21. Hukuk Dairesi 2012/12504 E. , 2013/2628 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen Kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar ve davalılardan ... Elek.İnş.Taahhüt Tic.Ve San.Ltd.Şti. vekilleri tarafından temyiz edilmesi, davacılar vekilince duruşmalı temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, iş kazası sonucu ölen işçinin mirasçlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalılar ... A.Ş, ... ve ... aleyhine açılan davaların kusurları olmadığı gerekçesi ile reddine karar verilirken diğer davalı ... Elk.İnş.Taah.Tic. Ve San.Ltd.Şti aleyhine açılan maddi tazminat davalarının kabulüne manevi tazminat davalarının ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle asıl işveren-alt işveren kavramlarının açıklanmasında fayda bulunmaktadır.
4857 sayılı Kanun"un 2.maddesine göre bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir.
İş Kanunu"nun 2.maddesinin 7.fıkrasına göre bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
5510 sayılı Kanun"un 12/6.maddesi ile de asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu tutulmuştur.
4857 sayılı Kanun"un 2/7.maddesi ile işçilerin İş Kanunu"ndan, sözleşmeden ve toplu iş sözleşmesinden doğan hakları, 5510 sayılı Kanun"un 12/6.maddesi ile de Kurumun alacakları ve işçinin sosyal güvenlik hakkı daha geniş koruma-güvence altına alınmak istenmiştir. Aksi halde, 4857 veya 5510 sayılı Kanun"dan kaynaklanan yükümlülüklerinden kaçmak isteyen işverenlerin işin bölüm veya eklentilerini muvazaalı bir biçimde başka kişilere vermek suretiyle yükümlülüklerinden kaçması mümkün olurdu.
Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu "müteselsil sorumluluktur". Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu"nun 2.maddesinin 6.fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler.
Öte yandan asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması; bu sözleşmenin tarafı olmayan işçi veya mirasçıları da bağlamaz.
Alt işverenden söz edebilmek ve asıl işvereni, aracının borçlarından sorumlu tutabilmek için bir takım zorunlu unsurlar bulunmaktadır.
a) İşyerinde işçi çalıştıran bir asıl işveren bulunmalıdır. Sigortalı çalıştırmayan “işveren” sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.
b) Bir başka işveren, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde iş almalı ve sigortalı çalıştırmalıdır.
c) İşverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Bu kişinin diğer bir takım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi bulunmamaktadır.
d) İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte olmamalıdır, aksi halde iş alan kimse aracı değil, bağımsız işveren niteliğinde bulunacaktır.
e) İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.
f) Alt işverenin aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi yada yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, alt işverenden söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.05.1995 gün ve 1995/9-273-548 sayılı kararı da aynı yöndedir.)
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, İnegöl organize sanayi bölgesinde kurulu bulunan davalı ... A.Ş"ye ait dokuma tesislerinin genişleme alanı içinde bulunan yüksek gerilim hattının deplasesinin gerektiği, davalı ... A.Ş ile ... arasında yapılan bir protokol ile bu deplase işinin ..."ın kontrolörlüğünde bir başka mütahit firmaya yaptırılmasının kararlaştırıldığı, bu protokol kapsamında da davalı ... A.Ş"nin bir sözleşme ile işin diğer davalı ... Elk.İnş.Taah.Tic.Ve San.Ltd.Şti"ye verdiği, ölen sigortalının davalı ... Elk.İnş.Taah.Tic.Ve San.Ltd.Şti"nin işçisi olduğu ve kazalının bu deplase işi sırasında elektrik akımına kapılarak vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, mahkemece davalı ... bakımından meydana gelen iş kazasında kusurunun bulunmadığı gerekçesi ile aleyhine açılan davaların reddine karar verilmişse de yukarıda açıklandığı üzere davaya konu kaza öncesinde davalı ... A.Ş ile ... arasında yapılan protokol kapsamında ..."ın yapılacak deplase işinde kontrolörlük görevinin bulunmasına göre davalı ..."ın kusur durumunun hükme esas alınan 02.08.2010 tarihli kusur raporunda ilgili protokol kapsamında irdelenmemesi, ayrıca yüksek gerilim hatlarının deplasesi işinin esasında davalı ..."ın asli işi olup bu işin diğer davalı ... Elk.İnş.Taah.Tic.Ve San.Ltd.Şti"ne yaptırılmasının da asıl işin devri niteliğinde olmasına göre davalı ..."ın diğer davalı ... Elk.İnş.Taah.Tic.Ve San.Ltd.Şti."ni kusurundan sorumlu olacağı hususlarının göz ardı edilmesi doğru olmamıştır.
Yapılacak iş, öncelikle davalı ..."ın davaya konu yüksek gerilim hatlarının deplasesi işinde diğer davalı ... A.Ş ile yaptığı protokol kapsamında kontrolörlük görevinin de olduğu hususu gözetilerek konusunda uzman bilirkişi heyetine olayı yeniden inceletmek, çıkacak neticeye göre de özellikle davalı ..."ın asıl işveren olduğu hususu ile diğer tüm delilleri bir arada değerlendirerek yeniden bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik araştırma ve hatalı değerlendirme ile sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacılar ve davalı... Elk.İnş.Taah.Tic.Ve San.Ltd.Şti. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 18/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.