
Esas No: 2018/4079
Karar No: 2020/3127
Karar Tarihi: 03.06.2020
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2018/4079 Esas 2020/3127 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı, davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline ait davalıya kasko sigortalı aracın trafik kazası sonucu hasar gördüğünü, davalı şirketin kendisi hakkında dolandırıcılık iddiasıyla suç duyurusunda bulunarak tazminat ödemediğini beyanla,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6.000,00 TL hasar bedelinin kaza tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi"nin görevli olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, olayla ilgili düzenlenen tutanağın sahte olduğu sonucuna varıldığını, davacının aracı ile değişik tarihlerde aynı yerde kazalar yaptığını, kazaya karışan diğer kişilerin davacıyı tanıdıklarını, talebin fahiş olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece;hükme esas alınan bilirkişi raporunda; özellikle kazanın oluş şekil ve çarpışma yeri ile tutanakta belirtilen yerin farklı olduğu hususundaki tespitin Mahkemenin kanaatini etkilemiş olduğu, bu rapor ile davalı tarafın dayandığı davaya konu hasarın nedeni ve miktarı ile ilgili görevlendirilen eksperin düzenlediği olayla ilgili düzenlenen kaza tutanağının sahte olduğu sonucuna varılan ve davacının aracı ile değişik tarihlerde aynı yerde kazalar yaptığını belirten rapor beraber incelendiğinde; hasarı poliçe kapsamına alabilmek için kaza yerinin ve kazanın oluş şeklinin farklı gösterilmiş olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayanılarak sigortalı tarafından kasko sigorta şirketi aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir.
Davacıya ait aracın 17.8.2012/17.08.2013 vadeli kasko poliçesi ile davalı ... şirketine sigortalattırıldığı ve sigortalı araçtaki hasarın (rizikonun) poliçe yürürlük süresi içerisinde, 17.03.2013 tarihinde meydana geldiği uyuşmazlık konusu değildir.Uyuşmazlık, kazanın ihbar edilen yerde ve şekilde meydana gelip gelmediği ve dolayısıyla hasarın teminat dışında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre, gerek hareket ve gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya harekette bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cismle çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler,aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, TTK"nin 1282.maddesi uyarınca sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281.maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının, ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. (HGK. 2013/17-2303 E. 2015/1497 K.)
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı kasko poliçesi genel şartlarının B.1.5.maddesi ve TTK"nin 1292/3.maddesi uyarınca, rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı bir şekilde, sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse, ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat külfesi sigortalıya geçer.
Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; kazadan sonra kazaya karışan davaya konu... plaka sayılı aracın araç sürücüsü ... ile karşı araç sürücüsü ... tarafından tutanak düzenlendiği,davalı ..., kaza tutanağının sahte olduğu iddiasıyla,davacı ve tutanağı düzenleyen sürücüler hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına suç ihbarında bulunulduğu, soruşturma dosyası kapsamında ifadesi alınan ..."nun;kazadan sonra araçların fotoğraflarını çektiklerini, kaza tutanağındaki isim ve imzanın kendisine
ait olduğunu, kazadan sonra aracı zilyeti olan kardeşini aradığını,kardeşinin tanıdığı tamircinin gönderdiği çekici aracı kaza yerinden götürdüğünü, ... ve ... adlı şahısları tanımadığını kaza tutanağının iddia edildiği üzere kesinlikle diğer şahıslarla anlaşılarak düzenlenmediğini beyan ettiği, CBS"nca, şüphelilerin müsnet suçu işlediklerine dair şikayetçinin soyut iddiasından başka kamu davası açılmasının gerektirecek delil bulunmadığından 05.02.2014 tarihinde takipsizlik kararı verilmiş, karara müşteki ... Sigorta Şirketi A.Ş. vekili tarafından yapılan itirazın, İstanbul 20.Ağır Ceza Mahkemesinin 03.04.2014 tarih ve 2014/357 D. İş dosyasında reddedildiği görülmüştür.
Mahkemece her ne kadar,davaya konu hasarın nedeni ve miktarı ile ilgili görevlendirilen eksperin düzenlediği olayla ilgili düzenlenen kaza tutanağının sahte olduğu sonucuna varılan ve davacının aracı ile değişik tarihlerde aynı yerde kazalar yaptığını belirten rapor beraber incelendiğinde;hasarı poliçe kapsamına alabilmek için, kaza yerinin ve kazanın oluş şeklinin farklı gösterilmiş olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de,kaza tespit tutanağı aksi ispat edilene kadar geçerli resmi belge niteliğindedir.Davalı vekili, hasarın poliçe teminatı kapsamında olmadığına dair yalnızca hasar dosyasındaki raporlar dışında;kaza tutanağının doğru olmadığını, kaza ile hasarın uyumlu olmadığını,tutanak içeriğinin aksini ispata yarar somut deliller ileri sürmüş değildir.
O halde mahkemece davaya konu kazanın ihbar edilen yerde ve şekilde gerçekleştiğinin kabulü ile işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 03/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.