(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2013/6854 E. , 2013/10529 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... ve ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1957 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında ... Köyü 1310 parsel sayılı 1800,00 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, senetsizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak, tarla niteliğiyle davalı gerçek kişiler ... ve ... adına tespit edilmiş olup, halen aynı şekilde tapuda kayıtlıdır.
Davacı ... Yönetimi, çekişmeli taşınmazın evveliyatının orman olduğunu, kesinleşmiş Devlet Ormanı olarak orman tahdit sınırları içerisinde kaldığı iddiası ile dava açmıştır.
Mahkemece, bilirkişilerin sundukları 08/03/2013 tarihli rapor dikkate alınarak davacının davasının kabulüne, dava konusu ... 1310 sayılı parselin tapusunun iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, taşınmazdaki müdahalenin menine karar verilmiş; hüküm davalı gerçek kişiler ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kalan taşınmazın tapusunun iptali ve tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede dava tarihinden önce 1945 yılında 3116 sayılı Kanun hükümleri gereğince yapılan orman kadastrosu ile 23.12.1982 tarihide ilân edilerek kesinleşen 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması ve 13.04.1995 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile orman kadastrosu yapılmamış yerlerde orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli taşınmazın, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada, 3116 sayılı Kanuna göre 1945 yılında yapılan orman kadastrosunda orman sınırları içinde bulunduğu, 1962 yılında maki tefrik komisyonu tarafından maki raporu tanzim edilmiş ve bu raporda Akköy hudutları dahilinde makiye ayrılmış olan 284.6 Ha."lık yerler toprak muhafaza karekteri taşıdığından ve çoğunluk bozuk meşe ormanlık alanlarının 6831 sayılı Kanunun 1/j bendi şumulüne girmediği, bu sahaların tercihen orman olarak muhafaza edilmesi icap ettiğinin yazıldığı, 02.01.1963 tarihli onama hanesinde toprak tevzi komisyonunca tevzi edilen yerin durumunda değişiklik ve ıslahat yapılmasına imkan bulunmadığı yazılarak onanmıştır. 13/04/1995 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 2/B madde uygulamasında ise orman sınırı içinde bırakıldığı, bilirkişi raporlarına göre taşınmazın fiilen orman örtüsü ile kaplı olduğu ve eğiminin % 15’den başlayıp yer yer % 20 kadar çıktığı ve muhafaza makisi niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
22/03/1996 tarih ve 1993/5 Esas - 1996/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı gereğince özel kanun hükümlerine göre oluşturulan tapulara değer verilebilirse de, anılan İçtihadı Birleştirme Kararının, 5653 sayılı Kanuna göre kanun ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak makiye ayrılan ve özel kanunlar gereğince oluşturulan tapulu yerlerde uygulanacağı ve orman niteliğini koruyan makilik alanlarına uygulama yerinin bulunmadığı gibi, 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunda ormanların dağıtılacağına dair bir hüküm bulunmadığı, muhafaza makisi niteliğinde ve Devlet Ormanı olan taşınmazların tevziinin söz konusu olamayacağından maki kavramına girmeyen taşınmazlar hakkında kanun ve yönetmeliğe aykırı olarak yapılan makiye ayırma işleminin yok hükmünde olacağı, Yargıtay Yüksek 1. Hukuk Dairesinin 14.10.1999 gün ve 1999/7693 - 9956 sayılı kararında, muhafaza makilikleri orman rejimine tabi olacağından verilen tevzii tapularının hukuki geçerliliğinin bulunmadığı kabul edildiği gibi, yine aynı dairenin 19.09.2001 gün ve 2001/8253-9337 sayılı kararı ile de eğimi % 12’den fazla olan makilik alanlar hakkında, 5653 sayılı Kanunun 43. maddesi hükmüne göre Bakanlar Kurulu Kararı olmasa dahi o yerin muhafaza makisi (Devlet Orman) sayılacağının belirtildiği, Hukuk Genel Kurulunun 25.11.2000 gün ve 2000/20-1663-1664 sayılı ve yine Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2001 gün ve 2001/20-214/239 sayılı kararında da % 12’den fazla eğimli taşınmazların muhafaza makisi niteliğinde orman sayılacağı görüşünün benimsendiği, tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkralarının, Anayasa Mahkemesinin 01/06/1988 gün ve 31/13 E.K.; 14/03/1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13/06/1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkralarının da 3/3/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğu, kanunların derhal yürürlüğe girme kuralı ve kamu düzeni nedeniyle devam eden uyuşmazlıklara ve tamamlanmamış hukuki durumlara da uygulanacağı, davaya konu taşınmazların bulunduğu yerde 1995 yılında yapılan 2/B madde uygulamasında dahi eylemli orman olması nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılmadığı, dava konusu parsel ve çevresindeki arazileri içine alan ve 1945 tarihinde ilân edilen orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra 1800,00 m2 yüzölçümüyle Kasım 1957 tarih 1303 numarada tapuya tescil edildiği, dava konusu parsel ve etrafının da bu tapu kaydı içinde kaldığı belirlenmiş olsa da orman tahdidi içinde kalan ve geçerli şekilde orman dışına çıkarma işlemi yapılmamış bir yerde özel mülkiyet kurulamayacağından Orman Yönetiminin davasının kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak, malikin taşınmazı kullanma yetkisi bulunması nedeniyle müdahalenin önlenmesine karar verilmesi doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hüküm fıkrasındaki “davalıların müdahalesinin önlenmesine” cümlesinin çıkartılarak yerine “Davalı taşınmaza müdahalenin önlenmesi talebinin reddine” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.M.U.K."nun 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/11/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.