmeyen diğer tanıklarının dinlenilmesini talep etmiş ancak bu talebi mahkemece 10.09.2014 tarihli duruşma ara kararı ile reddedilmiş ve davacının 2011 ve 2012 yılları için fazla çalışma ve hafta tatili hesaplaması yapan bilirkişi raporu doğrultusunda bu alacakların kalemlerinin kabulüne karar verilmiştir. Davacının tanık listesindeki dinlenmeyen tanıkları dinlenmeksizin hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek bazı iddialarını ispat etme imkanı sunulmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 12.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.