21. Hukuk Dairesi 2011/6120 E. , 2013/2185 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, kesilen ölüm aylığının yeniden bağlanmasına, birikmiş farkların faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, davacının eşi ... 30/10/1979 tarihinde vefat etmesi nedeniyle 30/10/1979 tarihi itibariye davacıya ölüm aylığı bağlanması ve birikmiş aylıkların yasal faizi ile birlikte davalı Kurumdan tahsili ile davacıya ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacının 01/01/2009 tarihinden itibaren ölüm aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 01/08/1967-26/07/1972 tarihleri arasında 5434 sayılı Yasa"ya tabi sigortalı olan davacı murisinin 31/10/1979 tarihinde vefat ettiği; davacının 08/10/2008 tarihli dilekçesi ile eşinin 5434 sayılı Yasa"ya tabi hizmetlerinin 5510 sayılı Yasanın ek 4. maddesi gereğince ihya ettirilmesi ve ölüm aylığı bağlanması talebinde bulunduğu, Kurumun 05/12/2008 tarihli cevabında 647,00 TL"nin bankaya yatırılarak makbuz suretinin gönderilmesinin istendiği, davacının 26/12/2008 tarihinde 647,00 TL"yi T.C. Ziraat bankası ... Şubesi"ne yatırarak, 15/01/2009 tarihli dilekçesi ile ölüm aylığı talebinde bulunduğu, SGK"nın 24/02/2009 tarihli yazısı ile, tasfiye olunan hizmetin ihya edilebilmesi için hizmeti tasfiye olunan kişinin Sosyal Güvenlik Kuruluşlarından birine tabi olarak çalışmaktayken vefat etmiş olması ve ölüm tarihinden itibaren 6 aylık sürede ihya talebinde bulunulması gerektiği gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, davacının eşinin 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi hizmetlerinin ihya edilip edilemeyeceği ve bunun sonucunda davacının ölüm aylığına hak kazanıp kazanamayacağına ilişkindir.
Bilindiği üzere mahkemelerin görevi ve yargı yolu "yasa" ile belirlenmiş olup kamu düzenine ilişkindir. Yargılamanın her safhasında mahkemece re"sen dikkate alınır.
5510 sayılı Kanun’un geçici 7.maddesindeki, "bu Kanunun yürürlük tarihine kadar ...5434 sayılı Kanunlara ....tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri ,fiili hizmet süresi zammı itibari hizmet süreleri borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık sürelerinin tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirileceği" ;yine 5510 sayılı Kanun"un geçici 4.maddesindeki "bu Kanun"da aksine bir hüküm bulunmadığı taktirde; iştirakçi iken bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bu Kanunun 4.maddesinin 1.fıkrasının (c)bendi kapsamına alınanlar, bu Kanun"un yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayıl Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4.maddesinin birinci fıkrasının ( c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı" bildirilmiş olup, T.C Emekli Sandığı sigortalıları veya hak sahipleri arasında 5434 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda anılan sandıkça tesis edilen işlemler idari işlem niteliğinde olduğundan idari işlemler hakkında yetki,şekil,sebep,konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılacak davalar 2577 sayılı Yasa gereğince idari yargı yerinde çözümlenebilecektir. 5510 sayılı Kanunun 101.maddesindeki, bu Kanun"da aksine hüküm bulunmayan hallerde bu kanun hükümlerinin uygulanması ile ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların İş Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin düzenleme de dikkate alındığında, eldeki davada, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulama yerinin bulunmadığı, 5434 sayılı Yasa gereğince davaya bakma görevinin idari yargıya ait olduğu açık olduğu halde mahkemece davaya bakmaya idari yargı yeri görevli olduğundan dava dilekçesinin Yargı yolu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken davanın esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre SGK"nun diğer itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 12/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.