Esas No: 2022/1050
Karar No: 2022/4565
Karar Tarihi: 17.05.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2022/1050 Esas 2022/4565 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacılar, kullanımsız olan bölümlerin kendilerinde olduğunu iddia ederek dava açtılar. Mahkeme, bir kısım bölümlerin davacıların kullanımında olduğunu tespit ederek tapu kaydının düzeltilmesine karar verdi. Ancak Hazine avukatı istinaf ettikten sonra Bölge Adliye Mahkemesi, davanın, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle usulden reddedilmesine karar verdi. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararı hatalıydı çünkü hak düşürücü süre henüz geçmemişti. Bu nedenle, davacıların temyiz itirazları kabul edilerek kararın bozulmasına karar verildi ve dosya tekrar Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderildi.
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi, kullanım kadastrosu sonuçlarına karşı açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süresi olduğunu belirtir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Kullanım Kadastrosu
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava sonucunda verilen hükme karşı davalı Hazine vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle usulden reddine karar verilmiş olup, bu kez davacılar vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kullanım kadastrosu sonucunda, ... İli Menteşe İlçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 276 ada 99 parsel sayılı 4.795,90 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve taşınmazın ... ve ...’ın kullanımında olup, taşınmaz içerisindeki zeytin ağaçlarının kullanıcılarına ait olduğu şerhi yazılarak, tarla vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edildikten sonra, hükmen tapu kütüğünün beyanlar hanesine, krokisinde (A) harfi ile gösterilen 414,03 metrekare ve (B) harfi ile gösterilen 266,15 metrekarelik bölümlerin ..., (C) harfi ile gösterilen 879,64 metrekarelik bölümün ... ve (D) harfi ile gösterilen 900,35 metrekarelik bölümün ise ...’nin kullanımında olduğu şerhi yazılarak Hazine adına tapuya tescil edilmiştir.
Davacı ... ve arkadaşları, çekişmeli taşınmazın kullanımsız olan bölümlerinin kendi fiili kullanımlarında bulunduğunu ileri sürerek, adlarına kullanıcı şerhi verilmesi istemiyle dava açmışlardır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın beyanlar hanesinin 14.09.2020 tarihli fen bilirkişi raporunda (E1) ile gösterilen 494.74 metrekarelik bölümünün davacı ..., (E2) ile gösterilen 645.73 metrekarelik bölümünün davacı ..., (E3) ile gösterilen 796.10 metrekarelik bölümünün davacı ... ve (E4) ile gösterilen 399,16 metrekarelik bölümünün ise davacı ...'nın kullanımında olduğu ve bu yerlerdeki zeytin ağaçlarının davacılar tarafından dikildiğinin tespitine şeklinde düzeltilerek tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hükmün, davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle usulden reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de, verilen karar usul ve Kanun’a uygun bulunmamaktadır. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 23.07.2010 tarihi ile davanın açıldığı 29.11.2018 tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin geçmediği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince, işin esasına girilerek, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm delilleri birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme neticesi hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın usulden reddine karar verilmesi isabetsiz olup, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın HMK'nin 373/2 maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesine, karardan bir örneğinin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.