1. Hukuk Dairesi 2016/16672 E. , 2020/1455 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar bir kısım davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup mahkemece davacılar ..., ..., ..., ... ve ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davacılar yönünden ise muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve 6100 sayılı HMK. nun 186. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hâkimin; HMK"nun 297. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada söz konusu HMK"nun 294/4. maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HMK" nun 298/2 maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK" nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
./..
Somut olayda; kısa kararın 1. bendinde; "Davacılar ...,...,... ve ... tarafından davalı aleyhine açılan davanın feragat nedeniyle redlerine" hükmedilmesine karşın; gerekçeli kararın hüküm kısmının 1.bendinde; “Asıl dosyanın davacılarından ...,...,...,... ve birleşen dosyanın davacısı ... tarafından davalı aleyhine açılan davanın feragat nedeniyle redlerine " şeklinde hüküm kurulması suretiyle değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa kararla çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Hâl böyle olunca, tefhim edilen ve duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasındaki aykırılık diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olacağından 10.04.1992 tarih 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilerek yeniden karar oluşturmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
Asıl ve birleştirilen davada bir kısım davacılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine, 02.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.