6. Ceza Dairesi 2015/1931 E. , 2018/2093 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. Madde İle Görevli)
SUÇLAR : Yağma, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, suç örgütüne yardım etmek, üye olmak, meskun mahalde ateş etmek ve 6136 sayılı Yasaya muhalefet, mala zarar verme, dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet, Beraat
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
I-)Sanıklar ... ve ... hakkında suç örgütüne yardım etmek suçundan, sanık ... hakkında suç örgütüne üye olmak, meskun mahalde ateş etmek ve 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçlarından, sanık ... hakkında mala zarar verme ve dolandırıcılık suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemelerinde;
Sanık ... hakkında; meskun mahalde ateş etmek suçundan eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 170/1-c maddesine uyan suçun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre, aynı Kanun"un 66/1-e, 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık sürenin, 6136 sayılı Kanunun 13/1, 765 sayılı TCK"nın 102/4, 104/2. maddeleri ile suç örgütüne üye olma suçundan 4422 sayılı kanunun 1. maddesi 765 sayılı TCK’nın 102/4, 104/2. maddesinde öngörülen 7 yıl 6 aylık sürenin, suç tarihi olan 03.05.2003 tarihinden incelemenin yapıldığı tarihe kadar dolmuş bulunması,
Sanıklar ... ve ..."a yüklenen 4422 sayılı Yasanın 1/2. cümle, 2.fıkra ve 15. maddesi yollaması ile 765 sayılı TCK’nın 314/1, 102/4, 104/2. maddelerine göre, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın aynı suçlara uyan 220/2-3-7, 66/1-e, 67/4. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucu, anılan Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3.maddeleri ışığında, zamanaşımı bakımından 4422 ve 765 sayılı Yasa hükümlerinin sanıklar yararına olması ve aynı Yasanın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık sürenin suçların işlendiği tarihten inceleme tarihine kadar dolmuş bulunması,
Sanık ..."ın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nın 503/1, 522. maddelerindeki dolandırıcılık suçu için öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre, aynı Yasanın 102/4, 104/2. maddeleri ile 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın aynı suça uyan 157/1, 66/1-e, 67/4. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucu, anılan Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında, zamanaşımı bakımından 765 sayılı Yasa hükümlerinin sanık yararına olması ve aynı Yasanın 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirtilen 7 yıl 6 aylık sürenin, sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCY’nın 516/7, 102/3, 104/2. maddeleri ile 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın aynı suça uyan 151/1, 152/2-a, 66/1-d, 67/4. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucu, anılan Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında, zamanaşımı bakımından 765 sayılı Yasa hükümlerinin sanık yararına olması ve 15 yıllık zamanaşımının, suçun işlendiği 22.07.2002 tarihinden inceleme tarihine kadar dolmuş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ..., ... ile sanık ... savunmanı ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazı bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün açıklanan nedenle isteme kısmen aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanıklar hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
II-Sanık ... hakkında yağma ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçları ile sanıklar ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak ve yağma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyiz incelemesine gelince;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1)Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp, bir suç örgütünde organik ve hiyerarşik ilişki hakimdir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt mensupları üzerinde hakimiyet teşkil eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmalıdır. Örgütün varlığı için suç işleme amacıyla etrafındaki fiili birleşme ve niteliği itibariyle devamlılık aranmalıdır. Üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaçlanan suçları işlemeye elverişli olmalıdır.
Bir suç örgütünün varlığında hiyerarşik ve komplike yapılanma içinde bulunan örgütten ayrılamama ve örgütün istediği şekilde hareket etme ve yaşama zorunluluğu tespit edilmelidir.
Tam bir işbirliği ve eylem paylaşımı anlayışı çerçevesinde en az üç kişi tarafından kurulan ve bünyesinde hiyerarşik ilişki taşıyan süreklilik ve devamlılık gösterecek şekilde yapılanan baskı, yıldırma, sindirme ve zorlama yöntemlerini kullanarak korkutucu topluluk olarak tanımlanabilir.
Suç örgütünün varlığının ispatı tartışmalı konudur. 220/1.maddesi suç örgütünün varlığı için aranan amaç suçlar ve elverişli vasıtaların tesbiti yönünden yargılamanın geniş yapılacağı ileri sürülebilir. Suç örgütünün hiyerarşik yapısını çözmek ise hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir komuta zinciri ile altlık-üstlük ilişkisinin bunun yanında suç işleme ilişkisinin devamlılığının ve bu konudaki kararlılığının anlaşılması yeterlidir.
Bir suç örgütünün varlığı için hiyerarşik yapılanmanın amaç suçları işlemede devamlılığını gösteren somut deliller örneğin emir-komuta zincirini ortaya koyan temel yapılanma buna ilişkin şüpheli sanık ve tanık beyanları ve/veya telefon, ortam dinleme kanıtları ile teknik araçlarla tespit edilen verilere ve net bulgulara ulaşılmalıdır. Yalnız yasal düzenlemeleri tekrar ve yorumu ile suç örgütü varlığı kabul edilemez.
Ayrıca işlenen suç ve/veya suçların örgütün amaç ve faaliyetleri doğrultusunda ve/veya örgüt yönetici veya örgüt üyesi tarafından şahsi nedenle olsa bile suç örgütünün gücünden ve imkanlarından yararlanarak mı işlendiği belirlenmelidir.
Hal böyle olunca; suç örgütü kavramının ne olduğu unsurlarının ve tespiti, önemli olduğu kadar hangi suçların suç örgütünün amacı ve faaliyeti kabul edileceği veya edilemeyeceğinin belirlenmesi gerekir.
Suç örgütü yöneticisi bizzat veya bir başka örgüt mensubu ile müşterek fail olarak suç işlediğinde ya da bir örgüt mensubuna talimat vererek suç işlemeye azmettirerek örgüt yöneticisi olmanın sağladığı üstünlük nedeniyle azmettirici olmakla birlikte (fail) sayılıp cezalandırılması gerektiğinde örgüt yöneticisi asıl fail ve belki de azmettiren olarak ceza alacaktır.
Örgüt yöneticisi bizzat, azmettiren olarak katılmadığında örgüt mensuplarının örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlardan örgüt yöneticileri ve örgüt mensupları üzerinde kurduğu hakimiyet, kontrol, talimat, hiyerarşi ve emir-komutanın bir sonucu olarak uygulanır. Bu hükümle farazi bir azmettirme düşünülmüştür. TCK.nın 220/5. maddesinin gerekçesi bu sorumluluğu açıklamaktadır. Elbette bu durumda örgüt yöneticisinin somut olayda örgüt üyesi ve işlenecek amaç suç üzerinde hakimiyet, kontrol, bilgi ve yönlendirme güç ve yetkisinin olması halinde uygulama alanı bulacaktır. Bu alanı daraltma değildir. En azından müdahale edip suçun işlenmesinin önüne geçebilecek bilgi ve etkisinin olmasının veya yönlendirebilme konusuna yeterli hakimiyeti bulunması ya da örgütün üzerinde genel bir etki gücünün ya da bölgesel de olsa (onay makamı) konumunun olması aranmalıdır. Bu da kanunun gerekçesinde açıkça vurgulanmıştır. (Suç örgütü) hiyerarşisi, devamlılığı, disiplini olan ve devlet içinde devlet olmayı hedefleyen toplumu etkileyen düzeni geniş çapta bozan suç işleyen kendine göre kurumsallaşmış karmaşık bir yapılanma ağını kapsar. Çete kavramı ise nispeten küçük, gevşek hiyerarşik yapılanma ve disiplini olan bir veya birkaç suç işlemeye niyetlenen ancak bu konuda profesyonel taktik ve yöntemler izlemeyen, aracılık yapan daha ziyade sokak yapılanması niteliği taşıyan devlet içinde devlet olmaya hareket etmeyen mahalli suçlar işleyen yapılanmalar için kullanılabilir. Çete bağımsız bir suç tipi değildir. Örgüt suçlarında bir unsur fikir alış verişinde bulunup paylaştıkları, plan ve program yapıp eylem hazırlığı yaptıkları zeminin de bu özelliği ile yerleri olmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 3.4.2007 gün, 2006/253, 2007/80 sayılı kararında bu husus vurgulanmaktadır.
Somut olaya gelince;
Sanıklar ..., ... ve ...’a yüklenen yağma suçunun gerektirdiği cezanın alt sınırı bakımından 5271 sayılı CMK’nın 150/3. maddesi uyarınca hükmün açıklandığı 06.04.2009 günlü oturumda, aynı Yasa"nın 188/1. maddesi gereğince zorunlu olarak savunman bulundurulması gerektiği gözetilmeyerek sanıklar savunmanlarının yokluklarında karar verilmek suretiyle savunma haklarının kısıtlanması,
2-)Kabule göre de;
2-a)Yukarıda belirtilen suç örgütü kavramı, suç örgütüne üyelik, iştirak ve suç örgütüne yardım etme kavramlarına yönelik bilgiler ışığında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan sanık ..."ın ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçundan hakkında hükümlülük kararı verilen sanıklar ... ve ...’ın, devamlılık içeren kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacı ile bir araya gelip aralarında sıkı veya gevşek hiyerarşik bir bağın bulunduğuna, hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir komuta zinciri ile altlık üstlük ilişkisinin varlığına ve adı geçen sanıkların faaliyetleri ile örgütün doğmasına veya üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyip koordine ederek örgütüne yarar sağlama maksadıyla eylemlerini gerçekleştirdiklerine ilişkin kesin, inandırıcı kanıtlar karar yerinde açıklanıp tartışılmadan, genel, soyut ve geçişli ifadelere yer verilmek suretiyle sanıklar hakkında 220/2-3. maddeleri uyarınca yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-b) Yukarıda açıklanan bozmaya göre TCK"nın 149.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendi ile uygulama yapılmakla yetinilmesi yerine (g) bendine de yer verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ..., ... ve ..."ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye kısmen aykırı olarak BOZULMASINA, 14.03.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.