Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/169
Karar No: 2019/2322
Karar Tarihi: 15.04.2019

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2019/169 Esas 2019/2322 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2019/169 E.  ,  2019/2322 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 03/04/2015 gününde verilen dilekçe ile hakaret nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne dair verilen 14/04/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile katılma yolu ile davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının 44,40 TL"sinin davacıya, 136,62 TL"sinin de davalılara yükletilmesine, peşin alınan harçların bundan mahsubuna 15/04/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

    (M)


    KARŞI OY YAZISI

    Muhalefet şerhinde davacı ... tarafından açılan davada, davalıların söyledikleri sözlerden dolayı tazminat ödemeye mahkûm edilmiş olmalarının, davalıların ifade özgürlüğü ile davacının kişilik (şeref ve itibar) haklarının korunması arasında makul bir dengenin gözetilip gözetilmediği hususlarına değinerek Sayın Çoğunluk görüşüne neden katılmadığımı açıklamaya çalışacağım.
    A-İfade Özgürlüğü Yönünden Değerlendirme
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ( AIHM ) ve Anayasa Mahkemesine ( AYM ) göre ifade özgürlüğü, demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan olup, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil incitici, şok edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü, yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (AİHM: ......, B.No: 5493/72, 7/12/1976, par.49; Von Hannover/Almanya (No:2 ), B.No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012, par.101 ); (AYM: ......, B.No: 2014/4548, 5/12/2017, par.18;...... (3), B.No: 2015/1220, 18/7/2018, par.28).
    Öte yandan; Anayasa"nın 17. maddesi gereğince, bireyin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek de yargı mercilerinin görevleri arasındadır. Mahkemeler, Anayasa"nın 17. maddesi gereğince kişilik haklarını korurken aynı zamanda Anayasa"nın 26. maddesi gereğince ifade özgürlüğünün gerçek ve etkili bir biçimde korunmasını sağlama yükümlülüğü sebebiyle yarışan haklar arasında adil bir denge kurmak zorundadır. Bu denge kurulurken Anayasa’nın 13. maddesi kapsamında hakkın özüne dokunulmamalı, demokratik toplum düzeninin gerekleri ve sınırlama amacı ile aracı arasındaki ölçü gözetilmelidir (AYM; ......, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, par.43). Bu anlamda, mahkemenin dayandığı gerekçelerin, ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ve “ölçülülük” ilkelerine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı bakımından denetlenmesi gerekir. Mahkeme, düşüncelerin açıklanması ve yayılmasına yönelik olarak tazminata karar verirken düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanılmasından kaynaklanan yarardan çok daha ağır basan, korunması gereken bir yararın varlığını somut olgulara dayanarak göstermelidir (AYM;......, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, par.114).
    Somut olayda, davacının, davalıların annesi olduğu, taraflar arasında ortak murislerinden kalan taşınmazların paylaşımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle meydana gelen tartışmada davalıların davacıya hitaben “Senden anne olmaz ...... belanı versin, seni süründüreceğiz.”şeklinde (ceza yargılamasındaki mahkûmiyete esas sübûta göre) sözler söylemek suretiyle hakaret ve tehdit ettiklerinden bahisle kesin nitelikte adli para cezası ile cezalandırıldıkları, eldeki davanın ise buna istinaden açıldığı anlaşılmaktadır.
    Dava konusu ifadelerin kişilik haklarına saldırı teşkil etmeyecek beddua niteliğinde ve mirasın paylaşılmasına ilişkin anlaşmazlığın verdiği kızgınlıkla söylenmiş yakışıksız, icapsız ve tarafların akrabalık durumları göz önüne alındığında rahatsız edici sözler olduğu açıktır.
    Ancak, somut olayın özellikleri ile birlikte tarafların akrabalık durumları, sözlerin söylendiği ortam göz önüne alındığında korkutma ve aşağılama kastından çok miras paylaşımına ve aralarındaki anlaşmazlığın sürdürülmesine yönelik sözler olduğu anlaşıldığından ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir.
    B-TBK’nın 74. Maddesi Yönünden Değerlendirme
    Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 74. maddesi uyarınca hukuk hâkimi; zarar verenin kusurunun olup olmadığı ve ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hususlarında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle ve ayrıca ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla bağlı değildir. Aynı hükümde ayrıca, kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin ceza mahkemesi kararlarının da hukuk hâkimini bağlamayacağını öngörülmektedir.
    İlk derece mahkemesi; davalıların, tehdit ve hakaret suçlarından ...... 2. Sulh Ceza Mahkemesince yargılanıp kesin nitelikte adli para cezasına mahkûm edildiklerinden bahisle söz konusu eylemler nedeniyle davalılar aleyhine manevi tazminata hükmetmiştir.
    İfade özgürlüğünün niteliği gereği, ceza yargılamasında eylemin suç olduğu kabul edilse dahi görmekte olduğu somut davada hukuk hâkimi, bağımsız olarak davaya konu edilen sözleri değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Aksi takdirde ceza yargılamasında varılan sonucun benimsenmesi hâlinde ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasındaki adil dengeyi sağlama konusunda hukuk hâkiminin hiçbir inisiyatifi kalmayacaktır.
    Nitekim doktrinde, TBK’nın 74. maddesinin haksız fiil unsurlarından yalnızca kusurdan söz etmesinin diğer unsurlar bakımından hukuk hâkiminin ceza hâkiminin kararlarıyla bağlı olduğu sonucuna varılamayacağı, maddede sadece kusur unsurundan söz edilmesinin örnek niteliğinde olduğu, hukuk hâkiminin ceza mahkemesinin mahkûmiyet ve beraat kararları ile bağlı olmaksızın haksız fiilin tüm unsurlarını yeniden inceleyebileceği, ancak hukuk hâkiminin ceza mahkemesinin kararından ayrılmak istediğinde bunun gerekçelerini göstermek zorunda olduğu benimsenen görüşler de mevcuttur (......, Borçlar Hukuku, 9. Baskı, İstanbul, 2006, s.792).
    Ayrıca şu hususu belirtmek gerekir ki kanun koyucu, esasen ceza ve hukuk yargılaması sonucu verilen kararların bağlayıcılığı üzerine çok keskin bir çizgi çizmemiştir. Hukuk hâkiminin ceza yargılamasında verilen kesin nitelikteki sonuçla bağlı olmasının esas amacı hukuki güvenlik ilkesinin bir gereğidir. Aynı eyleme aynı hukuk düzeni içerisinde iki farklı sonuç bağlanması hukuk güvenliğini zedeler. Ancak hukuk ve ceza yargılamalarının ulaşmak istedikleri sonuç aynı olmadığı gibi iki yargı kolunun vardığı sonuçları, verdikleri kararların konuları ve tarafları aynı olmadığı için aynı etkiyi doğurması düşünülemez. Gerçekten ceza yargılamasının amacı suçun işlenip işlenmediğini, işlenmiş ise verilecek cezanın belirlenmesini ceza hukukunun kendi prensipleri içerisinde yürütülmesini gerekli kılar. Hâlbuki tazminat hukuku özelinde hukuk yargılaması farklı değerlendirmelerle sonuca ulaşır. Hukuk yargılamasında hukuka aykırı eylem belirlenir. Bu eylemin zarara neden olup olmadığı, olmuş ise davalının kusurunun bulunup bulunmadığı ya da kusura bakılmaksızın sorumlu olup olmadığı, zarar ile kusur arasında uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığı değerlendirilerek sonuca ulaşılır. Dolayısıyla hukuk ve ceza yargılamalarının aynı ilkelere tabi tutarak aynı sonuca ulaşmaları beklenmemelidir.
    TBK’nın 74. maddesi esasında hukuk hâkiminin bağımsızlığı prensibini ortaya koymaktadır. Buna göre hukuk hâkimi kararını verirken bağımsızdır ve ceza yargılaması sonucundan serbest hareket etmelidir. Bu prensip hâkimin takdir yetkisinin sonucu olup sınırsız da değildir. Gerçekten maddi hakikate ulaşmayı prensip edinen ceza yargılamasında, olayın sübutuna ilişkin varılan kanaat ile suçun işlendiği yönündeki kesinleşmiş kanı, hukuk hâkimini kesin delil veya kesin hüküm nedeniyle bağlayacaktır. Bunun aksini kabul etmek hukuka güveni zedeler.
    Diğer yandan belirtmeliyim ki; somut olayda söylenen sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında kalmasına rağmen TBK’nın 74. maddesinin zorunlu sonucu olarak, ceza mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının, hukuk hâkimini bağlayacağı prensibi ile verilen tazminata ilişkin kararlar aleyhine bireysel başvuru yoluyla AYM veya AİHM"e taşınması hâlinde, ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılabilecek ve bu durum yeniden yargılama sebebi sayılabilecektir. Çünkü Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrası uyarınca temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), TBK’nın ilgili hükmünden üstün nitelikte bir norm olarak karşımıza çıkmaktadır. Anılan Anayasa hükmü uyarınca AYM ve AİHM’nin temel hak ve özgürlüklere ilişkin yorum ve uygulamaları tüm yargı mercilerini bağlayıcı niteliktedir. Bu durumda hukuk hâkimi tarafından TBK"nın 74. maddesi gereğince kesinleşmiş ceza mahkûmiyeti nedeniyle zorunlu olarak karar verildiği artık savunulamaz. Şu hâlde hukuk hâkimi, esasen ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını tespit ettiği bir olayda, ceza mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının bağlayıcılığını esas alarak tazminata hükmettiğinde, ifade özgürlüğünü değerlendirme dışı bırakmak suretiyle hukuka aykırı davranmış olacaktır.
    Sonuç itibarıyla, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek sözler nedeniyle davacı lehine manevi tazminata hükmedilmemesi gerekirken, ceza mahkemesinin kesin nitelikteki mahkûmiyet kararının hukuk hâkimini bağlayacağı ve eylemlerin suç teşkil ettiği gerekçesiyle davalılar aleyhine manevi tazminata hükmedilmesi ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı niteliktedir. Davacının kişilik haklarının haksız saldırıya uğradığı yönündeki Sayın Çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. Saygılarımla.15/04/2019







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi