Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/4788
Karar No: 2020/5271
Karar Tarihi: 22.09.2020

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/4788 Esas 2020/5271 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Mahkeme, tapu iptali ve tescil ile satış vaadi sözleşmesinin iptali davasında verilen kararın Yargıtayca bozulduğunu ve karar düzeltme isteminin yasal dayanağı olmadığını belirtiyor. Ayrıca, ceza mahkemesince verilen mahkumiyet kararının bağlayıcı olduğunu, müsadere kararı verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerektiğini ve hukuki sebepten yoksun tescilin yolsuz tescil olduğunu vurguluyor. Satış vaadi sözleşmelerinin, tefecilik suçu işleyen sanıkların yakınları ve tanıdıkları sıfatıyla imzalayıp imzalamadıklarının da mahkemece değerlendirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Kararda, Türk Borçlar Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu'na atıfta bulunuluyor.
14. Hukuk Dairesi         2019/4788 E.  ,  2020/5271 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, birleştirilen davada satış vaadi sözleşmesinin iptali davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 13/02/2019 gün ve 2016/4149 Esas, 2019/1240 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı- davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
    _ K A R A R _
    Mahkemece verilen karar, Dairemizce yasal ve hukuki dayanakları gösterilmek suretiyle bozulmuş olup, karar düzeltme istemi HUMK"nun 440. maddesindeki nedenlerden hiçbirisine dayanmamaktadır. Bu nedenle yerinde olmayan istemin reddi gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HUMK"nun 440. maddesinde gösterilen nedenlerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE, aynı yasanın 442/son ve 4421 sayılı Kanunun 2 ve 4/b-1 maddeleri delaletiyle takdiren 450,00TL para cezası ile bakiye 20,80TL karar düzeltme ret harcının düzeltme isteyenden tahsiline, 22/09/2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.Başkan
    KARŞI OY
    Dosya içerisinde yer alan ve Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleşen Bodrum 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/460 Esas, 2016/255 Karar sayılı ilamında, sanıklar ...ve ..."ın, (başka sanıklarlar birlikte) bu dosyanın tarafı olan ..."in vekili olarak hareket eden katılan ..."e yüksek faizle borç vermek suretiyle tefecilik suçunu işledikleri kabul edilerek, sanıkların mahkumiyetlerine karar verilmiştir. Mahkemece daha önce verilen beraat kararı, Yargıtay Yüksek 5. Ceza Dairesinin 09/07/2015 tarih, 2014/9092 Esas, 2015/13645 Karar sayılı kararıyla bozulmuş, bozma ilamında, "(... yüksek miktardaki paraların elden ödendiğine dair sanıkların savunmaları, birbirine yakın tarihlerde ..."ın yakını ve tanıdığı kişiler adına gerçekleştirilen satış vaadi sözleşmeleri" şeklinde gerekçeye yer verilmiştir. Yani, adı geçen sanıkların tefecilik suçunu işledikleri, ancak yakını ve tanıdıklarına satış vaadi sözleşmesi yaptırmak suretiyle ile bu işten elde ettikleri menfaati aktardıkları kabul edilmiştir. Yüksek 5. Ceza Dairesinin bozma kararının gerekçesi, ilk derece mahkemesinin de gerekçesini oluşturmuştur.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 74/1. maddesine göre hukuk mahkemesi hakimi, ceza mahkemesi tarafından verilen beraat kararı ile bağlı olmamakla birlikte, ceza mahkemesi tarafından verilen mahkumiyet kararı ile bağlıdır. Yüksek Yargıtay"ın yerleşik ve istikrarlı içtihatları bu yöndedir. Keza; HMK"nun 204/1. maddesine göre de, "İlamlar ile düzenleme şeklindeki noter senetleri, sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayılırlar." Dolayısıyla, ceza mahkemesince verilen mahkumiyet kararı, görülmekte olan davanın hakimi için, gerek hüküm fıkrası, gerekse gerekçesi yönünden bağlayıcıdır. Bu nedenle, görülmekte olan iş bu dosyanın davacı ve karşı davalılarının ceza davasında sanık olmadıklarına bakılmaksızın, bu taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin, yukarıda isimleri açıklanan ve haklarında mahkumiyet kararı verilen sanıkların "yakını ve tanıdıkları" sıfatıyla bu satış vaadi sözleşmelerini imzalayıp imzalamadıklarının mahkemece değerlendirilmesi gerekir.
    5237 sayılı TCK.nun 55/1. maddesi; "Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilir. Bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir." 55/3. maddesi ise, "Bu madde kapsamına giren eşyanın müsadere edilebilmesi için, eşyayı sonradan iktisap eden kişinin 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun iyiniyetin korunmasına ilişkin hükümlerinden yararlanamıyor olması gerekir." şeklindeki düzenlemeyi içermektedir. İlk derece mahkemesince yapılacak inceleme sonunda iptali talep edilen satış vaadi sözleşmelerinin, mahkumiyetine karar verilen sanıkların "yakını ve tanıdıkları" sıfatıyla imzalandığının kabul edilmesi halinde, davacı ve karşı davalıların bu sözleşmeden elde ettikleri menfaat, TCK."nun yukarıda açıklanan 55/1. maddesi anlamında "suçun işlenmesi ile elde edilen menfaat" niteliğini kazanacaktır.
    HMK"nun 33. maddesine göre hukuki niteleme, hakime verilmiş bir görevdir. Türk Medeni Kanununun 1024/2. maddesi, "Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur." hükmünü içermektedir. Yine TMK"nun 2/2. maddesi, "Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." hükmünü içermekte olup, yukarıda açıklandığı gibi, görülmekte olan davanın davacıları ve karşı davalılarının, söz konusu menfaatleri (mahkumiyetine karar verilen sanıklarla birlikte) "yakını ve tanıdıkları" sıfatıyla suçtan elde ettiklerinin anlaşılması halinde ise, hukuki sebepten yoksun tescil, yolsuz tescil olacaktır.
    Bununla birlikte; davacı 06/02/2014 tarihli oturumda, satış bedelinin bir kısmını elden, bir kısmını ise banka havalesi ile ödediğini beyan etmiş olup, davacının bu beyanı, Satış Vaadi Sözleşmesinde yer alan "satış bedelinin def"aten ödendiği" ibaresinin gerçeği yansıtmadığını ortaya koymaktadır. HMK"nun 188/1. maddesine göre "Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez." Bu durumda, satış bedelinin ödenmediğini ispat külfeti artık davalıya değil, ödendiğini ispat külfeti davacıya aittir; dolayısıyla, bozma ilamında belirtildiği gibi, davalıdan, Satış Vaadi Sözleşmesinde belirtilen bedeli almadığını, aynı nitelikte bir belge ile ispat etmesi istenmemelidir.
    Bu nedenle, ilk derece mahkemesinin, davacı-karşı davalı ... vekili tarafından açılan davanın reddine yönelik olarak verdiği karar, -gerekçesi farklı olmakla birlikte- sonuç itibariyle doğru olup, kararın bu kısmının onanması gerektiği kanaatindeyiz.
    Davalı- karşı davacı ... vekili tarafından açılan dava ise, ilk derece mahkemesince, "satış vaadi sözleşmesinin 13/02/2007 tarihinde imzalandığı, tefecilik ve suç işleme amacıyla örgüt kurmak ve kurulan örgüte üye olmak suçlarından Bodrum 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/115 Esas sırasına kayıtlı ceza davası açıldığı, şikayet tarihinin 2008 yılı öncesi olduğu, şikayet tarihi itibariyle korku unsurunun kalktığı kabul edilerek.." şeklindeki gerekçeyle hak düşürücü süre yönünden red edilmiştir. Ancak ceza davasının müştekisi ve katılanı bu davanın davacısı ... değil, ... adına vekaleten hareket eden .... Kaldı ki; bu kişiye karşı gerçekleştirilen tefecilik fiili suç olduğu için haksız eylem niteliğindedir. HMK"nun 33. maddesine göre, tarafların iddia ve savunmalarının hukuki nitelemesini yapmak, hakime verilmiş bir görevdir. TBK"nun 49/1. maddesi, "Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür." şeklindedir. Yukarıda da değinildiği gibi, ..."in bu sözleşmeyi cebir ve tehdit altında imzaladığı, davalının da, tefecilik suçundan mahkumiyetlerine karar verilen sanıkların "yakını ve tanıdıkları" sıfatıyla bu sözleşmeden menfaat elde ettiğinin kabul edilmesi halinde davacı, TBK"nun 49. maddesinde tanımlanan, "hukuka aykırı bir fiilden zarar gören" dir. Bu taktirde uygulanması gereken zamanaşımı süresi, 818 sayılı BK."nunun 31. maddesinde öngörülen süre değil, 53. maddesinde öngörülen olağan veya olağanüstü zamanaşımı süresidir. Bu husus dikkate alınarak, ilk derece mahkemesince işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi hatalı olup, kararın bozulması gerekir.
    Bu nedenle; davalı-karşı davacı ... vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile, davacı-karşı davalı ... tarafından açılan davanın reddine dair ilk derece mahkemesi kararının onanması, davalı-karşı davacı ... tarafından açılan davanın reddine dair ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerektiği kanaatiyle, sayın çoğunluğun karar düzeltme talebinin reddi yönündeki görüşüne katılmıyoruz.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi