Esas No: 2021/13558
Karar No: 2022/4644
Karar Tarihi: 17.05.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/13558 Esas 2022/4644 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2021/13558 E. , 2022/4644 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kadastro Tespitine İtiraz
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün Yargıtayca duruşma yapılması suretiyle incelenmesi bir kısım davacılardan ..., ... mirasçıları, ... mirasçıları vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.05.2022 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü temyiz eden ... ve müşterekleri vekili Av. ... ile karşı taraftan Hazine vekili Av. ... ... Yeğenoğlu'nun katılımlarıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, ... ili Melikgazi ilçesi ... Köyü çalışma alanında bulunan 119 ada 79 parsel sayılı 10.000,00 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, ... ve ... Köylerinin ortak merası olarak tespit edilmiştir.
Davacılar ... ve ... ile ...' nin bir kısım mirasçıları tarafından, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak, taşınmazın adlarına tescili istemiyle açtıkları davada verilen davanın reddine ilişkin hükmün, davacılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 19.11.1999 tarih ve 1999/4977 Esas, 1999/5527 Karar sayılı ilamıyla; "Mahkeminin hükme esas aldığı Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/180 Esas sayılı dava dosyasının içeriğine göre Köy Tüzel Kişiliği tarafından bir kısım kişilere karşı köy merasına haksız olarak el atıldığı ileri sürülerek dava açıldığı, yargılama sonunda dava konusu taşınmazların bir kısmının kamu malı nitelğindeki mera olduğu belirlenerek bu taşınmazlara el atmanın önlenmesine karar verildiği, diğer dava konusu taşınmazlar yönünden davacı Köyün davasını ileriye bırakması nedeniyle hüküm oluşturulmadığı ve eldeki davanın konusunu oluşturan 119 ada 79 parsel sayılı taşınmazında davanın ileriye bırakılıp hakkında hüküm oluşturulmayan taşınmazlardan olduğunun anlaşıldığı, bu durumda, Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/180 Esas sayılı ilamın eldeki dava yönüyle kesin hüküm oluşturmadığı gibi anılan dosyada bu taşınmaz yönüyle gerekli araştırma ve incelemenin yapılmadığı, bilirkişiden rapor alınmadığına göre bu taşınmaz yönüyle toplanmış bir delil de bulunmadığı, her ne kadar; 110 ada 78 parselin mera olduğu kabul edilen taşınmazlarla aynı bölgede bulunduğu anlaşılmakta ise de, aynı mevkide bulunan taşınmazların bir kısmının mera olmasının, bir kısmının da mera olmamasının mümkün bulunduğu açıklanarak, aynı iddia ve sebeplerle ve mera olduğu iddia edilerek açılan diğer taşınmazlarla ilgili davalarında birleştirilmesi, çevrelerinde bulunan komşu taşınmazlara ait tespit tutanakları ile varsa dayanağı kayıtların getirtilmesi, eksik delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi" gereğine değinilerek bozulmuştur.
Aynı şekilde mera olarak sınırlandırılan ... Köyü çalışma alanında bulunan 119 ada 74, 87, 70 ve ... Köyü çalışma alanında bulunan 149 ada 11, 19, 20, 23, 30, 36 parsel sayılı taşınmazlar hakkında da gerçek kişilerce kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak ayrı ayrı açılan davalarda verilen önceki tarihli kararların da temyiz üzerine yukarıda yazılı gerekçelerle bozulması üzerine Mahkemece, bozma ilamına uyularak dava dosyalarının birleştirilmesi suretiyle yapılan yargılama sonunda, davacıların davalarının reddine, dava konusu ... Mahallesi 149 ada 11, 19, 20, 23, 30, 36 parsel sayılı taşınmazlar ile ... Mahallesi 119 ada 50, 70, 74, 79, 87 parsel sayılı taşınmazların mera niteliğiyle sınırlandırılmasına, özel siciline kaydına karar verilmiş; hüküm, davacılardan ..., ... mirasçıları ve ... mirasçıları vekili tarafından ... Mahallesi 149 ada 11 ve 23 parsel sayılı taşınmazlar ile ... Mahallesi 119 ada 70, 74, 79, 87 parsel sayılı taşınmazlara yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazlar ile mera parselleri arasında ayırıcı unsur bulunmadığı, mera parsellerinin bir kısmının hükmen mera niteliğiyle sınırlandırıldığı, mera değerlendirme kriterlerini yansıtmayan, yalnızca kullanım durumunu saptayan ziraat mühendislerinin 19.11.2018 tarihli raporundaki değerlendirmelere bu nedenle itibar edilmediği, hem mevcut durumları hem de evveliyattaki durumlarını komşu parsellerle birlikte açığa kavuşturan 10.11.2017 ve 13.11.2018 tarihli raporlara itibar edildiği, ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/180 esas sayılı dosyasında komşu köyden dinlenen bilirkişiler tarafından dava konusu yerlerin 1954 - 1955’li yıllarda hayvan otlatılan yerler olduğu yönünde beyanların bulunduğu belirtilerek, yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.
Şöyle ki; hükmüne uyulan ve yukarıda ilk paragrafta özetlenen bozma ilamında Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/180 Esas sayılı dava dosyasında yalnızca birkaç taşınmaz hakkında karar verildiği, ... bırakılan taşınmazlar hakkında mera yönüyle bir inceleme ve araştırmanın yapılmadığı tartışmasız olup, eldeki temyize konu taşınmazlar hakkında 1985/180 Esas sayılı dava dosyasında bir karar verilmediği ve tespit maliklerinin anılan dava dosyasında taraf olmadıkları açıktır.
Bir taşınmazın kamu malı niteliğinde mera sayılabilmesi için taşınmaz hakkında tahsis kararının bulunması ya da kadimden bu yana mera niteliğinde kullanılması asıldır. Yukarıda 1. paragrafta özetlenen bozma ilamında da belirtildiği üzere, aynı mevkide mera niteliğinde taşınmazların bulunmasının, bu mevkideki tüm taşınmazların kamu malı niteliğinde mera olduğu anlamına gelmeyeceği, hatta taşınmazların aralarında bulunan boşluklarda zaman zaman hayvanların otlatılması dahi bu boşlukların kamu malı niteliğinde mera olarak kabülünü gerektirmeyeceği açıktır. Aksi halde mera ile sınırı bulunan tüm taşınmazların başkaca araştırmaya gerek kalmaksızın meradan açılmış sayılması gerekecektir.
Dosya kapsamına göre, taşınmazların bulunduğu bölgeye ait mera tahsis kararı bulunmadığı anlaşılmakta olup, taşınmazların kadim mera olup olmadıklarının ise, davada menfaati bulmayan komşu köylerden seçilecek mahalli bilirkişi beyanları, taşınmazın niteliği hususunda düzenlenen ziraatçi bilirkişi raporları ve yine bölgeye ait en eski ... fotoğraflarında taşınmazların nasıl göründüğü hususlarının birlikte değerlendirilmek suretiyle belirlenmesi gerekir.
Mahkemenin hükme esas aldığı 1985/180 Esas sayılı dava dosyasında 1990 tarihinde yapılan keşifte dinlenen 1937 doğumlu komşu köy mahalli bilirkişisi, bu bölgede 1955 ve 1960 yıllarında üç yıl ... köyünün hayvanlarını otlattığını, o zamanda dosyanın davalısı ... ... ...’nın kendi taşınmazını ektiğini, hayvanları ekili kısımlara indirmediğini, boşluk kısımlarda otlattığını, hayvan otlattığı boşluk kısımlarında mera ve otlak yeri olup olmadığını bilemediğini; davacı tanığı olarak dinlenen ... ... ise, 1956 yılından 1968 yılına kadar ... Köyünde öğretmenlik yaptığını ve dava konusu edilen kısımları genel anlamda her iki köyün otlakiyesi olarak bildiğini, ancak davalıların kullandıkları yerlerin ise özel mülkiyete konu yerlerden olup olmadığını bilemediğini beyan ettiği görülmektedir.
Mahkemece, eldeki temyize konu asıl dosyada 1995 yılında, 109 ada 79 parsel sayılı taşınmaz hakkında yapılan keşifte dinlenen 1931 doğumlu komşu köy bilirkişisi, taşınmazı öncesinden beri tarla olarak bildiğini, köy merası ya da boşluk olarak görmediğini beyan etmiş, iki tutanak bilirkişisi de, tespit sırasında tarla olarak beyanda bulunduklarını ancak tutanakları okumadan imzaladıklarını belirtmişler; 09.10.2003 tarihinde tüm taşınmazlar hakkında yapılan keşifte komşu köyden dinlenen 1926 ve 1927 doğumlu bilirkişiler, taşınmazların zilyetliğinin kimde olduğunu ve sınırların tam olarak bilemeseler de bu taşınmazların mera olmadığını, Hazinenin malı olmadığını, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmadığını, kendilerini bildiklerinden beri taşınmazların tarla vasfıyla kullanıldığını bildirmişlerdir.
Bilahare 28.09.2017 tarihinde yapılan keşifte dinlenen komşu ... Köyünden 1937 doğumlu bilirkişi, komşu köyden olması nedeniyle taşınmazların evveliyatta ve halihazırda kime ait olduğunu, kimden geldiğini, kim tarafından kullanıldığını ve sınırların bilemediğini, ancak bu mevkiyi 30 - 35 senedir bildiğini, hatta 20 - 25 seneden beri bu civarda biçerdöver ile hububat biçtiğini, davacı olan İnceler ailesi için de onların tarlası olan bu tarlada da yevmiye karşılığı hububat biçtiğini, köyün genelinde biçerdöveriyle çalıştığını, dava konusu yerin tarım arazisi olup, mera ile ilgisinin bulunmadığını, zaten bu durumun çıplak gözle de fark edilebildiğini, dava konusu yerlerin kara sabanla sürüldüğü zamanlarını dahi bildiğini, en azından 60 yıldır dava konusu yerin tarım arazisi olarak tarıma konu edildiğini gönül rahatlığı ile söyleyebildiğini, 60 yıldır buranın hayvan otlatmaya ya da ot elde etmeye yönelik mera olarak kullanıldığını hiç görmediğini, makinalı tarım sıklıkla artık her yerde yapılabildiği için boş bırakılan yerlerin bile tarım arazisi vasfında olduğunu, çünkü zaten dava konusu yerin tarıma elverişli olup, eğimi olmayan bir yer olduğunun açıkça da ortada olduğu yönüyle beyanda bulunmuş; keşif sonucunda harita mühendisi ve fen bilirkişisi tarafından düzenlenen müşterek raporda, 1955, 1959, 1992 tarihlerine ait 2’şer ... fotoğrafının bulunduğu, bu nedenle ardışık ve bindirmeli olarak stereoskop aleti ile 3 boyutlu görüntü elde edecek şekilde inceleme yaptıkları, bu ... fotoğraflarına göre temyize konu taşınmazların kültür arazisi (tarla) olarak kullanıldığı kanaatine varıldığı bildirilmiş; keşifte görev alan üç kişilik ziraat bilirkişi kurulundan ... ... ve ... ... tarafından verilen müşterek raporda, ... fotoğraflarında yapılan değerlendirmeler de dikkate alındığında, taşınmazların 1994 tespit tarihinden geriye doğru en az 50-60 yıldır tarım arazisi olarak kullanılan yer olduğu bildirilmiş; diğer ziraat bilirkişisi ... ... Morilipınar ayrıca verdiği raporunda ise, mera parselleri ile aralarında kot farkının ve ayırıcı bir unsurun bulunmadığını bu nedenle evveliyatı itibariyle mera olduğunu belirtmiştir.
Tüm bu bilgiler karşısında; temyize konu taşınmazların, fen bilirkişilerince ... fotoğrafları üzerinde konumlarının gösterildiği, 1955 tarihli ... fotoğrafları da dahil olmak üzere stereoskop aleti olmaksızın çıplak gözle dahi taşınmazların sınırlarının belirgin olup tarım arazisi olarak kullanıldığının ifade edildiği; dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların, ... fotoğraflarıyla uyumlu bulunan taşınmazların tarım arazisi olarak kullanıldığı yönündeki beyanlarına itibar etmek gerektiği; 1955 yılından önce bu taşınmazların kadim mera olduğu yönünde somut bir beyanın bulunmadığı; taşınmazlar arasında bulunan boşluklar da zaman zaman hayvan otlatılmasının bu taşınmazların kadim mera olduğunun kabulünü gerektirmeyeceği; dosyaya getirtilen ancak uygulaması yapılmayan ve bu bölgeye ait olduğu anlaşılan 1937 tarihli çok sayıdaki vergi kayıtlarının yönlerinde “mera” sınırının bulunmadığı, bir kısmında “hali” sınırının okunduğu, “hali”nin de “mera” olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmakta olup, hükmüne uyulan bozma ilamında da belirtildiği üzere, dava konusu taşınmazların sınırında bir kısım mera parsellerinin bulunmasının, dava konusu taşınmazlarında mera olduğu ya da meradan açıldığı anlamına gelmeyeceği açıktır.
Hal böyle olunca; taşınmazların en az 1955 tarihinden beridir tarım arazisi olarak kullanıldıkları, öncesinin kadim mera olmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olup, davacıların tasarruf ve zilyetliği altında bulunduğu anlaşıldığından, Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanun'un 14. Maddesinin sulu toprakta 40 dönüm, kuru toprakta 100 dönüm zilyetlikle taşınmaz edinilebileceği yönündeki hükmü gözetilerek, bu yönde bir araştırma yapılmak suretiyle engel bir durumun bulunmaması halinde davacılar adına tesciline karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun bulunmayan gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet bulunmadığından, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılardan ..., ... mirasçıları ve ... mirasçıları vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle temyize konu ... Mahallesi 149 ada 11 ve 23 parsel sayılı taşınmazlar ile ... Mahallesi 119 ada 70, 74, 79, 87 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki usul ve yasaya aykırı olan hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 3.815,00 TL avukatlık ücretinin davalı Hazineden alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan temyiz eden davacılara verilmesine,
taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz eden davacılara iadesine, 17.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.