12. Ceza Dairesi 2021/4156 E. , 2021/6586 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Ceza Hâkimliği
Taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Küçükçekmece Cumhuriyet başsavcılığınca verilen 14/06/2019 tarihli ve 2019/27997 soruşturma 2019/17449 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine dair Bakırköy 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 11/02/2020 tarihli ve 2020/825 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi:
5271 sayılı Kanunun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanunun 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanunun 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanunun kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanunun 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
Somut olayda, şüphelinin sevk ve idaresindeki araç ile mağdura çarpması sonucu mağdurun yaralandığı, yaralanma durumuna ilişkin 03/04/2019 tarihinde geçici hekim raporu düzenlenen ve kesin rapor temin edilmeyen olayda, şüpheli hakkında şikayet yokluğundan bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 89. maddesinin 5. fıkrasındaki "Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.” hükmüne göre, somut olayda müştekinin yaralanması bakımından kesin doktor raporu aldırılıp yaralanmanın 5237 sayılı Kanunun 89. maddesinin 2 ve 3. fıkralarında sayılan nitelikli yaralanma hallerine uyup uymadığı belirlendikten sonra şüphelinin hukuki durumu değerlendirilmesi yapılarak, kesin rapora göre yaralanmanın 89/1. madde kapsamında kalması halinde şikayet yokluğu nedeni ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilebileceği, zira yaralanmanın aynı maddenin 2. veya 3. fıkralarına göre nitelikli olması halinde soruşturmanın şikayete bağlı olup olmadığının belirlenmesi için olayda bilinçli taksir bulunup bulunmadığın araştırılması gerekeceği, soruşturma dosyası kapsamında ise yalnızca geçici hekim raporunun bulunduğu nazara alındığında, müştekinin ifadesinin alınarak, tarafların kusur durumuna ilişkin bilirkişi raporu alındıktan sonra, yukarıda belirtildiği üzere müştekiye ait kesin adli raporun da temin edilmesinden sonra şüphelinin hukukî durumunun tayin ve takdiri gerekirken, belirtilen nedenlerle yapılan eksik soruşturma sonucu verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itiraz üzerine, soruşturmanın genişletilmesine karar verilmesi yerine, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle,
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 26/04/2021 gün ve 94660652-105-34-2902-2021-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
03.04.2019 günü şüphelinin sevk ve idaresindeki kamyoneti ile seyri sırasında kaplamaya giren mağdur yaya Süleyman Serdar"a çarpması üzerine mağdurun hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanması ile sonuçlanan olayda, mağdurun olay tarihinde kaldırıldığı hastanede kolluk görevlilerince alınan ilk ifadesinde şüpheliden şikayetçi olmadığını beyan ettiği, mağdurun şikayetçi olmaması sebebiyle 14.06.2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, mağdur ise 03.02.2020 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına itiraz dilekçesinde; ifadenin 20 gün süren bilinç kaybından sonra kolluk görevlilerince içeriği okutulmadan imzalatıldığını, şikayetinden vazgeçmediğini, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılarak yeniden incelenmesini istediğini belirttiği, ancak kolluk görevlileri tarafından 04.04.2019 günü mağdurun kaldığı hastane görevlileri ile yapılan telefon görüşmesinde sanığın bilincinin açık olduğu ve ifade verebilecek durumda olduğunun bildirildiğinin tutanağa geçirildiği, bu haliyle bilinci açık olarak şikayetçi olmayan mağdurun daha sonradan şikayetçi olmasının kovuşturmaya neden olmayacağı, olayda bilinçli taksir koşullarının da oluşmadığı anlaşılmakla, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 14/06/2019 tarihli ve 2019/27997 soruşturma 2019/17449 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine dair Bakırköy 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 11/02/2020 tarihli ve 2020/825 değişik iş sayılı kararında bir isabetsizlik görülmemiş olup,
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen ihbarnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görülmediğinden,Bakırköy 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 11/02/2020 tarihli ve 2020/825 değişik iş sayılı kararına yönelik yapılan kanun yararına bozma talebinin CMK"nın 309. maddesi uyarınca REDDİNE, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.